DEVA Partisi lideri Babacan, son açıklanan vergi rekortmenleri listesinde ilk yüzde bulunan 76 kişinin isimlerinin açıklanmamasını, gelir dağılımındaki bozulmalar ve talep korkusu çerçevesinde yorumladı. Babacan, "Vergi rekortmenleri listesi açıklanıyor. 76 kişi ismini gizliyor. Şimdi, bunun birkaç sebebi var. Bu kadar gelir dağılımı bozulmuşken, param olduğu ortaya çıkarsa para isterler. Ondan korkuyor olabilirler. Ya da ‘çökerler’ diye de korkuyor olabilirler." dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul'da ekonomi gazetecileriyle bir araya geldiği toplantıda Türkiye'nin ekonomik ve siyasi durumuna dair önemli açıklamalarda bulundu. Babacan, ekonomik gelişmelerin, reform süreçlerinden bağımsız olarak ele alınamayacağını vurguladı. Gündemdeki konular arasında Anayasa Mahkemesi'nin uyulmayan kararları, artan enflasyon, vergi rekortmenleri listesi, yolsuzluk ve Avrupa Birliği gibi konular yer aldı.

Babacan, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik sürecine değinerek, 2004'teki Brüksel zirvesini hatırlattı ve Türkiye'nin Avrupa Birliği standartlarına ulaşmasının önemine dikkat çekti. Ayrıca, borçlanmanın ülke siyasetini nasıl etkileyebileceğini ve ikili anlaşmaların risklerini ele aldı.

Babacan, Türkiye'de yoksulluk türlerinin arttığına ve gelir dağılımındaki eşitsizliğe işaret ederek, Türk lirası cinsinden maaş alan herkesin ekonomik olarak kayıp yaşadığını belirtti. Vergi rekortmenleri listesinde isimlerinin gizlenmesinin altında yatan sebepleri ve yolsuzlukla mücadele konularını tartıştı.

Ekonomik büyümeden elde edilen payın sadece parası olanlara gittiğini, sabit gelirli vatandaşların refah düzeyinin düştüğünü ifade etti. Ayrıca, Merkez Bankası'nın şeffaflığının eksikliğine ve kurumsal çöküşün ekonomiye etkisine değindi.

MASAK Raporu: Yasa Dışı Bahis ve Kumarda Sistem Nasıl İşliyor? MASAK Raporu: Yasa Dışı Bahis ve Kumarda Sistem Nasıl İşliyor?

Yerel seçimlerin önemine ve genel seçimlerle olan farklarına vurgu yaparak, Merkez Bankası'nın zararının büyük rakamlara ulaştığını ve bu durumun şeffaflık eksikliği nedeniyle açık olmadığını belirtti.

Babacan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

“AVRUPA PARLAMENTOSU’NDA HERKESİN ELİNDE ‘EVET TÜRKİYE’ PANKARTLARI”

“17 Aralık 2004’te de meşhur o Brüksel zirvesinde de hani havai fişeklerin patladığı, Avrupa Parlamentosu’nda herkesin elinde ‘Evet Türkiye’ pankartlarının açıldığı zirve, o meşhur 2004 zirvesiydi. Dolayısıyla Türkiye’nin aslında ekonomideki gelişmelerini diğer alanlardaki reform sürecinden bağımsız düşünmek mümkün değil.”

“AVRUPA BİRLİĞİ STANDARTLARI HEDEFİ TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ BİR HEDEF”

“Yani Türkiye'de biz özellikle Avrupa Birliği sürecinde şundan korkuyorduk, ‘Acaba toplumda bunun karşılığı olur mu, toplumda yanlış bir anlamı olur mu?’ diye. Ama Avrupa Birliği ile ilgili destek Türkiye'de %50'nin üzerine çıktı. Ve o gün bugündür %50'nin altına düştüğü ile ilgili ben herhangi bir araştırma görmedim. Dolayısıyla bu Avrupa Birliği standartları hedefi Türkiye için önemli bir hedef.”

“BORÇLUYSANIZ GEREKTİĞİ ZAMAN DİK DURAMAZSINIZ”

“Biz hiç yapmadık yani, 13 yıl boyunca hiç yapmadık böyle bir şey. Gidip de bir ülkeyle ikili anlaşmayla borçlanmadık. Çünkü ikili anlaşmayla borçlanma tam anlamıyla ‘Borç alan emir alır’ durumuna düşürür ülkeyi. Bütün siyasi ilişkilerin akışı değişir. Borçlusunuz, fazla şey yapamazsınız o ülkeyle ilişkilerinizle. Yani gerektiği zaman dik duramazsınız. Çünkü bir daha bir daha o borcun ertelenmesini isteyeceksiniz. Bir daha gelecek tekrar o borcu döndürmesini isteyeceksiniz falan. Şimdi bütün bunlar risk.”

