Allah'ın Dinine ve Müslümanlara Yaşar Tunagür ve Fethullah Gülen tarafından kurulan tuzak?
Ahmet KACIR
Yaşar Tunagür'ün derin bağlantıları ve Fethullah Gülen ilişkileri!
Demirel'in Diyanet'teki eli Yaşar Tunagür'ün Diyanet bünyesinde barındırdığı, koruyup kolladığı isimlerden biri de Fetullah Gülen'di. Gülen, askerliğini yapmadığı, devlet memurluğu için gerekli olan yaşta olmadığı durumda sınava giriyor, Allah'ın sıfatlarını tam olarak bilemediği halde sınavı da kazanıyor, daha sonra da yaşını üç yaş birden büyütüyordu. Edirne'de Kürt Said'in risalelerini dağıttığını açıkladığı "Küçük Dünyam" adlı kitabından Thnagür-Gülen ilişkisini izleyelim:
"Hakkımdaki şikayetlerin ardı arkası kesilmiyordu. O sıralarda valiye karşı beni himaye edecekte yoktu. Yaşar Hoca geldikten sonradır ki, himaye gördüm..."
Yaşar Hoca valiyle ve diğer üst seviyedeki bürokratlarla iyi görüşürdü...
... Yaşar Hocanın gelmesiyle oradaki sertlik kırılmış , hizmete müsait bir zemin oluşmuştu...
Yaşar Tunagür, Fetullah Gülen'in evlenmesi ile de ilgilenmiş ona bir teklif getirmişti:
"Kestanepazarı ndaydım. Bir gün Yaşar Hocaefendi izmir'e teşrifinde birini teklif etti. Çok da ısrar etti. Ancak daha önceki kararımdan dönmeyeceğimi söyledim. Boynuma sarıldı. 11 Sen de beni dinlemezsen kim dinleyecek?" dedi, ağladı. Yaşar Hoca bu teklifle geldiğinde ben tam otuz yaşındaydım"
Gülen'i askere uğurlayanların başında da Yaşar Hoca, yani Yaşar Tunagür bulunuyordu. Gülen'in İzmir'e tayin işini perde arkasında gerçekleştiren Yine Demirel'in koruyucu kanatları altındaki Yaşar Tunagür'dü.
"izine ayrılıp küçük bir Türkiye seyahatine çıktım. Çeşitli yerlerdeki dostlarımı ziyaret ettim. Seyahatim kırk gün kadar sürdü. Halbuki izin sürem yirmi gündü. Ankara'ya uğradım. Yaşar Hocaefendi Diyanet işleri Reis Muavini olarak Ankara'ya gelmişti. Ona durumumu anlattım. Geçmiş günler için rapor alınamayacağını söyledi. Meğer aklında başka bir düşünce varmış, izmir'den ayrılırken onlara kendi yerine beni göndereceğini söylemiş ve benden sitayişkarane bahsetmiş. Bana "Bir dilekçe yaz ve izmir vaizliğini iste" dedi. Ben, aniden böyle bir teklifle karşılaşınca şaşırdım. "İzmir büyük bir yer beni yutar. Mümkünse beni şarkta küçük bir vilayete verin" dedim. O ısrar etti. Bir başkasına dilekçe yazdırdı, bana da zorla imzalattı. Daha sonra da kararnameyi Diyanet İşleri Reisi Elmalı'ya imzalattı. Kendi imzalamadı. Bu Yaşar Hocaefendinin her zamanki temkinli davranışlarından biriydi."
Fetullah Gülen'in yine sürekli olarak yanında bulunan insanlardan biri de MSP milletvekili ve Rabıta'nın Türkiye temsilcisi Salih Özcan'dı.
Yaşar Tunagür, Fetullah Gülen'i koruyup kolluyor... Yaşar Tunagür'ü Demirel kollayıp koruyor... Demirel'in koruyup kollayamadığı yerlerde mesela Fetullah Gülen, Bekir Berk, Hüsrev Altınbaşak ve diğer nurcuların kesinleşen ve kesinleşme aşamasına gelmiş cezalarını da dönemin MSP Genel Başkanı Erbakan ve CHP Genel Başkanı Ecevit onları affederek koruyup kolluyor... Yine Demirel'in koruyup kollayamadığı Fetullah Gülen'i yargının elinden Demirel'in müsteşarı Turgut Özal 1986 yılında kurtararak, koruyup kolluyor... Demirel'i de, Demirel'e ve AP'ye hesap sormak için darbe yapan generaller koruyup kolluyor...
