BALIKESİR’DE TORPİL VE MOBBİNG İNTİHAR GETİRDİ 

BALIKESİR’DE TORPİL VE MOBBİNG İNTİHAR GETİRDİ 

Güzeller güzeli Balıkesir şehrimiz turizm cenneti meşhur tatil beldeleri, şifalı suları, kaz dağlarının eşsiz manzarası ve doğa harikası daha nice özellikleri ile anılmak varken maalesef torpil ve mobbingler ile anılır hale getirildi.

HABER VE İDDALAR ŞU ŞEKİLDE 

Balıkesir İl Müftülüğünde vaiz olarak görev yapan Mehmet Deniz'in Diyanet'ten baskı ve mobbing gördüğü yönünde iddalar medyaya yansıdı.

Bu iddialara göre Müftü Deniz’in bisiklete binmesi, motosikletle işe gitmesi ve cüppe giymemesi nedeniyle hakkında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından soruşturma başlatılmış ve kendisi müftülükten atılmıştı. Balıkesir İdare Mahkemesince, Diyanet’in kendisine vermiş olduğu kınama cezası iptal edilmiş ve yine mahkemece Diyanet’in kendisini müftülükten atma kararı bozularak görevine iade kararı verilmişti. Ancak Diyanet bu kararı işleme koymamıştı. İddialar böyle.

ASIL SORULMASI GEREKEN SORU: MEHMET DENİZ'İN YERİNE KİM GETİRİLDİ?

Ben bir savcı değilim ama şahsen bana da uygulandığı için bizzat biliyorum; bir kurumda mobbing varsa mobbing görenin makamına oturan/oturacak olan bir torpilli de mutlaka vardır kanaatindeyim.

Burada asıl sorulması gereken soru şu:  Merhum Mehmet Deniz'in görevinden atılması ile boşalan görevine kim getirildi?

Şu an merhum Mehmet Deniz'in görev yerinde kim var? Kimin tanıdığı, arkadaşı veya akrabası? İllaki öyledir diyemeyiz. Fakat o isim net bir şekilde araştırılıp bu ihtimal de elenirse zaten, ölüm ile sonuçlanan bu intiharın gerçek suçluları da ölüme sebebiyet vermesi bakımından ortaya çıkacaktır.

Soruşturmanın bu yönde ciddiyetle yürütülmesini çok önemli ve değerli buluyorum.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HUKUK DEVLETİ DEĞİL Mİ?

Anayasa Madde 10–“Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) 

Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür…”

KANUN YÜRÜRLÜKTE, BALIKESİR İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜNDE NEDEN TÜM MÜDÜRLER ERKEK?

Hani nerede kadın hakları?

Hani nerede kadın-erkek eşitliği ilkesi?

Bir kadın ve bilim öğretmeni olarak şahsımın makam hakkı elinden alınarak kurum müdürünün arkadaşına hediye edildi.

Sayın MEB; bir kadın öğretmen olarak makam hakkımı istiyorum.

Eşitlik ilkesi; tüm insanların özgür ve eşit olarak doğduğu gerçeği ile tüm bireylerin eşit haklara sahip olduğunu, aynı düzeyde saygıyı hak ettiğini kabul etmektedir. Toplumda yaşayan herkesin eşit muamele görme hakkı vardır.

Peki, herkes eşit muamele mi görüyor?

Merhum Mehmet Deniz, Diyanet İşleri Başkanlığında eşit muamele mi görmüş?

Başka bir deyişle, merhum Mehmet Deniz torpilli kişi olmuş olsaydı yine bu muameleyi görecek miydi?

Yine Anayasa’ya göre, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır.” (m. 138) ve Anayasa Mahkemesinin kararları “Yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” (m.153).

Mahkeme kararı ile görevine iade edilen merhum Mehmet Deniz’in bu mahkeme kararı her ne oluyorsa uygulamaya konmuyor.

Torpilli ve iltimaslı kişiler mahkeme, hukuk ve adaletten üstün mü ki?