“YOKSULLUK ÇEŞİTLERİ ARTTI”

“Geldiğimiz noktada yoksulluk çeşitleri arttı. Şimdi gıda yoksulluğu diyoruz değil mi? Barınma yoksulluğu diyoruz. Enerji yoksulluğu, öğrenci yoksulluğu, çocuk yoksulluğu… Yani yoksulluğun türevleri, çeşitleri arttı memlekette. Bir zamanlar sıfırladığımız mutlak yoksulluk, aşırı yoksulluk var biliyorsunuz hani o Dünya Bankası'nın sınıflandırmasında, bir zamanlar Türkiye'de bu sıfırlanmıştı. Yoktu, çıkmıyordu yani istatistiklerde aşırı yoksul; şimdi tekrar çıkıyor. Bakıyorsunuz yine aşırı yoksul bir toplum kesimi oluştu memlekette.”

“TÜRK LİRASI CİNSİNDEN MAAŞI OLAN HERKES ŞU ANDA KAYBEDİYOR”

“Ekonomik büyüme varsa dahi, ki o da TÜİK'in rakamı, hani orada ekonomik büyüme vardır varsayıyoruz, bu ekonomik büyümeden, milli gelirden paya baktığımızda parası olan daha çok pay alıyor. Çünkü kur korumalı mevduata yatırıyor, pay alıyor. Faize yatırıyor, pay alıyor. Ama sabit gelirli herkesin refahı düşüyor. Yani Türk lirası cinsinden maaşı olan herkes şu anda Türkiye'de kaybediyor. İşçisi, memuru, beyaz yakalısı, mavi yakalısı fark etmiyor yani. Emeklisi, hepsi kaybediyor.”

“MEŞRULAŞTIRILMIŞ ŞEKİLDE ÇÖKMELER GERÇEKLEŞİYOR”

“Vergi rekortmenleri listesi açıklanıyor. 70 küsur kişi ismini gizliyor. 76 kişi mi? Şimdi, bunun birkaç sebebi var herhalde. Bu kadar gelir dağılımı bozulmuşken, param olduğu ortaya çıkarsa para isterler. Ondan korkuyor olabilirler. Ya da ‘çökerler’ diye de korkuyor olabilirler. Çünkü şeyine göre kademe kademe. Ta ilçe teşkilatından başlıyor talepler, bakanlıklara, ta nerelere kadar uzanıyor. Parası varsa, geliri varsa talep de geliyor. Ve öyle kibar talepler de değil. ‘Arkadaş, biz iktidarız. Sen bu parayı benim sayemde kazandın. Ben 20 yıldır iktidar olmasam, sana bu alanı açmasam, parayı kazanabilir miydin? Demek ki onda benim hakkım var. Demek ki birazını bana vereceksin’ yani. Gayet de güzel, böyle içselleştirilmiş, kendi iç dünyalarında meşrulaştırılmış şekilde bu çökmeler ve talepler gerçekleşiyor yani.”

“BUGÜNÜN MODASI ÖFKE, NEFRET”

“Bugünün modası öfke, nefret. Ben modaya uygun bir şeyler söyleyeyim bari siyasette. Bu bizim işimiz değil, biz bunu yapamayız. Ama duruşumuzun, çizgimizin doğruluğundan eminsek ki eminiz, biz bu çizgimizi sonuna kadar koruyup, bu durduğumuz çizginin doğru olduğuyla ilgili de vatandaşlarımıza ulaşıp, bol bol anlatacağız, başka bir yol yok. Medya ile ilgili sınırlamalar var mı var, doğru. Ama birebir temastan daha önemli bir iletişim yolu da yok.”

“GİDERİ AZALTMA YÖNÜNDE HİÇBİR ŞEY YOK, SADECE SÜREKLİ VERGİ ARTIŞI”

“Şimdiye kadar maliye politikasında sıkılaştırmada tasarruf adına harcama azaltıcı hiçbir şey görmedik. Sıkılaştırmanın çünkü iki yöntemi vardır: Vergi artırma, bir de gideri azaltma. Şimdi gideri azaltma yönünde hiçbir şey yok. Sadece sürekli vergi artışı, yedi aydır her türlü vergi defalarca artırıldı. Yılbaşında tekrar tekrar artırıldı.”

