Andımız Meselesi
Gündemin hızla değiştiği ülkemizde son dönem tartışılan konulardan biri de Andımız meselesidir. Mesele aslında 2013 yılında başladı. 08 Ekim 2013 tarihinde resmi gazete yayımlanan değişiklikle İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin “İlköğretim okullarında öğrenciler, her gün dersler başlamadan önce öğretmenlerin gözetiminde topluca aşağıdaki "Öğrenci Andı"nı söylerler” şeklindeki 12’nci maddesi yürürlükten kaldırıldı. O tarihte Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı Başbakan ise Tayyip Erdoğan’dı.
Türk Eğitim Sendikasının konuyu yargıya taşıması üzerine Danıştay ilgili dairesi 2018 yılında bu işlemi iptal etti ancak bu karar Anayasanın “Yasama ve yürütme organları ile idare; mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” hükmüne rağmen üç yıl boyunca uygulanmadı. Bu süreçte Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk iken artık başbakan yoktu ve Tayyip Erdoğan bu sefer cumhurbaşkanlığı makamındaydı.
Milletvekili veya dışarıdan Bakan olarak göreve başlarken “… ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim" şeklinde yemin edenler Anayasa hükmü gereği uymak zorunda oldukları mahkeme kararını yıllarca yerine getirmedikleri gibi kararı temyiz ettiler ve Mart 2021’de karar bozuldu.
Bu konu hemen her platformda tartışılmaya başlandı herkes bir şeyler söyledi. Biz de bu konuda birkaç kelam etmek istedik.
Baştan belirtmek gerekirse andımızın savaş ve kuruluş sonrası yeni bir ulus oluşturma çabasını desteklemek için uygulandığını, soğuk savaş dönemindeki gibi kutuplaşmış bir dünya ve içe dönük ülke şartlarında geçerli olabileceğini, günümüzde geçerliliğinin kalmadığını düşünüyorum. Kaldı ki yasak savmak ve adet yerini bulsun tarzında yapılan andımız uygulamasının ilkokul çağındaki çocukların bir kulağından girip öbür kulağından çıktığını, çocuklarda bir davranış ve tutum değişikliği oluşturmadığını bizzat yaşayarak gördük.
İhtiyacımız olan nutuklar, sözler, antlar değil güzel ve yerinde uygulamalardır. Ziya Paşa’nın dediği gibi “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” ya da ulu önder ebedi ve tek Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Vatanını en çok seven-en çok hamaset yapan değil-vazifesini en iyi yapandır.” Aslolan ne dediğimiz değil ne yaptığımız ya da yapmadığımızdır. Nitekim çocuklar da gençler de büyüklerinin, öğretmenlerinin, anne babalarının ne dediğine değil ne yaptığına bakıyorlar. Onlara konuşarak değil yaparak örnek olmalıyız.
Tam da bu noktada; yukarıda değindiğimiz gibi, anayasaya sadık kalacaklarına namus ve şerefleri üzerine yemin edip mahkeme kararını uygulamayanlar, milliyetçiliği kimseye bırakmayıp tekellerine alanlar her gün her işlerinden önce yemin etseler ne olur her gün anayasa üstündür deseler ne olur her gün mahkeme kararlarına uymak gerekir deseler ne olur?
Netice olarak; Benim fikrim bu yönde fikri aksi yönde olanlara da saygı duyarım. Ama gözden kaçırılmaması gereken bir şey varsa yukarıda değindiğimiz gibi bu süreçte yaşanan anayasa ihlalidir, yargı kararlarının hiçe sayılmasıdır, milliyetçiyim diyenlerin riyakarlığı, sessizliği ve ilkesizliğidir. Olan biten karşısında takdir yüce milletindir!