Mahkeme kararına rağmen, merhumun göreve iadesi inatla yapılmıyorsa, merhum Mehmet Deniz'in yerine getirilen kişinin ya arkası çok sağlam ya da ‘bu iade gerçekleştirilmiş olsa başka olumsuz hukuki sonuçlar doğacaktı da bundan mı kaçınılmış’ anlamı mı çıkarmamız lazım?

Bir gazeteci olarak bu şüpheyi kamuoyuna duyurmakla mükellefim.

Soruşturmanın bu yönde de ciddiyetle araştırılmasını, kamu vicdanında oluşan bu yöndeki rahatsızlığı da gidermesi bakımından değerli buluyorum.

ANKARA’DA DAYIN YOKSA BAHANE ÇOK 

Görevden atılma sebebi olarak iddialar inanılır gibi değil; yok bisiklete binmiş, yok motosikletle dolaşmış, yok cübbe giymiyormuş…

Bahane ararsan çok.

Yolda yürürken havaya baktı,

Uçak geçti, dikkatini ona verdi,

Camiye 1 dk geç geldi,

Abdest alırken çeşmeyi çok açtı,

Bulutlu havada dışarı çıktı,

Sakallarını 1 cm kısa bıraktı...

Torpilin yoksa görevden atmak için bahane mi yok?

DİYANET VE MEB'DE TORPİL VE MOBBİNG ALMIŞ BAŞINI GİTMİŞ

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş Hocamıza şu soruyu sormak istiyorum:

Diyanet bünyesinde, müftülüklerde kul hakkına riayet edilmeyecekse

Çalışanlara torpil, baskı ve mobbingler uygulanacaksa

Mahkeme kararları, hukukun ve adaletin üstünlüğü gözetilmeyecekse

İnsanlara neyi, ne şekilde anlatıp izah edebileceksiniz?

Kul hakkı gibi önemli bir konuya özen gösterilmediğinde müslümanlık özünden kopmuş olmaz mı?

BALIKESİR İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜNDE TORPİL VE MOBBİNG VAR

Evet, açıkça tam 2 yıldır yazıyorum.

Balıkesir yerel basını duymuyor, görmüyor, okumuyor.

Bazı diğer yerel basın ofisleri de yazılarıma sansür uyguluyor.

Nasıl, neden ve ne şekilde gazetecilik yaptıklarını anlamak mümkün değil...

Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğünde, maalesef dolaylı olarak da MEB’de torpil ve mobbing var, diyorum...

Matematik öğrencilerim iki yıldır şahsıma uygulanan mobbingler yüzünden matematik derslerini hak ettiği şekilde göremiyor, diyorum...

Bilsem’de TÜBİTAK projelerinden okula para kalmıyormuş diye bana 10 yıldır proje yaptırmıyorlar, diyorum...

Banka promosyon oyununda bankaya promosyon veren öğretmen durumuna düştük, diyorum...

MEB'de devletin makamlarına yemek masası misali rezervasyon yapılıyor, diyorum...

Neredeyse tüm basın şahsıma ve yazılarıma sansür uyguluyor.

İronik…

Merhum Vaiz Mehmet Deniz baskı ve mobbingler yüzünden intihar etmiş, tüm yerel ve ulusal basın anında görmüş.

Hürriyet gazetesi,

Sabah gazetesi,

Cumhuriyet gazetesi,

Birgün gazetesi

gibi daha pek çok önemli ulusal gazete haber yapmış.  

Keşke olaylar ilk patlak verdiğinde “Uygulanan mobbing ve baskı sonucu merhum Mehmet Deniz'in Diyanet’teki görevine son verildi, mahkeme kararları uygulanmıyor” diye haber yapılsaydı…

Hem hak, hukuk, adalet yerini bulmuş olacaktı,

Hem de merhum Mehmet Deniz belki de intihar etmemiş olacaktı...

Haberi zamanında ve değerinde görmek ve gereğini zamanında yerine getirmek çok büyük önem arz ediyor demek ki...

Ölünce herkes görür, duyar.

Zaten herkes duysun diye sela veriliyor.

O kişi baskı ve sıkıntı yaşarken sesinin duyulmasının, haberinin yapılmasının ve hak arayışında yanında yer alınmasının önemli olduğunu düşünüyorum.

