- AYIPTIR -

 - AYIPTIR - 

• Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

• Allah'a hamd Resulün'e sâlât ve selâm olsun.

•  Allah'ın rahmeti bereketi mağfireti daima yardımı üzerinize olsun.amin

"Sübhaneke lâ ilmelenâ illâ ma âllemtenâ inneke entel âlimul hakîm."

• "Ve ahiru davana enil hamdulillahi rabbil alemiyn.. Gâle Rabbin surni bime kezzabun.. Amin..

Öncelikle Filistin ve doğu Türkistan daki kardeşlerimizin acısını unutmuyor unutturmuyoruz. 

Hangi mecrada hangi dalda olursa olsun onların halini söylemek unutturmamak boynumuzun borcu dur. 

Değerli kardeşlerim "Sosyal medyada ve çevremde bakıyorum da insanların kusur ve günahlarını ifşa etmeyi 

- onları toplum önünde yargılamayı rencide edip tenkit etmeyi emribil maruf sanıyorlar. 

Dinimiz hangi sebeple olursa olsun şahısların dokunulmazlıklarını çiğnemeyi ve aile 

- hayatının mahremiyetlerini ortadan kaldırıcı hareketlerde bulunmayı yasaklamıştır. 

Emribil marufdaki " Asıl hedef toplum içinde yardımlaşmak, birlikte iyi geçinmek, ayıp ve 

- kusurları örterek din kardeşliğini arkadaşlık ve dostluğu güçlendirmek kulları Allaha yakınlaştırmaktır.. 

Mü’min, Allah sevgisini tattığı zaman, Allah ona kendi kusurlarını gösterir ve böylece insan başkalarının kusurlarını görmez olur.

Bu sebeple asıl yapılması gereken, kişinin kendi kusurlarına bakması, başkalarının 

- kusurlarıyla ilgilenmemesi ve başkalarında gördüğü kusurların üstünü örtmesidir. 

Peygamber Efendimiz (S. A. V) konuya vermiş olduğu önemi şu hadislerle ifade etmektedir:

Müslüman kardeşinin ayıbını ve kusurunu örten kişi, ölü birini diriltmiş gibidir.” 

“Bir ayıbı görünce örten kişi, sanki diri diri gömülmüş bir yavruyu kabirden çıkararak ona hayat vermiş gibi olur.” 

“Müslüman kardeşinin ayıbını örten kişinin, yarın kıyamet gününde ayıplarını Allah örter.”[

Buhari, Mezalim, 

 Ebu Davut, Edeb, 38.

Ebu Davut, Edeb, 39.

Günahları açıklamak yasaklanmışken, bazı kimseler din kardeşinin büyük günahlarını 

- örtmek şöyle dursun, küçük günahlarını da başkalarına anlatıyor. 

Allah'tan korkmalı. Gizli işlenen günahı söylemek hem gıybettir, hem de laf taşımak olur. 

Mümin, müminin arkasından dua eder, günahını da gizler…

Tabiki "İslamın temel ilkelerinden biri toplumun ve kişilerin,, 

- birbirine iyiliği ve güzeli tavsiye etmesi şeklinde,, açıklayabileceğimiz emr-i maruftur. 

Bu ilke insanlar arasındaki ilişkilerin iyileşip gelişmesini sağlar. 

Ahlaklı ve erdemli bir toplum meydana getirir. 

İyiliği tavsiye etmek Kur'an-ı Kerim'de

müminlerin ve kurtuluşa erenlerin özelliği olarak zikredilmiştir. 

Nitekim "Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. 

İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah'a iman edersiniz."

 (Âl-i İmrân, 3/110) " buyurulmuştur. 

Yüce Rabbimiz "Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. 

İşte kurtuluşa erenler onlardır." (Âl-i İmrân, 3/104) " buyurarak,, 

- toplumda böyle bir mümin grubun var olmasını gerekli görmüştür. 

Tabiidir ki bu işi yapacak kişilerin öncelikle dinî ilimlerde bilgi sahibi olması gereklidir. 

Ayrıca iyiliği tavsiye edecek Müslüman, din kardeşine tavsiyesini onun psikolojisini dikkate alarak nazik, uygun bir dille yapmalıdır.

Kaba ve yakışıksız ve ifşa edici uyarılar ise insanlar tarafından tepki çekerek kişinin 

- işlediği günahı hoş ve haklı görmesine ısrar etmesi gibi kötü sonuçların doğmasına sebep olabilir.

 Bu nedenle Rahmet Elçisi'nin yaptığı gibi

kolaylaştırarak, zorlaştırmayarak;

müjdeleyerek,

nefret ettirmeyerek ifşa etmeden kınamadan iyiliği tavsiye etmeliyiz.

Bunun içindir ki, bir hata görüldüğünde, bir ayıp işlendiği takdirde mümine düşen hatayı 

- yüze vurmak, yada sosyal medya gibi mecralarda paylaşarak rencide etmek veya tahkir etmek değil, yapılan hataları örtmeye 

- çalışarak, onun yayılmasını engellemeye çalışmaktır.

