GÜNCEL

Ali Babacan AKP Dönemindeki Tavrını Böyle Anlattı:Erdoğan'la Aramızda Ast Üst İlişkisi Olmadı, Hukuk Güvenliği...

Hükümette görev aldığı dönemdeki tavrını anlatan Babacan, "Biz sayın Erdoğan'la ast üst ilişkisinde çalışmadık. 13 yıl bakanlık yaptım bir kere 'Efendim' ya da 'Baş üstüne' sözü çıkmadı ağzımdan. Doğru bir işse yaptık, yanlışsa karşı...

DEVA Partisi lideri Babacan, KARAR TV'de Taha Akyol ve Elif Çakır ile "Gündem Özel'' programında açıklamalarda bulundu. Babacan, hükümette görev aldığı dönemdeki tavrını "Biz sayın Erdoğan'la ast üst ilişkisinde çalışmadık. 13 yıl bakanlık yaptım bir kere 'Efendim' ya da 'Baş üstüne' sözü çıkmadı ağzımdan." diyerek açıkladı.

DEVA Partisi lideri Ali Babacan, 'Gündem Özel' programında Taha Akyol ve Elif Çakır'a konuştu. Ceza hukukçusu İzzet Özgenç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yazdığı mektupta "Etrafınızı saran veya çevrenizde tuttuğunuz 'hukukçu' geçinen çakallar yüzünden, somut hukuki sorunlarla ilgili düşüncelerimi size zamanında arz etme ve yönlendirme kabiliyetim ortadan kalkmıştır" ifadelerini kullanmıştı. Yargıtay'ın Özgenç hakkında suç duyurusunda bulunmasıyla ilgili konuşan Babacan, "Bu olanlar gerçek bir hukuk devletinde hiçbir zaman yaşanamayacak şeyler. Anayasal düzen bir kez yok sayıldıysa o ülkenin sisteminin çivisi çıkmış demektir. O ülkenin yönü, yolu belli olmaz. Hukuk yoksa orada kaos vardır." dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in ekonomiye yönelik çalışmaları hakkında konuşan Babacan, "Hukuk güvenliğinin olmadığı bir noktada ekonomide istenilen elde edilemez. Türkiye için hukuk, ekmek gibi su gibi ihtiyaç. Bugünkü ekonomi yönetiminin bunun farkında olduğuna inanıyorum ama ellerinden gelen bir şey olmadığını biliyorum. Mehmet Şimşek'in ilk 90 günde kamu ihale yasasında reform yapmasını beklerdim. Ancak yaptırmıyorlar. Bir rant mekanizması kurulmuş. Bu rant rüzgarının karşısında hiçbir bakan arkadaşım duramaz. Mehmet Bey'in elindeki yetkiler çok sınırlı." ifadelerini kullandı.

Karar'dan Yeşim Gökçe'nin haberine göre, Hükümette görev aldığı dönemdeki tavrını anlatan Babacan, "Biz sayın Erdoğan'la ast üst ilişkisinde çalışmadık. 13 yıl bakanlık yaptım bir kere 'Efendim' ya da 'Baş üstüne' sözü çıkmadı ağzımdan. Doğru bir işse yaptık, yanlışsa karşı çıktık. Benim yetkim altındaki bir konuda yanlış bir talimat veriyorsa yapmadım. Bu herkesin harcı değil. Şuandaki arkadaşların güç yetirmeleri mümkün değil." diye konuştu.

Yerel seçimlere ilişkin konuşan Babacan, pazar günü 50'ye yakın il ilçe belediye başkan adaylarını açıklayacaklarını duyurdu.

