Karar yazrı Ahmet Taşgetiren “Reis bunu yapmamalıydın!” başlıklı makalesinde şunları gündeme taşıdı: Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını tv kanallarının canlı vermesiyle yetinmemiş, bir de şahsi sosyal medya hesabından açıklama yaparak “Yüzde 5 emekli maaş zammı”nı “Müjde” diye vermiş. Erdoğan’ın paylaşımının altına bazı vatandaşlardan “Reis bunu yapmamalıydın” gibi tepkiler gelmiş. “Tepki” dediysem, tam öyle değil. Bir tür sitem bunlar. Yani “Reis muhabbeti” devam ediyor, ama yine de vatandaş, emekli maaşıyla hayatın çekilmezliğini duyurmaya çalışıyor.
Sokak röportajlarında da emeklilere “Hayatından memnun musun?” diye sorulduğunda pek çok tepki yanında “Reis muhabbeti”nden vaz geçmeyenler var. Emekli olup da, hayattan memnun olmak kolay değil. Gündeminde “Reis rezervi” olmayanlar, emeklinin boğulma hissini çok rahat yansıtıyorlar. Ne “en düşük” emekli maaşı ile geçinmek mümkün, mesela İstanbul’da, ne de yüzde 42.6 artışla… Eviniz kira ise, ikinci bir işte çalışmıyorsanız, emekli maaşı açlık maaşı… Onun için emekli hayatı ucuz ekmek kuyruğu demek, ya da her türlü ucuzluğun arayışı demek… İnsanların “Alman emekliler Türkiye’de tatil yapabiliyor, biz evden çıkamıyoruz” diye isyan etmesi son derece tabii…
Buna rağmen her türlü darlığı görmezden gelip “Reis”e toz kondurmayı içine sindiremeyen bir kitle de var. Bu bizim insanımızın farklı bir yanı… Onları yadırgamak mümkün, ama o tarafın siyasi bir gerçekliğinin bulunduğunu kabul etmek gerekiyor.
Bu insanların “tuzunun kuru” olduğunu düşünmemek gerekiyor. Evet, Ak Parti dünyasında siyasetin statü, para – pul her türlü rantı ile buluşmuş önemli bir “tuzu kuru” kitle var. Ama emin olmak gerekir ki, o kitle belki bu ezilmiş “Reis sevdalıları” kadar Ak Parti’ye bağlı değil. “Aç kalıp Reis’ten vaz geçmeyen”lerin Ak Parti’yi iktidarda tuttuğunu bilmek lazım. Milli gelirden pay alma noktasında Ak Parti etrafındaki “Büyük kitle” ile “Küçük kitle” arasında derin farklar bulunduğunu da bilmek lazım. Ama “Büyük kitle”nin, “Küçük kitle” ile aradaki farkı sorguladığı da gözlenmiyor.
Bu noktada belki, “Reis cenahı”ndan farklı bir duyarlılık jesti ortaya konabilirdi. Çünkü siyasete o büyük kitlenin içinden çıkarak gelmiş birisi idi. Kaldı ki o büyük kitle ile, maneviyat birlikteliğinden de söz edilebilirdi.
Ne oldu da 22 yılın sonunda böyle bir çelişki oluştu?
Reis’in şu anda sokaktaki herhangi bir emekli şartlarında yaşadığı tabii ki söylenemez. Öyle olması da -ne kadar Hazreti Ömer idealizasyonu olsa bile- beklenemez. Belki gerek de yok. Ülke zengin olsun, herkes zenginliği paylaşsın, Cumhurbaşkanı da beyler gibi yaşasın…
Ama ülke zorluklar Bütçe açığı trilyonlarla ölçülüyor. Demek yama deliği kapatmıyor.
İyi ama nasıl oldu da ülke bu hale geldi? 22 yıldır “Reis” yönetiyor bu ülkeyi.
Denir ki, Reis’in, Tayyip bey’in, en önemli özelliği “doğru kadro istihdamı”dır. Başarısı da bununla ilgilidir.
Doğu, bir insan her şeyi bilemez, doğru insanları doğru yerde değerlendirebilirse, başarı da peşinden gelir. Geçen 22 yılın, öncesinde 1994’ten itibaren İstanbul’u yönetmenin başarılı, çok başarılı dönemleri olmuştur. İşte kişi başına milli gelirin 12.500 dolarlarla ifade edildiği yıllar da Reis’in başta olduğu yıllardır.
Belli ki o yıllar iyi kadrolarla birlikte çalışıldı.
Ve belli ki bugünlere de bir yerlerden ve bir kısım kadrolarla gelindi.
Reis ne düşünüyor bilmem, Mehmet Şimşek’e ekonomi emanet edildiğinde, “Ekonomiyi kim bu hale getirdi?” diye bir muhasebe yapılmış mıdır? Sorun kadro tercihinde ise kadro tercihi kendisi tarafından yapılmıştır, sorun, o kadroların “Cumhurbaşkanımızın liderliğinde”mottosuyla hareket etmesinde ve gerçekten “Cumhurbaşkanı’nın emir ve komutasıyla” hareket etmişlerse, Cumhurbaşkanı’nın ekonomi perspektifinde yatıyor. Evet, bir dönem, yani Mehmet Şimşek’e gelinceye kadar sayın Cumhurbaşkanı’nın “Ben ekonomistim” ifadesi gündem olmuş ve muhtemel ki, ekonomi kadrolarının beynine kazınmıştır.
Hep diyorum, “yanlışların çetelesi” tutulmuyor. Türkiye ekonomisi, Berat Albayrak ya da Nureddin Nebati döneminin yanlışlarının bedelini mi ödüyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o dönemin ürettiği sonuçlara katkısı nedir?
İnsanların “Reis muhabbeti” bu sorulara izin vermiyor. Aslında bana göre, hem Reis muhabbeti olup hem de sorgulama yapılabilse, Reisler için bile daha sağlıklı bir ilişki oluşur. Ama o denge kurulamıyor.
Geriye ne mi kalıyor? Reisin kendi iç muhasebesi… Bana “siyasi bilinç bu mu?” diye sorulacağını biliyorum. Ama Türkiye gerçeği bu. Reis’in, Lider’in doğru kadrolarla çalışmasını dilemek, temenni etmek… Kim bilir belki bir gün siyasi bilinç de herkesi denetleyecek bir noktaya evrilir…