Alparslan Kuytul Hoca’nın 22 ay cezaevinde tutulduğu terör örgütü propagandası davası hakkında, yargı yaklaşık üç yılın ardından kararını vererek ‘PARDON’ dedi.
Son yılların en sancılı ve en dikkat çeken davalarından biri olan Furkan Vakfı davasında Vakfın kurucu başkanı Alparslan KUYTUL hakkında Dosyada hiçbir delil olmamasına rağmen sürekli ertelenerek uzatılan davada Nihayet Beraat kararı çıktı.
Peki; Hocaya çektirilenlerin, aylarca hapsedilmesinin, medyadaki aleyhte yayınların, yapıştırılan yaftaların, vakfına yapılan terör baskınlarının vs. hesabı ödenecek mi? “Pardon” demek yetiyor mu?
3 yıl boyunca kendisine, ailesine ve Furkan Gönüllüleri ne uygulanan baskıların hesabını kim verecek?
Furkan Gönüllüsü öğrencilerin Terör örgütü mensupları gibi görülerek öğrenci evlerinin kapılarına kilit vurulup sokağa atılmalarının hesabını kim verecek?
Sürecin en başından itibaren bunun bir karalama kampanyası olduğuna inanan biri olarak şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki,
Oynanan bu tiyatroya alkış tutarak önüne servis edilen her habere kayıtsız şartsız inanarak yorum yapma ihtiyacı hisseden bu karalama kampanyasına dahil olan herkes bu vebale ortak olmuştur, Müfteri durumuna düşmüşlerdir
Düştükleri bu durumdan dolayı utanmalıdırlar. Olmayabilirler ancak Alparslan Kuytul’un bizzat kendisinden veya Furkan gönüllülerinden yazılı veya sözlü bir vesileyle özür dilemelidirler.
Aksi halde düşrükleri Müfteri damgasından kurtulamayacaklardır.
Süreç boyunca neler yaşanmıştı.
Alparslan Kuytul Yaklaşık 3 yıl süren bu süreç boyunca çok büyük sıkıntılara maruz bırakıldı
22 Ay Boyunca Hapsedildi
Salı günü Adana Yüreğir Bölge Adliyesinde 9. duruşması görülen terör propagandası davasından beraat eden ve suçsuzluğu tescillenen Alparslan Hoca, söz konusu dava sebebiyle 22 ay boyunca Bolu F Tipi Kapalı Cezaevinde hapsedilmiş ve 14 ay süreyle 3 kişilik bir koğuşta tek bırakılarak tecrit edilmişti.
Hakkındaki terör propagandası iddiası sebebiyle sadece hapis cezasına çarptırılmayan Alparslan Hoca, aynı zamanda çeşitli ithamlara da maruz bırakılarak, ikamet ettiği Apartmanın ve mahallenin giriş çıkışları günlerce polis ablukasına alınmış, eşine ve henüz 14-15 yaşlarındaki küçük kızlarına dahi sırf babalarına özgürlük istemek amaçlı yürüyüş yaptıkları için davalar açılmış mahkemelere çekilmişlerdi.
Yani tam anlamıyla bir ‘terör örgütü lideri(!)” muamelesi görmüştü.
Terör propagandası suçlaması sebebiyle Alparslan Hoca’nın sevenleri de çeşitli hukuksuzluklara maruz bırakılmış ve ‘sucu ve suçluyu övmek gerekçesiyle yüzlerce sevenine mahkeme açılmıştı.
Kendisinin “SUS DOSYASI” olarak nitelendirdiği bu davada, gayet sinsi bir düşünceyle dizayn edilen ancak amatörce yönetildiği açıkça görülen Davada gelinen noktada taraflardan kim ne kazandı, kim ne kaybetti gayet şeffaf ve objektif bir pencereden gelin bir bakalım.
Resmin tamamına bakılırsa kaybeden tarafta yer aldığı açıkça görülen Devlet aklı, kitabın ortasından konuşmak gerekirse duvara toslamış, bu operasyon ile kendi itibarını yerlere düşürürken, diğer tarafı ise alabildiğine yüceltmiş yükseltmiştir. Nasıl mı?
