İsteseniz de olmayanda, çalışsanız da başaramadığınızda, bir hastalıkta ya da sıkıntıda güzellik görebilirsiniz. Kıyas yaparak herşeyden bir hikmet çıkarabilir, her ana, her yaşanana fayda gözüyle bakabilirsiniz.
Bütün dünya belirsiz ve sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Şu ana kadar hiç yaşanmamış büyük ve küresel bir kriz ile karşı karşıyayız. Ancak bunu birlikte aşabiliriz, gerekli tedbirleri alarak, alınan tedbirlere uyarak ve birbirimize maddi-manevi destek olarak bu krizi fırsata çevirmeyi başarabiliriz. Sadece geçmişten dersler almamız önemli…
1929’daki Büyük Ekonomik Kriz sonrasında dünyanın yaşadığı en büyük bir ekonomik sorunlardan biri bu. Bilindiği gibi Büyük Buhran döneminde dünya açlığa sürüklenmişti.
Öyle ki Amerika’da çocuklarını satışa çıkaranlar olmuştu, o zamana kadar iyi bir iş sahibi olup da boynuna “düzgün bir iş arıyorum” ilanları asarak gezmek zorunda kalanlar da. İnsanlar o dönemde sadece maddi güçlerini kaybetmediler, sosyal konumlarıyla birlikte ruh ve beden sağlıklarını da kaybettiler.
Bu örnek bize dünyayı sarsan tüm krizlerin sadece ekonomik değil, sosyal, politik, psikolojik olarak da değerlendirilmesi gerektiğini öğretti.
Şimdi de Covid-19 salgını tarihte görülmemiş şekilde sosyal ve ekonomik düzeni bozuyor. Uluslararası Para Fonu (IMF), Covid-19 salgını nedeniyle yaptığı açıklamada dünya ekonomisinde Büyük Buhran’dan bu yana en büyük durgunluğun yaşanacağı uyarısında bulundu.
Bunlar ilk anda zorlu teknik gerçekler gibi görünse de bu dönemi hem ekonomik hem psikolojik olarak en az zararla atlatmak mümkün.
Bu tarz küresel krizleri idare etmek için alınan tedbirler tabi ki önemli ama tedbirlere uyulması da bir o kadar hayati önemde. İşverenler çalışanlarının sağlığını, mutluluğunu öncelerse, herkes bir diğerini kendinden önce düşünürse, “nasıl fayda veririm” denilirse Devletimizin alacağı tedbirlere bizler de katkıda bulunmuş oluruz.
Güçlü olmamız, az-çok demeden yardımlaşmamız, var olanla yetinmeyi bilip, umut yaymamız özetle maddi desteğin yanı sıra manevi olarak da başkalarının yanında olmalıyız ki toplumsal kayıpları ve olumsuzlukları minimumda tutabilelim.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, “Güzel gören, güzel düşünür; güzel düşünen hayatından lezzet alır. (Mektubat, s. 457)” sözleriyle aslında yapılması gerekeni özetlemiş. Sahip olunanın kıymetinin bilinmesi, her zaman, herşeye pozitif yaklaşılması özellikle böyle dönemlerde önemli.
Şikâyet etmenin, sızlanmanın, sürekli eksiklik dile getirmenin kimseye faydası yok. Negatif yaklaşımlar sorunları çözmüyor, kimseye bir faydası da olmuyor.
Bediüzzaman’ın çok hikmetli bir başka anlatımı daha var, karşılaştırma ve kıyas yaparak güzelliklerin kıymetinin bilinmesinde zıtlıkların önemine şöyle dikkat çekmiş:
Evet, bu kâinatta hayır-şer (iyilik-kötülük), lezzet-elem, ziya-zulmet (aydınlık-karanlık), hararet-bürudet (sıcaklık-soğukluk), güzellik-çirkinlik, hidayet-dalâlet birbirine karşı gelmesi ve içine girmesi, pek büyük bir hikmet içindir. Çünkü şer (kötülük) olmazsa hayır (iyilik) bilinmez.
Elem (acı) olmazsa lezzet anlaşılmaz. Zulmetsiz ziya, ehemmiyeti (Karanlıksız aydınlığın önemi) olmaz. Soğukla, hararetin dereceleri tahakkuk eder. Çirkinlikle, hüsnün tek bir hakikati, bin hakikat ve binler çeşit hüsün mertebeleri vücut bulur. (11. Şua, Sekizinci Meselenin Hulasası)
Bu anlatımlar yaşadığımız sıkıntılı dönemden çıkış için adeta yol gösterici gibi. Olumlu kıyas yaparak herşeyden bir hikmet çıkarabilirsiniz. Her ana, her yaşanana fayda gözüyle bakabilirsiniz. Çok isteseniz de olmayanda, çalışsanız da başaramadığınızda, bir hastalıkta ya da sıkıntıda güzellik görebilirsiniz.
Peki ya bunları yapmazsanız mı ne olur?
Önceleri daha fazla fark ediyorken zamanla hiç fark etmemeye başlarsınız. Düşünmeye gerek duymazsınız, herşeyden sıkılır, sürekli şikayet eden, negatifliklere yaşamı zorlaştıran, kızgın, üzgün bir insan haline dönüşebilirsiniz. Seçim sizin elinizde…