Babacan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle;

YARGITAY'DAN PROF. DR. İZZET ÖZGENÇ HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

"Bu olanlar gerçek bir hukuk devletinde hiçbir zaman yaşanamayacak şeyler. Anayasa Mahkemesi bir karar verdiği zaman diğer yargı birimleri de onun gereğini yapmalı. Bunun dışında her türlü karar Anayasa'ya karşıdır. Askeri darbe nasıl anayasal düzene karşı yapılmış bir eylem ise Anayasa Mahkemesi'nin kararına uymamak da benzer bir adımdır. Anayasal düzen bir kez yok sayıldıysa o ülkenin sisteminin çivisi çıkmış demektir. O ülkenin yönü, yolu belli olmaz. Hukuk yoksa orada kaos vardır. Seçimle başa gelenler "Ben 50 + 1'i cebime koydum, hukuku tanımıyorum" diyemez. Demokrasi hukukun üstünlüğü ile bir arada anlamlıdır. Demokrasiyi sadece 5 yıldan 5 yıla halkın karşısına çıkıp oyunu alıp cebine koyan ve hukuk tanımaz bir şekilde ülkeyi idare etmek isteyenler demokrasiye de, demokratik düzene de, hukuk devletine de en büyük zararı verenlerdir. Yargıtay'ın zaman içerisinde insan kaynağı olarak aldığı şekil, siyasi partilerin yargı içinde nüfuz etme yarışı, yargının da siyasallaşmasını beraberinde getiriyor.

"HUKUKUN YOK SAYILDIĞI ÜLKEDE EKONOMİDE YAPTIKLARINIZ BEYHUDE"

İzzet Özgenç, sayın Erdoğan'ın bir zamanlar samimi arkadaşıydı. İzzet Hoca'nın Cumhurbaşkanı'na yazdığı mektup eski bir dost mektubudur. Eski dosta bir uyardı. Geldiğimiz noktada böyle bir suç duyurusu buram buram siyaset kokuyor. Böyle bir ülkede vatandaşlarımız hukuk güvenliğini hissetmez. Ekonomimiz açısından da faciadır. Hukukun üstünlüğünün ilkesinin yok sayıldığı bir ülkede ekonomi politikaları alanında ne yaparsanız yapın beyhude.

Bir mahkeme ben Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına uymuyorum diyorsa ya da Yargıtay açık hükme rağmen Anayasa Mahkemesi'nin üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunuyorsa sırtlarını dayadıkları birileri vardır. Sırtlarını Anayasa'ya dayamadıkları belli. Adres Beştepe Ankara. Sayın Erdoğan orada ama bir de ortağı var. Yargı birimleri söz konusu olduğunda 'küçük ortağın yargıya ne kadar etki ettiğine bakmak lazım.

"MEHMET ŞİMŞEK'LE ERDOĞAN'I BEN TANIŞTIRDIM"

Mehmet Şimşek AK Parti'nin kuruluş döneminde tanıştığım bir arkadaşım. Ben kendisini Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde Erdoğan'la tanıştırdım. 2007 seçimlerinde Maliye Bakanı oldu. Ben ayrıldıktan sonra da Hazine'den sorumlu bakan oldu. Dostluğumuz çok eskiye dayanır, ailece görüşürüz. Babamın taziyesi için görüştük. Kendisine "Güzel işler yapmaya çalışıyorsunuz ama bu hukuksuzluk ortamında ekonomi yönetiminin yapacakları sınırlı." dedim. Görevi gereği bir şey demedi. Yargıtay'ın Anayasa Mahkemesi kararını açıkladığı günlere denk gelmişti görüşmemiz.

"SAYIN ERDOĞAN KILAVUZLARINI İYİ SEÇMELİ"

Hukuk güvenliğinin olmadığı bir noktada ekonomide istenilen elde edilemez. Türkiye için hukuk, ekmek gibi su gibi ihtiyaç. Bugünkü ekonomi yönetiminin bunun farkında olduğuna inanıyorum ama ellerinden gelen bir şey olmadığını biliyorum. Çünkü o alan Erdoğan ve hukukla alakalı insanlar tarafından yönetiliyor. Beştepe'de danışmanlar var ve bir kısmı sıkıntılı isimler. Nasıl oldu da Cumhurbaşkanı o nitelikteki insanlarla iş tutar oldu, benim için hayal kırıklığı. Bugünkü basın toplantısında da söyledim, sayın Erdoğan kılavuzlarını iyi seçmeli.

