Adil Bir Toplum İçin Zekâtın Yeniden Yorumlanması
İslam'ın kutsal direği zekât, yoksulların umudu, zenginlerin arınma vesilesi... Ancak İslam dünyasının kanayan yaralarına merhem olabiliyor mu? Neden tüm dünyada açlık, sefalet ve gelir eşitsizliği kol geziyor? Cevap basit: Zekâtı yanlış anlıyoruz. Kuran'a baktığımızda bambaşka bir tablo, hadislere baktığımızda ise farklı bir uygulama görüyoruz.
Peygamberimiz, 40 koyunu olan 1 tanesini zekât versin buyuruyor.
Kuran'da ise herhangi bir oran-orantı yok. (Bu durumu Kuran'ın yetersiz olduğuna delil gösterenler var. Kesinlikle bu yanlış bir bakış açısıdır. Sebebi ilerleyen satırlarda.)
Zekâtın Kuran ve hadislerde farklı şekillerde ele alınması, yanlış anlaşılmalara ve doğru uygulanamamasına neden oldu. Şöyle ki: Kuran zekâtın ruhuna ve amacına odaklanıyor. Çünkü Kuran çağlar üstü bir kitaptır ve evrensel mesajlar içerir. Ancak hadisler o dönemin şartlarına uygun pratik uygulamalar sunar.
Bu noktada sormak isterim: Peygamberimizin memurlar aracılığıyla toplattığı "fey" ile Kuran'da geçen zekât aynı şeyler mi? Eğer öyleyse neden o günkü toplumsal refah, bugün yok?
Zekât ve Vergi (Fey): Kuran'daki Ayrım
"Allah'ın o şehir halkından Resûlü'ne verdiği fey, Allah'a, Resûl'e, (ve Resûl'e) yakın akrabalığı olanlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir devlet (güç) olmasın." (Haşr Suresi 7)
Ayette geçen fey kelimesi, savaş yapılmadan elde edilen ganimeti, yani halktan toplanan vergiyi ifade etmektedir. O dönem devlet yönetiminde bulunan Hz. Muhammed'in bunu yetimlere, yoksullara dağıtması ve toplumdaki gelir eşitsizliğini gidermesi emrediliyor.
Kuran'ın model olarak ortaya koyduğu devlet yönetimi bu ayette çok net bir şekilde anlatılmış. Gelir adaletsizliğinin önüne geçilecek sistemler inşa edilmiş. Vergi yalnızca zenginlerden alınmış ve fakirlere verilmiş. Zekat ise bireyseldir. Bunun için zengin olma şartı yoktur ve hesap edilmeden verilir.
"...sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: 'İhtiyaçtan artakalanı.' Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz." (Bakara Suresi 219)
Ayrıca bakınız: Bakara Suresi 177, Bakara Suresi 215, Bakara Suresi 273, Tevbe Suresi 60, Talak Suresi 7, Ra’d Suresi 22, Bakara Suresi 271, Bakara Suresi 262, 263, 264.
Zekat ve Toplumsal Adalet
Bir ülkede zengin fakir herkesten vergi alınır ve sadece "dinen zengin sayılanlar" yılda bir kere zekât verirse; fakirler için alma verme dengesi bozulur. Bu da zengin ile fakir arasında büyük uçurumlar oluşturur.
Bu noktada Diyanet teşkilatının yapması gereken, zekâtın mantığını ortaya koyup halka anlatmaktır. Ayrıca devletin bir kurumu olması hasebiyle vergi sisteminin de buna uygun şekilde dizayn edilmesi için çaba harcamak olmalıdır.
Burada gözden kaçırılmaması gereken çok önemli bir detay var. Peygamberimiz bir devlet adamıydı. İki farklı rolü vardı: Hem devlet adamı hem de peygamber. Peygamberlik sıfatıyla Kuran'ı tebliğ etti. Ayrıca devlet başkanı sıfatıyla da içinde yaşadığı toplumu dizayn etti, onları maddi manevi belli bir refah seviyesine getirdi. Yani Kur'an'ın o dönemdeki uygulanış biçimini bizzat gösterdi. Biz bütün bunları hesaba katmadan zekât ibadetini yılda bir Ramazan ayında verilecek küçük bir miktar para olarak değerlendirirsek Allah bunun hesabını bize sorar. Fakirlerin hakkı üzerimizde kalır.