30 Ocak’ta Alparslan Kuytul ve arkadaşları öyle bir operasyon ile evlerinden alındılar ki, medyanın da desteğiyle kamuoyuna azılı bir terör örgütünün hücre evlerine baskın yapar gibi bir görüntü verdiler. Yapılan bu ilk hamlenin ardından hedeflenen neticeye varılmış gibi görünse de zaman içerisinde ibre aksi yöne dönmeye başladı. Yaklaşık 6 ay gibi gayet uzun süren bir iddianame hazırlığından sonra, EL KAİDE, IŞİD, FETÖ ve PKK gibi birbirlerine hem fikir hem de hareket tarzı bakımından taban tabana zıt 4 terör örgütüne aynı anda üye olmak gerekçesiyle dava açıldı…
“Böyle saçmalık olmaz, bir insan 4 tane birbirine düşman terör örgütüne aynı anda nasıl üye olur” gerekçesiyle hakim ilk celsede tahliyesine karar verdi. Ancak Furkan Vakfı davasından da tutuklu olduğu için tahliyesi gerçekleşmedi. Emniyet Genel Müdürlüğü, KOM Daire Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün yaptığı soruşturmada “Alparslan Kuytul’un iddia edilen terör örgütleri ile hiçbir bağlantısı bulunamamıştır” belgelerinin dava dosyasının arasından çıkması ise işin en trajikomik tarafıydı, yani devletin en yetkin kurumları Alparslan Kuytul’u belgelerle aklıyordu.
Bu kez “Dolandırıcı diyelim” dediler. hemen bir dolandırıcılık dosyası hazırlandı ancak ne ilginçtir ki vakıf yöneticisi 40 kişinin yargılandığı koca bir dolandırıcılık! davasında beni dolandırdılar diyen bir tane bile şikayetçi yok.
Sonuç, ilk celsede yine tahliye.
Gizli tanık olarak gösterilen kişinin bütün adres bilgilerinin dava dosyasında olmasından tutun, sözde gizli tanığın “Ben emniyette bunları tanımadığım, kulaktan dolma bilgilere sahip olduğum ifadesini verdim” diyerek mahkeme başkanını şaşırtmasına kadar bir sürü komedi…
Oralara hiç girmeyeyim yoksa emin olun çıkamam.
Tabii Alparslan Kuytul serbest bırakılmak için alınmamıştı.
“Yahu bu adam çıktı, şimdi kahraman olacak” diyerek dava dosyasını aylarca inceleyen mahkemenin tahliye kararına rağmen bir üst mahkemeye itiraz eden savcı tekrar tutuklama kararı çıkarmayı başardı. Nasıl oluyor da Hakim 20 bin sayfalık dosyayı birkaç saat içerisinde inceleyip tekrar tutukluluk kararı veriyor? Nasıl olduğu malum, Emir demiri kesiyor işte!
Mahkeme salonunda tam bir tiyatro oynanırken dışarıda neler oluyordu? Bir de dışarıya bakalım.
Hani söyledim ya ibre bir kere dönmüştü Kuytul ‘dan tarafa.
Operasyonun ilk gününden itibaren tabir yerindeyse bir an bile yerlerinde durmadılar atkı tatlılar, özgürlük yürüyüşleri gerçekleştirdiler, konvoylar düzenlediler, parklarda bahçelerde kitap okuma etkinlikleri gerçekleştirdiler. Yapılan haksızlığı ve mağduriyetlerini topluma anlatabilmek farkındalık oluşturmak adına Cuma namazlarında cemaate Lokum ikram edip Gül dağıttılar, özgürlük simgeli balonlar uçurdular, kahvaltı programları düzenlediler Vesaire Vesaire. Bütün bunların yanında bir ince çizgi vardı ki onu hep korudular suç unsuru olacak herhangi bir harekete meydan vermediler, onca kışkırtmalara rağmen aykırı bir harekette bulunmadılar, dik durdular diklenmediler yani tam anlamıyla takdire şayan bir duruş ve mücadele örneği ile sivil itaatsizlik gerçekleştirdiler.
Furkan gönüllüleri bu tutumunu sürdürürken emniyet mensupları Hukuka aykırı hiçbir yanı olmamasına rağmen bu masum ve basit eylemlere müdahalelerde bulundu, atkılar balonlar ve benzeri kullanılan materyaller suç aleti sayılarak haklarında işlemler yapıldı, faiş para cezaları kesildi. Gerçekleşen etkinliklere katılan fertlerin evlerine fahiş oranda ceza makbuzları gönderildi, bitmedi anayasal hakları olan basın açıklamalarına acımasızca müdahalelerde bulunuldu. Bu kumpası kuranlar ise halkın teveccühünü gördükçe daha hırçın bir tutum sergilemeye başladı bu hırçın tavrı gören toplum ise bu insanlara daha çok sempati duydu ve “bu insanların suçu ne” gibisinden söylemleri açıkça dillendirmeye başladı.
