AĞIR İŞLERİN İŞÇİLERİ

AĞIR İŞLERİN İŞÇİLERİ

“Düşünce” sayfasında yazı yazmak çok zor.

Aktüel bir konuda düşünceniz olacak, bunu akıcı ve gerçekçi şekilde kaleme alacaksınız. Alacaksınız ama etrafınızı çeviren kalın duvarları aşmayacaksınız.

Nedir o duvarlar?

Yazınız inancınızın gerektirdiği yumuşaklıkta olacak. Dil kurallarını doğru uygulayacaksınız, çoğunluğun konuştuğu kelimelerle yazacaksınız. Kaba ve hakaret cümlelerini kullanamazsınız. “Birilerini koruyan kanunları” çiğnemeyeceksiniz.

Şimdi bir düşünceyi bu duvarlar içinde dile getireceksiniz. Doğru da olsa her düşündüğünüzü olduğu gibi yazamazsınız. Her kelimeyi yazarken bin düşüneceksiniz.

Mesela aktüel bir konuda konuşmuş olan Sayın Cumhurbaşkanı’nın şu cümlesini yorumlayacaksınız:

“İsrail kibrini, İsrail haydutluğunu ve İsrail devlet terörizmini durduracak tek adım İslam ülkelerinin ittifakıdır.”

Şimdi bu cümleyi yorumlamak ama kalın duvarlara çarpmadan yorumlamak kolay mı?

Bir defa “İslam ülkelerinin ittifakı” tabiri Erbakan Hocamız ve Milli Görüşçülerin sloganlaştırıp 50 küsür yıldır üzerinde çalıştıkları, D-8 ile başlangıç sürecini hayata geçirdikleri “İslam Birliği”dir. Erbakan Hocamızla aynı tabiri kullanmamak için bu deyim icat edilmiş gibi gözüküyor.

Cumhurbaşkanı’nı en eski, en iyi ve en yakından tanıyanlardanız. Kendileri 50 yıl süren politik hayatının her 10 yılında “İslam Birliği” için değişik virajları dönmüş bir kişiliktir.

1974 yılı ve devamında, Erbakan’ın bir askeri gibi onun her türlü buyruğu karşısında “Öl de ölelim, vur de vuralım” sloganının seslendiricisi idi.

!984 yılı ve devamında, Afganistan ve Cezayir’deki Müslümanlara karşı işlenen acımasız zulümler karşısında Milli Görüş ve kuruluşlarının dışında diğer Müslümanların hissiz ve sessiz kalmasını içine yediremeyen zaman zaman volkan gibi patlayan bir kişilikti.

1994 yılı ve devamında Bosna ve Çeçenistan gibi İslam yurtlarındaki katliamlar karşısında “İslam Birliği”nin ne kadar hayati önem taşıdığını gözyaşları ile dillendirip, BM, AB, ABD ve batılıların zulümlerine şahit olup, bu yolda Milli Görüş’ün bir çok adımlar atmasında başrollerde olan birisiydi.

2004 yılı ve devamında başta “Cidde Ekonomik Forumu” olmak üzere birçok platformda, dünyanın artık global hale geldiğini, din ve milliyet temelli birlikteliklerin olmaması gerektiğini, İslam Birliği’nin doğru olmadığını, faydalı da, pratik de olmadığını açıklamış, bu 180 derecelik dönüşü ile Rahmetli Erbakan Hocamızın ve Milli Görüş camiasının (hafifleterek söyleyelim) tepkisine sebep olmuştur. Böylece İslam Birliği fikrinden cayarak Avrupa Birliği ve ABD stratejik ortağının empoze ettiği icraatları yapmayı “bir görev” bilmiştir.

2014 yılı öncesi ve devamında batılı sömürgeci devletlerle birlikte bazı İslam ülkelerine karşı yapılan fiili ve askeri operasyonlarda bulunmuş, İslam Birliği’ni zorlaştırmak için ne gerekirse yapmıştır.

2024 yılı hemen öncesi ve devamında neler yaptığını ibret ve dehşetle izlemekteyiz. Filistinli Müslümanlardan yana söz olarak en ileri derecede ifadeler kullanırken, yetkili olduğu halde fiili olarak İsrail’den yana olan şartlara asla müdahale edip değiştirmemektedir. Kürecik ve İncirlik üslerinin İsrail’i koruyan durumunun devamı, diplomatik olarak İsrail ile en yüksek seviyenin sürdürülmesi, her türlü malzemenin drekt ve dolaylı olarak ticaret adı altında İsrail’e ulaştırılması, enerji ve akaryakıt ile İsrail’in hayatiyetinin devamı ve güçlendirilmesi, İsrail’e savaş açılmasının önlenmesi için diplomatik girişimlerin yapılması, İsrail’i korumak için bölgeye gelen ABD donanmasına savaş gemilerimizin gönderilip ortak tatbikat yaptırılması, limanlarımızın ve hava alanlarımızın İsrail ve destekçilerinin kullanımına açık tutulması, bu durumları protesto edecek ve Filistinli mazlumlara destek olmaya çalışan insanlara engel olunması ve daha sayılabilecek şekillerde İsrail’in desteklenmesi fiiliyatlarının devam etmesine rağmen, 180 derece dönüş yapılmış gibi yazdığımız İslam Birliği çağrısının yapılması. Üstelik bu konuda 23 yıldır hiçbir altyapı yapılmamış, hiçbir hazırlık görülmemiş, hiçbir adım atılmamış olduğu halde.

Aziz okuyucularımız, insaf edin söyleyin; sadece etle kemikten ibaret olmayan bizler şimdi, etrafımızdaki duvarları aşmadan çok ağırımıza giden bu ve benzeri konular hakkında düşüncelerimizi nasıl açıklayacağız?

Bu duruma göre bizler “ağır işlerin işçisi” sayılmaz mıyız?

POLİTİKACI

Yapmış gibi oy alıyor,

Yapacakmış gibi oyalıyor!

Ekrem Şama