“KURUMSAL ÇÖKÜŞ EKONOMİDE DE SIKINTILARI MEYDANA GETİRİYOR”

“Anayasanın tek bir maddesinin uygulanmaması ile anayasanın tümünün uygulanmaması arasında pek fark da yok. Çünkü bir tanesine uymuyorum diyecek, öbürünün ne özelliği var ki, öbürünün ne üstünlüğü var ki, hepsi bunların anayasa maddesi. Yani, ‘Bu madde daha zayıf maddedir, uygulamasak da olur, öbürü daha önemli maddedir, uygulamalıyız.’ Böyle bir mantık yok yani. Dolayısıyla bütün bu sürece baktığımızda bu kurumsal çöküş maalesef ekonomide de sıkıntıları meydana getiriyor.”

“MERKEZ BANKASI'NIN ŞEFFAFLAŞMAMASI ÇOK BÜYÜK BİR EKSİKLİK”

“Merkez Bankası'nın şeffaflaşmaması, Merkez Bankası'nın döviz satışlarıyla ilgili verileri açıkça ortaya koymaması da çok büyük bir eksik, çok büyük bir hata. Bakın, 13 yılda toplam Merkez Bankası'nın, yani benim hükûmette olduğum dönemde Merkez Bankası'nın doğrudan piyasa müdahalesi 8,5 milyar dolar. Tamamı, 13 yılın toplamında 8,5 milyar dolar. Doğrudan satış yoluyla müdahale ediyor. Ve bunun tamamı şeffaf. Tamamı, bugün açın Merkez Bankası'nın web sitesine ilan etmiş durumda. Fakat şu 2018'den bu yana yapılan müdahalelerin hiçbirisi açıklanmıyor.”

“YEREL SEÇİMLERDE 50+1 MECBURİYETİ YOK”

“Genel seçimlerden sonra dediğim gibi bir her partinin kendi özgün kimliğini artık ön plana çıkartma, parti isimleri vermeyeyim ama pek çok partide bu var. Böyle bir çaba var. Bu çabayı da şöyle haklı görebiliriz: Yerel seçimlerde 50+1 mecburiyeti yok. Yani yerel seçimlerde işte birinci sırada olduğunuz zaman seçimi kazanıyorsunuz. Dolayısıyla yerel seçimlerde iş birliği ihtiyacı genel seçimlere göre daha az. Bir de adaylar çok önemli. Eğer doğru adaylar doğru yerde iyi bir çalışma yaparsanız kendi başınıza belediye başkanlığını kazanabiliyorsunuz da.”

“2023'ÜN SON 6 AYINDA MERKEZ BANKASI'NIN ZARARI 800 MİLYAR”

“Kur Korumalı Mevduat’la ilgili Merkez Bankası'nın ne kadar para bastığı, bunlara ne kadar ödeme yaptığı açıklanmıyor. İşte son 6 ayda bakıyoruz, bir 800 milyara yakın Merkez Bankası'nın zararı söz konusu ve bu zararın önemli bir kısmının da bu Kur Korumalı Mevduat’a ödenen rakamlardan oluştuğunu tahmin ediyoruz. 2024 bütçesinde tarımsal desteğin tamamı 91 milyar lira. Sadece son 6 ayda, 2023'ün son 6 ayında Merkez Bankası'nın zararı 800 milyar. Yani acayip rakamlar bunlar. Ve şeffaf değil, açık değil.”

“YOLSUZLUKLA MÜCADELE KONUSUNDA ÇOK ÇABALARIMIZ OLDU”

Karar'ın haberine göre, “Türkiye o gün bugündür tekrar 12.500 dolarlık milli geliri yakalayamadı, aradan tam 10 yıl geçmesine rağmen. Yine o dönemde yolsuzlukla mücadele konusunda, imar rantları konusunda, şeffaflık konusunda çok çabalarımız oldu. Yani bu yolsuzluğun yaygınlaştığı, derinleştiği, kılcal damarlara kadar artık uzandığı ve şeffaflığın gittikçe azalmaya başladığı, Türkiye'nin şeffaflık endeksinde geriye geriye düşmeye başladığı dönemde çok hazırlıklarımız oldu.”

Editör: Ahmet Kacır