Şahsen, merhum Mehmet Deniz'in  kendisinden haberim olmuş olsaydı veya kendisi köşe yazılarımı okuyup benimle iletişime geçmiş olsaydı…

Bir eğitimci köşe yazarı olarak hak arama mücadelesi için elimden gelen desteği kendisine sonuna kadar sağlardım.

Çünkü çok benzer baskı ve mobbingler benim başımda da mevcut maalesef.

Ellerinden gelse şahsımı da bir günü bırakın, bir saniye dahi MEB'de tutmazlar, anında görevden atarlar.

Eskiden başörtülüyüm diye beni okuldan atmaya çok çalıştılar.

Şimdi cüppe giymiyor diye bir vaizi görevden atıyorlar...

Bu iki anlayış arasında ben hiçbir fark göremiyorum ne yazık ki…

ÖNCE ÖZGÜR BASIN DİYİP SONRA SANSÜR UYGULAYANLAR

Araştıran bulur, malum yerel gazeteleri. İsimlerini zikretmeye lüzum görmüyorum.

Köşe yazılarım sizleri neden ve niçin rahatsız ediyor?

Mobbingler mi sizi rahatsız ediyor,

Yoksa torpil sistemi mi?

“Hocam, Meryem Hanım, 

Torpil ve mobbing yazılarınızı artık yayımlamayacağız.” diyorsunuz ya, ne yani? 

Börtü böcek edebiyatı mı yapalım?

Bazıları da yazılarımı “kişisel ve sadece çalıştığım okulla alakalı” buluyormuş...

Vah…

BEN BİR DEVLET MEMURUYUM VE MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINA BAĞLI BİR ÖĞRETMENİM

Kazandığım makam hakkımı torpil sistemi yüzünden alamıyorsam bu iş nasıl kişisel oluyor?

Makamlar devletin makamları… 

Torpil sistemi ile makam hakkım elimden alındı...

Bunun kişisel tarafını birileri bana da bir açıklayıversin de hep beraber görelim…

Eğitim-öğretim yılı ortasında Bilsem öğrencilerim pat diye elimden alındı mobbingler yüzünden. 

Bu nedenle Bilsem öğrencileri kadrolu ve doktoralı öğretmenlerinden haketmiş oldukları matematik derslerinden mahrum bırakıldı...

Kim bu çocuklar? 

Türk milletinin özel yetenekli çocukları.

Bu konudaki köşe yazılarım kişisel mi oluyor?

TÜBİTAK, Türkiye Cumhuriyeti Devletine bağlı ve kritik öneme sahip bir kurum.

Bilsem matematik öğrencileri caydırma yönetimi ile elimden alınıyor ve Bilsem’de TÜBİTAK matematik projeleri mobbingler dolayısıyla engelleniyor.

“Bilsem’de TÜBİTAK projelerinden okula para kalmıyorsa sen TÜBİTAK projesi yapma hocam” diyebiliyor bilsem eski okul müdürü. 

Matematik alanında TÜBİTAK projesi yapıp dünya birincisi olmuş olsa benim bilsem matematik öğrencilerim,

Şimdi bu kişisel mi, yöresel mi, ulusal mı, uluslarası mı olmuş olacak?

Ya da çalıştığım kurumla mı alakalı olur?

Yoksa tüm Türkiye'nin onur ve gurur kaynağı mı olurlar?

Siz gerçekten gazetecilik anlayışınızı oturun, en başından sonuna kadar bir sorgulayın gerçekten...

BASKI VE MOBBİNG VARSA ALTINDA ÇIKAR, MENFAAT VE TORPİL VARDIR...

Şahsıma yönelik neden mobbingler ve baskılar uygulanıyor? 

Çünkü sınavla kazanılmış makam hakkımı elimden alıp alakasız bir kişiye verdiler de onun için...

Sesimi çıkarınca da baskı ve mobbingler başladı.

Şimdi bu kişisel mi oluyor?

Bu sorun Sayın MEB'in sorunu değil mi?

Bu sorun tüm Balikesir'in sorunu değil mi?

Kaldı ki, birçok Bilsem’de de maalesef aynı sorunlar var. 

Bana ulaşan mailler, mektuplar bu yönde.