Peygamberin Vergi Modelinden İlham Alınsa Ne Olurdu?
Düşünün lütfen bugünkü devlet yönetimi peygamberin uygulamasından ilham alarak bir vergi sistemi inşa etmiş olsaydı neler olurdu? Yani hocaların zekât ile ilgili anlattığı tüm detaylar (zengin olanlar malının 40'ta birini verecekler vs. Bir sürü ölçü tartıdan bahsediyorlar. Bunlar Kuran'da yok, hepsi hadis kaynaklarından alıntı) tam da bu haliyle dini bir ritüel değil de devlet politikası olsaydı.
Belli bir gelir düzeyine ulaşmış olan zenginlerden vergi alınsa. Örneğin mevcut mal varlığı ve aylık gelir oranı göz önünde bulundurularak vergi mükellefi olsa. Gelir düzeyi bu ölçünün altında olanlardan para alınmasa. Sizce böyle bir vergi sisteminde gelir eşitsizliği olur mu?
Zekâtı yılda bir kere sadece zenginler vergi olarak verir. Bu bütünün hayrına olacak önemli bir görevdir. Ancak belli bir gelir düzeyine ulaşmamış insanlardan vergi almak zulümdür. Onların daha çok fakirleşmesine sebebiyet verir. Fakirden alıp yollar köprüler inşa etmek marifet değildir. Mesele zenginden alıp fakire hizmet götürmektir. Bu, peygamberi model alan devlet yönetim sistemidir.
Kuran'ın emrettiği zekât ise bireysel yapılacak bir ibadettir. Bunun için Ramazan ayı beklenmez. Fakire her zaman el atmak, aylık kazancımızdan bir miktarını ayırmak durumundayız. Yılda bir kere 40'ta bir hesaplanıp verilen zekât, toplumdaki ne refahı ne de gelir adaletsizliğini maalesef düzeltmiyor. Fakir her zaman fakir kalmaya devam ediyor, zenginler de daha fazla zenginleşmeye.
SONUÇ
Peygamberimizin uyguladığı devlet yönetimindeki vergi sistemiydi, yılın belirli zamanlarında belirli miktarda alınıyordu. Ancak Kuran'da sadaka, infak ve zekât olarak 3 farklı şekilde bahsi geçen konu, her Müslümanın ihtiyaçtan artakalanını her fırsatta vermesi gereken bir ibadettir. Tıpkı namaz gibi, oruç gibi farzdır. Özetle biri vatandaşlık görevi, belli oranlarda hesaplanarak verilir; diğeri kulluk görevi, farz ibadetidir. Hesap edilmeden kendi imkânların ve karşıdakinin ihtiyacı nispetinde bol bol verilir.
Ramazandan ramazana hesap makinesiyle hesaplayarak (kılı kırk yararak) bu farz ibadet maalesef yerine gelmiyor. Çünkü amaca ulaşmıyor.
Kuran'da namaz ile zekât hemen her yerde birlikte zikredilir. Nasıl olur da namazı günde beş vakit kılarken zekâtı yılda bir kere verebiliriz? Namaza sünnetleri ve nafileleri eklerken zekâta sıra gelince hesap makinesi kullanırız. Bu ne akla ne de vicdana uygun bir şey değildir.
Görüldüğü üzere: Bu mallar ve servet zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir güç haline dönüştü. Zengin fakir arasındaki makas gün geçtikçe belirginleşti. Belli ki Peygamberimizin uyguladığı bambaşka bir şey idi.
Bu nedenle tarihi doğru analiz etmek ve Kuran'ı rehber edinmek durumundayız. Ne yaptığına değil ne yapmak istediğine odaklanıp Kuran rehberliğinde peygamberi örnek alarak hareket etmeliyiz. Peygamberimizin devlet başkanı rolünün de olduğunu hesaba katarak hadisleri değerlendirmeliyiz.