Büyük panik içerisindeyiz. Korona virüsü bulaşmasın diye bir takım önlemler almaya çalışıyoruz. Oysa bizler virüslerle iç içe yaşamıyor muyuz? Grip salgınından ölenlerin sayısı koronadan ölenlerden fazla. Uzmanlar; bazılarının Korona virüsünü çok hafif atlatacağını söylüyor.
Çünkü her şey gelip dayandığı nokta bağışıklık sistemimize dayanıyor. Bağışıklık sistemimizi hazır gıda yiyerek güçlendiremeyeceğimizi artık öğrenmemiz lazım. Çocuklarımızda erken yaşta şeker hastalığı görülmesinin nedeni işlenmiş gıda olduğunu biliyoruz. Özellikle hazır gıdalarda kullanılan mısır şurubu, obez ve şeker hastalığı yaptığını uzmanlar ifade ediyor.
Fakat bunun yanı sıra normal beslenmemizde kullandığımız gıda da sağlıklı değil ki. Hibrit gıda ile beslenmiyor muyuz? Kullandığımız unun kromozonlarıyla oynanmış, ektiğimiz sebze sertifikaya dayalı hibrit tohumdan elde edilmiş. Biz bu durumda nasıl olacakta bağışıklık sistemimizi güçlendireceğiz?
Hibrit tohumla alakalı internette pek çok bilgiye rastalayabilirsiniz. Bazı siteler sağlık acısından zararlı olmadığını yazmakta, bazıları ise zararlı olduğunu ifade etmektedir. Hibritte türler arasında çaprazlama, melezleme yöntemiyle yeni bir ürün ortaya çıkarılıyor
Mesela bir buğdayınız var bunu bir arpayla, çavdarla, yulafla; yani aynı familyadan ama farklı türlerle çaprazlarsanız yeni bir Hibrit türü elde edersiniz. Dolayısıyla yediğimiz şey şekil olarak buğday olabilir ama içerisinde arpa, çavdar, yulaf genleri de taşır.
Eğer bir buğday irileştirilmişse mutlaka başka türleri de taşır içerisinde. Ne fark eder, hepsi aynı familyadan diyemezsiniz, çünkü birçok bitki aynı familyadır ama aynı şey değildir.( www.kemalozer.com/m/haber.asp?
Eğer siz atalık tohum ekerseniz, devlet teşvikinden faydalanamıyorsunuz. AKP döneminde AB uyum yasaları çerçevesinde çıkan tohum yasasına göre hibrit tohum ekmek durumundasınız. Yoksa devlet size teşvik vermiyor.
Salgın hastalık sadece insanlar arasında olmaz, bitkiler arasında da olabilir. Dolayısıyla devletimizin her türlü salgın hastalıklarda hazır olmalı ve mutlaka milli tohum bankasını da kurmalıdır.
Ama görüyorsunuz ki, bunca deprem yaşamamıza rağmen hala bazı konuları oturtamamışız. Siz bütün Türkiye’yi büyük şehirlere yığarsanız hem deprem de hem de salgın hastalıklarda büyük kayıplar vermeniz kaçınılmaz olacaktır.
Doğal beslenirsek ve ikinci beyin dediğimiz bağırsaklarımıza iyi bakarsak, salgın hastalıklardan korkmaya gerek kalmayacaktır. Bu demek değildir ki, temizliğimize önem vermeyeceğiz.
İyi bir beslenme ve düzenli temizlikle hastalıklardan korkmamıza gerek kalmayacak ve yaşamımıza kısıtlamaya gerek kalmayacaktır.