Nihayet 84 yıllık bekleyiş sona eriyor..
Heyecan içinde yureklerimiz..
Siz hele bir de Sultan Ahmet’in heyecanını düşünün.
Neredeyse 3 asırlık dostunun tam 84 yıl sesine ses vermeyişinin ıstırabı ile mahzun olan Sultan Ahmet..
Şimdi esaret sonrası bozulacak sessizliğin ardından şehrin semalarında karşılıklı “Allahu Ekber” sedası ile kucaklaşıverecekler..
4. Haçlı seferleri esnasında Latinlerin İstanbul işgalinde yakılıp yıkılan, harabeye çevrilen şehrin yara aldığı mekânlardan birisiydi Ayasofya. Vücudunda maddi manevi hırpalanmışlığın izlerini en fazla taşıyan o olmuştu..Asirlar boyu üzerinden yürütülen politikaların bezginliğinde ve uzun bekleyişlerin hüznünde iyice yorgun düşmüştü Ayasofya..
Ne zaman ki İstanbul’u alma sevdasında olan genç Osmanlı Padişahı Mehmed’in, Fetihinin sembolü olmakla şifa buldu.
21 Yaşındaki Fatih “İslambol ya sen beni alacaksın, ya ben seni” derken yüreğinde taşıdığı sevdanın derinliğini de ifade etmiş oluyordu bir bakıma.
Nitekim, bütün olumsuzluklara, gerginliklere rağmen aşkından vaz geçmeyen Sultan Mehmed;güzelliği ile dillere destan İstanbul’un fethini gerçekleştirmeye ahdetmişti.
Ve evet 29 Mayıs 1453 yılında genç Osmanlı padişahı, Hocası Şemseddin’in öğretileri ve duaları ışığında, güzelliği dillere destan şehrin fethini -gemileri karadan yürütme-dehasıyla gercekleştirerek Fatih Sultan Muhammet Han ismini aldı.
Ardından Ayasofya’da şükür namazı kılarak bu mabedi Fethin sembolü olması bakımından Camiye çevirdi.
Tıpkı Mekke’yi Fetheden büyük Komutan Muhammed a.s gibi mabedin Papazlarina ve aman dileyen Bizanslılara “can emniyetiniz saglanacaktır.Bizden size asla bir zarar dokunmayacaktır” diyerek adeta temsil ettiği insancın geleneğini devam ettirmişti Sultan Fatih.
Ne hazindir ki, tam 84 yıldır minarelerinden ezan sesi duyulmayan Ayasofya, Fethin sembolü olması bakımından kendisine yüklene misyondan uzaklaştırıldı.
Oysa ne diyordu Rahmetli Erbakan Hocamız;
“Ayasofya Hakkın Batıla Galebesidir.”
Keza neredeyse çocukluğumuz, gençliğimiz onun oncülüğunde, Ayasofya’nın misyonunu yeniden yüklenmesi için verdiğimiz mücadelelerle geçmiş değil miydi?
Rahmetli Erbakan Hoca ömrünü bu özgürlüğün gerçekleşmesi yolunda tüketti.
“Yer yüzünde Hakkın ve Adaletin hakim olması için Ayasofya bir semboldür. Sultan Fatih’in Vakfiyesine uygun olarak kullanılırsa yer yüzüne adalet gelir” diyen Erbakan Hocamızın Ayasofyanın içinde buluşmak üzere” şeklindeki vedası, yıllar sonra hala kulaklarımızda.
Adalet bakanı Sayın Abdülhamit Gül Beyefendinin de ifade ettiği gibi
“Hocam Ayasofya’da toplanıyoruz, geldik” diye haykırmak istiyoruz.
Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzerek bu özlemin vuslata dönüşmesinde emeği geçen her kesten Allah Razı Olsun..
Kudüs ve Ayasofya şuurunu yüreklerimize işleyen Erbakan Hocamız!
Ruhun şad olsun, makamın cennet olsun..
Şimdi ben de aziz ruhaniyetinize sesleniyorum, ey Hocam!
Yine yüreklerimize yerleştirdiğin bir başka kutsalımiz, Aksa’mızda toplanmak üzere selam ediyoruz aziz ruhuna ve tüm Kudüs sevdalılarına..