MEHMET ŞİMŞEK'İN KÖRFEZ TURU

Finansman için gayret göstermek çok iyi bir şey. Ancak ülkeler arası ikili anlaşmalarla kredi çok risklidir. Bir başka ülkeye gidip de "Bize para vermiştiniz, biraz daha verin" demek ülkenin dış politika ilişkilerini bağımlı hale getirir. Borç alan emir alır. Türkiye'nin finansmanı ülkeyi cazip hale getirmeyle sağlanmalıdır. Türkiye'nin Rusya'ya birikmiş doğal gaz borcu olduğuna dair çok ciddi iddialar var. 20 milyar doların üzerindeki rakamlardan bahsediliyor. Bizim duyduğumuza göre böyle bir borç var ama sorulduğunda söylenmiyor. Sizin Rusya'ya borcunuz varsa ve diğer ülkelere gidip borç para istiyorsanız ikili ilişkilerinizde o ülkeye karşı boynunuz bükük olur. Hazine ve Maliye Bakanı'nı bırakın ülkenin Cumhurbaşkanı kapı kapı dolaşıp borç istiyorsa bu benim hicap duyduğum bir konudur. Böyle bir şey kabul edilemez.

"İLK 90 GÜNDE TÜİK'İN BAĞIMSIZ OLMASI SAĞLANMALIYDI"

Seçimin ardından tam 6 ay geçti. 6 ayda Merkez Bankası faizi yüzde 8.5'tan yüzde 40'a çıktı. Dolar 20 liradan 28 liraya çıktı. Seçimden bu yana mazot 20 liradan 37 liraya çıktı. Seçimden bu yana TÜİK'in açıkladığı enflasyon yüzde 40'tan yüzde 61,4'e çıktı. TÜİK'in açıkladığı enflasyonla piyasada bağımsız yapılan araştırmalar arasında büyük bir fark var. Merkez Bankası'nın açıkladığı enflasyon, vatandaş enflasyonu mu yoksa TÜİK'in açıkladığı üstü örtülmüş enflasyon mu? Ülkenin gerçek verilerinin ortaya konması lazım. Sayın Erdoğan 'Faiz sebep enflasyon sonuç' diyordu. Eğer kendi tezi doğruysa Merkez Bankası'nın faizi yüzde 8.5'tan yüzde 40'a çıkarmasının sonucu daha fazla enflasyon olacaktır. Bu tezi yanlışsa çıkıp özür dilemelidir. Bunu söylemediği sürece güven oluşmaz. Bu ülkenin hazinesi herkesten topladığı vergileri faiz olarak ödüyor. Dolar kuru seçimin olduğu döneme kadar tutuldu, seçimden sonra da 20'den 28'e çıktı. Merkez Bankası arka kapıdan hala döviz satıyor ve ne kadar sattığını da açıklamıyor. Seçimden sonra ilk 90 günde TÜİK'in bağımsız olması sağlanmalıydı. İlk 90 günde Merkez Bankası bağımsız olmalıydı, kurumlar yeniden ayağa kalkmalıydı, çok açık bir ekonomi politikası uygulanmalıydı.

"ENFLASYONLA MÜCADELE SADECE FAİZ ARTIRMAYLA OLMAZ"