İnsanları küçümseyen ve kusurlarıyla itham eden paylaşımlar, cümleler, "kınamak-ayıplama" manasını taşır.

Kişinin başkalarında gördüğü bazı halleri veya kusurları ayıplaması, kendi nefsini o kusurdan 

- veya o halden münezzeh görmesinden kaynaklanır.

Kınamada, ayıplamada gizli bir kibirlilik vardır. 

İnsan nefsi bazen de kendini temize çıkarmak için başkalarını hata ve kusurlarından dolayı kınama yoluna gidebilir. 

Halbuki hiçbir nefis hatadan ve kusurdan hâli değildir.

Din kardeşini bir suçundan dolayı ayıplayan, kınayan kimse, o suçu (günahı) kendisi de işlemedikçe ölmez." (Tirmizî, Kiyame 53)

uyarısını da hiçbir zaman unutmamak gerekir.

Kur'an da  Estauzubillah “Birbirinizi ayıplamayın” (Hucurat 49/11) demektedir. 

Bunun manası, biriniz diğerinizi ayıplamasın demek olur. 

Çünkü kardeşin kardeşi ayıplaması kendisine döner. 

Bu durumda ayıplayan kişi, dolaylı olarak ayıplanan durumuna düşer.

İnsan ise hatayla, kusurla maluldür. 

Müslüman, bir kişi tarafından bir ayıp işlendiğini gördüğü takdirde o kimseyi küçük düşürmek, 

- şahsiyetini alaşağı etmek veya onu rezil etmek gibi tavırlar içerisinde bulunmamalıdır. 

Şeytan ve nefsin tahrikleri altında inancını yaşamaya çalışan insan hata yapabilir, ayıp bir şey işleyebilir. 

Bu durum onun eleştirilmesini, kınanmasını veya ayıbının yüzüne şamar gibi vurulmasını gerektirmez. 

Böyle yapan Müslümanlar da insani ilişkilerde tebliğ ve irşadın metodunu bilmiyorlar demektir. 

Hiç şüphesiz ki 'Her türlü eksiklik ve noksanlıktan beri, tüm kemal sıfatlarıyla muttasıf olan sadece Hak Teâlâ’dır (c.c.).

Evet, Müslümanın nazarında elle yapılan tecavüz ile tecessüs,

( Tecessüs; “Bir kimsenin öğrenilmesini istemediği özel durumunu merak etme, araştırıp soruşturma, gözetlemek, demektir.)

 gıybet, iftira hakaret,  alay etme gibi dil ile yapılan tecavüz ve çekiştirme arasında fark yoktur.

 Zira birisi onun maddi yönünü zedelemekte diğeri ise manevi yönünü yıpratmaktadır. 

Peygamber aleyhisselam Miraç’a çıktığında, orada bir topluluğun yanından geçerken, 

- onların demirden tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini yırtıp kanattıklarını görünce 

- Cibril’e bunu sebebini sormuş o da bunların insanları çekiştiren ve onların gizliliklerini ortaya çıkaran kimseler olduklarını söylemiştir. (Ebu Davud, Edeb, 35)

Hep iyilik ve güzellikleri gören, kötülük ve çirkinlerden sarfınazar edenler ne saadetli insanlardır!

 Böylesi güzel bakışa sahip olmak Rabbimizin bir lütfudur. İnsan bakarken bile temiz bir niyetle nazar etmeli.

 O zaman dikeni değil gülü görür. 

Sadi Şirazi bu hakikati ne güzel ifade etmiş: 

“Şunu bil ki bu dünyada başkalarının hep iyi taraflarını görenlerin yarın mahşer günü kusurları görmezlikten gelinir.

 Ey akıl sahibi! Gül, dikenle beraber bulunur. Senin dikenle ne işin var?

 Gülü demet yap… 

Eğer kişinin tabiatında daima ve yalnız kusurları görmek varsa tavus kuşunda çirkin ses ve ayaktan başka bir şey görmezsin.”  Sadi Șirazi....

Değerli kardeşlerim "Unutmayalım ki İnsan neyi ararsa onu bulur. 

Nasıl bakarsa öyle görür. 

Noksan ve kusur bulmak için bakarsa onu görür. 

Ama bakışını güzel olana çeviren, gönül gözüyle bakan da güzeli bulur.

Bizlerde güzeli de çirkini de Allah için güzel nazar ile görenlerden güzel bir dil ve halle uyaranlardan olalım inşaallah..

     Selam ve dua ile,,


 

      ___ Fi _ EMÂNİLLÂH ___



 

  Kablel-vuku....


 

• "...Rabbişrah-li sadri. Ve yessir li emri. 

• Vahlul ukdeten min lisäni. Yefkahů kavli." Allahümme- Âmin...