Bu, nasıl ve ne şekilde benim kişisel sorunum oluyor?

Anlayan beri gelsin.

Kişiselmiş miş de mış mış…

Yazıyorlar ki: “Hocam, eee… Yazılarınız gazetemize uygun değil.

Biz Basın İlan Kurumu’na bağlı bir gazeteyiz.”

Basın İlan Kurumu ne diyor gazetelere?

“Dikkat: Devlet kurumlarındaki torpil ve mobbing yazılarını yazmak ve yayımlamak yasak” mı diyor?

Tabi ki Basın İlan Kurumu böyle bir şey asla demez...

Bana sorarsanız asıl sizin gazetecilik anlayışınız kişisel. 

Madem kişisel olanın haber değeri yok.

Merhum Mehmet Deniz intihar ettiğinde neden ve niçin haber yapıyorsunuz?

Hani kişisel olayların haber değeri yoktu?

İntihar edince toplumsal mı oluyor? 

İntihar edince kişisel olmuyor mu?

Torpil ve mobbing olursa kişisel,

İntihar ederse toplumsal…

Anlayışı bak!

TÜM ULUSAL BASIN SAĞIR SULTAN 

Tam 2 yıldır MEB'DE mobbing ve torpil var diyorum.

Yüzlerce yazı yazdım, hiç mi haber değeri yok?

Gelen yorumlar ve destek mailleri/mektupları öyle demiyor ama…

Yoksa sizin işinize mi o şekilde geliyor?

Neden şimdi merhum Mehmet Deniz intihar edince haber yapıyorsunuz?

Yaşarken hak arayanın kıymeti, haber değeri yok da intihar edince mi kıymeti, haberi değeri çok? 

Anlayış bu mu gazetecilikte?

Halkı bilgilendirmek ve haklının yanında yer almak nerede kaldı?

BİR KEZ DAHA SÖYLÜYORUM SAYIN MEB

Bilsem’de görev yapan bir bilim kadını ve doktoralı bir öğretmen olarak kazanılmış makam hakkımın tarafıma iadesini ve Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğündeki maalesef torpil sistemi içine karışmış tüm müdür beyler hakkında MEB tarafından dört başı mamur bir soruşturma açılmasını istiyorum.

Makam hakkımı elimden alanlar,

Oturdukları makamın yetkilerini kullanarak şahsıma yönelik soruşturma açıyorlar.

Şahsımın makam hakkını öyle torpil ile başkasına peşkeş çekmek neymiş görüp öğrensinler istiyorum.

Kısacası hak, hukuk ve adalet yerini bulsun istiyorum, Sayın MEB.

Hatta ve hatta LİYAKATE ÖNEM VE DEĞER VERİLİP BALIKESİR İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ OLARAK ATAMAMIN YAPILMASINI İSTİYORUM...

Çünkü Balıkesir MEM’de Balıkesir’de doğmuş, büyümüş, yetişmiş, okumuş, yerel dinamiklere hakim, şahsımdan daha başarılı, daha liyakatli ve hem ulusal sahada mesleki tecrübeye sahip hem de uluslararası sahada kendini kanıtlayıp akademik kariyer yapmış bir kişi daha yok...

Zaten bir gün Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürü olursam ilk iş bu torpil ve mobbing sistemini Balıkesir MEM’den komple kazıyacağım.

Mühim olan, Sayın MEB torpil ve mobbing sistemini bitirmeyi gerçekten istiyor mu?

Hayatım birinciliklerle...

Başarılarla…

Ödüllerle dolu...

Liyakat ve mesleki tecrübeye dair sayısız çalışmalara katıldım.

Lisans mezunu 3-5 yıllık öğretmenlerin doktoralı 20 yıllık öğretmenin başına amir olarak torpil ile görevlendirilmesi gibi bir saçmalık olamaz değil mi?

Bir an önce torpil sisteminin fişinin çekilip liyakat sistemine geçilmesini talep ediyorum, Sayın MEB ve Sayın Diyanet İşleri Başkanlığı. 

İnsana yaşarken değer verin lütfen.

Yaşarken değer görmeyene ölünce verilen değerin hiçbir kıymeti olmaz.

Dr. Meryem ÇILDIR