Merkez Bankası reel faizin pozitif olması gerekiyor. Gerçek beklenen enflasyonun bir miktar üstünde Merkez Bankası politika faizi olmalı ki zaman içerisinde enflasyon aşağıya doğru inebilsin. Asıl suç burada enflasyonun patlamasına sebep olanlar. Yoldan bu kadar çıkmış enflasyonla mücadele sadece faiz artırmasıyla olmaz. Kur korumalı mevduat açıklandığında biz "Kur korumalı mevduat ülkeyi batırır" dedik. Şuan kur farkını Merkez Bankası'ndan ödüyorlar. Kur korumalı mevduatın Hazine'ye maliyeti 700 milyar TL oldu. 6 aydır tamamen Merkez Bankası'ndan ödeniyor. Merkez Bankası enflasyonla mücadele için faiz artırıyor, bir yandan da önceden açılmış Kur Korumalı Mevduatın kur farkını ödemek için para basıyor. Topyekun bir zihniyet değişikliği olmadan bu ülkenin ekonomisi düzelmez. Bugün büyüme rakamları açıklandı. Vatandaşlarımız bu büyümenin sonuçlarını hissediyor mu? Şuan ekonomiyi düzeltme çabası kumdan kaleyi düzeltme çabası. Havanda su dövmek mi dersiniz, boşa kürek çekmek mi böyle bir durum var.

MERKEZ BANKASI BAŞKANI HAFİZE GAYE ERKAN'IN AÇIKLAMALARI

Yarınlarla ilgili algı olumluya doğru gitmiyorsa, ülkenin itibar sorunu varsa bizim Merkez Bankası olarak elimizden tek gelen faizi yükseltmektir demek istiyor. Merkez Bankası'nın döviz rezervi eskiye düştü. Merkez Bankası'nda mevduat ve SWAP anlaşmalarını düştükten sonra net rakam eksi 65 milyar dolar civarındaydı. Geçici olarak bir yerden borç para buluyorlar ve Merkez Bankası'nın rezervi arttı diyorlar.

"RANT RÜZGARININ KARŞISINDA HİÇBİR BAKAN DURAMAZ"

Mehmet Şimşek'in ilk 90 günde kamu ihale yasasında reform yapmasını beklerdim. Ancak yaptırmıyorlar. Bir rant mekanizması kurulmuş. Bu rant rüzgarının karşısında hiçbir bakan arkadaşım duramaz. Mehmet Bey'in elindeki yetkiler çok sınırlı. Şimdi yeni sistemde cumhurbaşkanı bütün harcamaları kendine bağladı. İmza atıyor harcıyor. Bakanı hiçbir yetkisi yok. Böyle bir ülkede mali disiplinden bahsedemeyiz.

"ERDOĞAN'LA AST ÜST İLİŞKİSİNDE ÇALIŞMADIK"

Biz sayın Erdoğan'la ast üst ilişkisinde çalışmadık. 13 yıl bakanlık yaptım bir kere 'Efendim' ya da 'Baş üstüne' sözü çıkmadı ağzımdan. Doğru bir işse yaptık, yanlışsa karşı çıktık. Benim yetkim altındaki bir konuda yanlış bir talimat veriyorsa yapmadım. Bu herkesin harcı değil. Şuandaki arkadaşların güç yetirmeleri mümkün değil.

"2018'DEN BU YANA ALIN TERİYLE PARA KAZANMAK ZORLAŞTI"

2018'den bu yana alın teriyle para kazanmak çok zorlaştı. Ancak kayırmayla, özel dizayn edilmiş ihalelerle para kazanılıyor. Böyle bir iklimde insanlar kolay yoldan hızlı para kazanmanın yollarını arıyorlar. Bu iklim böyle olduğu sürece böyle olaylar olur. Bu işin içerisinde ilgili bakanlık varsa, yargı bu işin içerisindeyse ve hukuku çiğneyenler korunuyorsa bazı insanlara çok geniş bir alan açılıyor. Hesapsız kitapsız para kazanabiliyorlar. Helalinden hakkından büyük paralar kazanmak zordur. Ölçüsüz para kazanılan yerde büyük ihtimal haksızlık vardır, rant vardır. Büyük ve ölçüsüz kazanç, hakkaniyetsiz kazançtır. 2 futbolcu arkadaş hakkını yargıdan istemek yerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a gitmişler. Hukukla çözemeyeceklerini biliyorlar. SPK'nın, BDDK'nın bağımsız olması lazım, denetim yapması lazım.