İlişkiler ağı sadece bu kadar mı?... Olur mu!.. "Paranın dini imanı olmaz" sözünü doğrulayan bir ortaklığı inceleyerek son Türk devletini öpme operasyonlannda kimlerin el ele verdiğini görelim:
Ticaret Sicil Gazetesi'nin 24 Şubat 1975 tarihli sayısında yayınlanan sayısında yer alan şirketin adı, İslam anlamına gelen Silm; çalışma alanları, özetle:
"İthalat, ihracat, ticari temsilcilik, yatırımcı ve sanayicilere danışmanlık hizmeti sağlamak yerli ve yabancı şirketlerin temsilciliğini, dağıtıcılığını ve pazarlamacılığını yapmak. Fizibilite araştırmaları yapmak. Yabancı sermayeli kuruluşlara ihtisaslaşmış hukuk hizmeti danışmanlığı sağlamak..."
Şirketin ortakları:
1. Turgut Özal
2. Erol Aksoy
3. Zeki Aytaç
4. Semra Özal
5. Yaşar Tunagür
6. Mehmet Yeğinmen
Ortaklardan Turgut Özal'ı hepimiz biliyoruz. Şirketin kurulduğu tarihte Demirel'in koruyucu kanatlan altında, Müsteşarlık görevini sürdürmüş, daha sonra 12 Eylül hükümetinde Demirci'den izin alarak başbakan yardımcılığına getirilmiş, ardından başbakan olmuş, "Orta direk, orta direk" diyerek ortadireği hak ile yeksan eylemiş, ardından da 8. Cumhurbaşkanımız olmuştu. Rahmetli, Nakşibendi'ydi.
Erol Aksoy, Şirket kurulmadan önce Amerika'dan getirilmiş, ardından Türkiye iktisat Bankası'nın sahibi olmuştu. Aksoy, TV kanalları açıyor, açtığı kanallardan birinin porno filmler oynatması nedeniyle İslamcı kesimin şiddetli tepkilerini çekiyor, Normal yayın yapan kanalı bile İslamcılar tarafından taraftarlarına seyrettirilmiyordu. Sosyetenin gözdesi. İstanbul boğazında yaptırdığı kaçak villalar ile nam salan Rum asıllı Erol Aksoy, Parlak Erol lakabıyla tanınıyordu. Noellerde kiliseye giderek mum dikiyor, ardından da Türk ekonomisini öpenlerin safında en önde yer alıyordu.
Zeki Aytaç; Trilyoner işadamlarından olan Aytaç, aynı zamanda Nakşibendi tarikatının önde gelenlerinden...
Semra Özal; Turgut Özal'ın malum zevcesi...
Yaşar Tunagür; Yukarıda belirttiğimiz, Nurcu, Kürtçü ve şeriatçı özelliklere sahip, çember sakallı bir adam...
Mehmet Yeğinmen; Turgut'un karısı Semra'nın ağabeyi...
İki Kürtçü Nakşibendi, bir Rum çocuğu, bir şeriatçı, Nurcu ve Kürtçü din adamı, bir liberal görüşlü, eğlence masalarında elinde viskisi, ağzında purosu ile yerini her zaman muhafaza eden bir kadın!.. Para kazanma yolunda, bir şirketin şemsiyesinde buluşuyorlardı. Demirel'in koruyucu kanatları altında.
Hoşgörü Abidesi olarak lanse edilen Fetullah Gülen, 12 Eylül darbesinin ardından siyaset yasaklı olan ve kendisini sürekli himaye eden, Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş'in "referandum" sonucu affedilmelerini önlemek için Nurcuların, Özal'ın görüşleri doğrultusunda "hayır" oyu vermelerini sağlamıştı.
Demirel ve Ecevit Fetullah Gülen'in bu tavrına rağmen onu koruyup, kollamaya devam etmişler, elinden "Hoşgörü" ödülü de almışlardı, "Biz bir aileyiz" nakaratları altında... Erbakan'ın Fazilet Partisine geçen milletvekilleri ise Fetullah Gülen'i her fırsatta savunmaya devam etmişlerdi. Öyle ya önemli olan şahsi tavır değil, "Amerikan patentli Nurcu-Kürtçü ve şeriatçı" bir devlet kurma amacıyla yapılanan Nur Tarikatının ikbaliydi.( Ahmet KACIR)