İş bununla da kalmadı meclis kürsüsünde milletvekilleri tarafından Alparslan Kuytul a özgürlük isimli atkılar açılmaya ve çeşitli partilerden milletvekilleri tarafından bu hukuksuzluk mecliste dile getirilmeye başlandı, Alparslan Kuytul’un ailesi ile yaptığı telefon görüşmelerinin ses kayıtları her hafta topluma dinletiliyor, milletvekilleri, insan hakları dernekleri üyeleri ve ülkenin çeşitli şehirlerinden avukatlar Alparslan Kuytul’u cezaevinde ziyaret ediyordu.
Yani anlayacağınız durum öyle bir hal aldı ki neredeyse bir gece vakti Alparslan Kuytul bırakıp “arkadaş çek git evine sen bizi görmedin, biz seni görmedik” diyecek hale geldiler…
Alparslan Kuytul’u yalnızlaştırma ve bağlılarını etrafından dağıtıma operasyonu tam bir fiyasko ile sonuçlandı, 5 aralık günü gerçekleşen tahliyesinde binlerce kişi karşıladı.
Kurulan kumpas ellerinde patladı yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.
Cezaevine girmeden önce daha dar bir kitleye hitap ederken daha doğrusu Davasını toplumun geniş kesimlerine duyurmak için çabalarken, şimdilerde ise Milletvekilleri Aydınlar Akademisyenler Yazarlar çizerler tarafından dikkate alınır, takip edilir hale geldi.
Evet, gerek siyasi, özellikle de İslami camiada herkesin gözü artık onun üzerinde.
Şimdi soruyorum size Allah aşkına
Bu mücadelenin sonunda
Kim kaybetti? Kim kazandı?
Esas itibariyle bazı güçlerin onun üzerinde uyguladığı o baskı politikası sadece Alparslan Kuytul Hoca ile alakalı değildir, Onun şahsında yargılanan ve mahkum edilen gerçek İslam davasını anlatan tüm Hocalar ve cemaatlerdir ve Müslümanlar bu kararı böyle algılamalıdır. Mahkemenin verdiği Beraat kararı da bir kez daha ispat etti ki, Alparslan Kuytul Hoca, Vatanını milletini seven Terör ve benzeri marjinal eylem ve uygulamalarla uzaktan yakından alakası olmayan, toplumun büyük bir kesiminin teveccühünü kazanmış kıymetli bir Âlimdir.
O, Türkiye’de tevhidi, Kur’an ve sünneti anlatması, İslam’a ve müslümanlara olan hassasiyeti, doğruları korkusuzca söylemesi, yanlışa yanlış demekten çekinmemesi, mazluma sahip çıkması, zulmün karşısında durması ile gönüllerde taht kurmuştur.
Eyy ona zulmeden ve hizmetine engel olmaya çalışanlar. Şunu bilin ki, bu Çilekeş Âlim 40 yıl İslam’a ve İslam davasına hizmet etti, rahat yüzü görmedi, Allah rızasından başka bir gayesi, İslam medeniyetinden başka bir hedefi, Tevhid dışında başka bir davası, Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı demekten başka bir söylemi olmadı.
Eyy Tevhid hakikatini her platformda korkusuzca haykırdığı ve yanlışlarla dolu olan nizamınızı reddettiği için ona düşmanlık edenler, önünü kesmeye çalışanlar, kardeşlerini etrafından dağıtarak Onu yalnızlaştırmak isteyenler,
Şunu bilin ki;
Siz ona zulmettikçe o güçleniyor,
Siz insanlara korku vererek onun etrafından dağıtmak istedikçe, onun sevenleri çoğalıyor,
Siz onun tek silahı olan diline kilit vurmak istedikçe, onun sesi nârâ olup duvarlar, şehirler, ülkeler aşıyor bunu görmüyor musunuz?
Sizler karanlık odalarda ona karşı yalan ve iftiralarla dolu planlar hazırlarken, Allah onun şanını, şerefini yüceltiyor,
O, hayırlı hizmetler yapmaya devam ettikçe, siz onun hizmetlerini görmeyip önünü kesmeye çalışıyorsunuz.
Ancak Allah azze ve celle bu hizmeti bitirmeyi size nasip etmedi.
Hasta akıllarınız bunu idrak edemiyor, kör gözleriniz bu gerçeği hâlâ göremiyor mu?..
Evet gerek siyasi, özellikle de İslami camiada herkesin gözü artık onun üzerinde. Başı dik bir şekilde girdiği bu girdap’tan zerre taviz vermeden dimdik bir şekilde çıktı.
Şimdi soruyorum size Allah aşkına
Bu mücadelenin sonunda
Kim kaybetti? Kim kazandı?