"PAZAR GÜNÜ İLK GRUP ADAYIMIZI AÇIKLAYACAĞIZ"

Pazar günü 50'ye yakın il ilçe belediye başkan adaylarını açıklayacağım. Hukuken baktığımızda seçimlerin yapıldığı akşam ittifak biter. Seçimden sonra partiler isterlerse bu gönüllü siyasi birliktelik oluyor. Bizim içinde bulunduğumuz millet ittifakı 14 Mayıs'ta hukuken bitti. Seçimlerin ardından CHP'nin yeni yönetimi, CHP'nin bu kadar çok partiyle bir arada olmaması gerektiğini, CHP'nin kendi kimliğinin örselendiğini açıkladılar. İttifakın yanlış olduğunu söyleyenler şuan CHP'nin yeni yönetiminde. İYİ Parti çok sefer yerel seçimlere tek başlarına gireceklerini ve CHP ile olan ittifakın yanlış olduğunu açıkladı. İttifakın içinde böyle gelen söylemler ittifakın yerinde yeller estiğini gösteriyor. Biz genel merkez olarak yerel seçimlerde ittifak için bir başka partinin genel merkezine gitmeyeceğiz. Ancak yerelden bir iş birliği talebi gelirse bunu değerlendirebiliriz. Pazar günü ilk grup adayımızı açıklayacağız. Programla aday açıklayan ilk parti biz olacağız.

"KENDİ CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZLA SEÇİME GİRSEYDİK ÇOK DAHA OLUMLU OLACAKTI"

Cumhur İttifakı'na oy veren yüzde 15-20'lik bir kesim hiç mutlu değil. Alternatif olmadığından destek verdiler. Bizim tarafa tam güvenemedikleri için o tarafa oy verdiler. Şuan hükümetten hiç memnun değiller. Yapılanların yanlış olduğunu düşünüyorlar. Biz kendi cumhurbaşkanı adayımızla seçime girseydik DEVA için çok daha olumlu olacaktı. Burası kesin. CHP bize teklifle geldiğinde bizim 600 milletvekilimiz hazırdı. O gün aldığımız kararların arkasındayız. Mevcut anayasaya göre 50 + 1 ittifaklarla olurdu. Sayın Erdoğan da bunu yapmak zorunda kaldı. Biz ortak adayı açıkladık o gitti Yeniden Refah'ı, HDP'yi, DSP'yi kattı. Biliyordu kendisi de onu sağlayamazdı. Onun da oy yüzdesi düştü.

YENİ ANAYASA TARTIŞMALARI

50 + 1'den şikayet ediyor. Bahçeli karşı çıkıyor çünkü Bahçeli'ye ihtiyaç kalmayacak. Gelin parlamenter sisteme geçelim hep beraber. 50 + 1'den şikayetçiyseniz gelin parlamenter sisteme geçelim. Anayasa Mahkemesi - Yargıtay sorunlarından sonra sayın Erdoğan'ın Anayasa'ya bakışı, Anayasa'yı uygulamayacağını gördük. Mevcut Anayasa'ya uymuyorsa yenisini çıkardığımızda ona mı uyacak? Yenisine uyacağının garantisi yok. Yeni Anayasa'yı konuşmak istiyorlarsa önce bu Anayasa'ya uysunlar.

"BU KADAR ÇOK BEBEĞİN ÖLDÜĞÜ HİÇBİR SAVAŞ YOK"

Netanyahu'nun yaptıkları kabul edilebilir bir şey değil. Bir bölgeyi gelip komple bombalamak insanlık suçu, savaş suçu. Bu kadar çok bebeğin öldüğü hiçbir savaş yok. Başta Amerika olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinin de tutumları kabul edilebilir değil. Arabulucu olmak için önce itibar lazım. Bu durumda Türkiye çok etkili bir ülke olabilecekken olamadı. Katar Filistin meselesinde Türkiye'den çok daha önemli bir aktör. "