Bu yazımda Göktürkler döneminde Türk ülkelerini bir baştan bir başa gezen Çinli Budist Hacıdan bahsetmek istiyorum. Bu şahsı önemli yapan şey ise 14 yıl boyunca seyahat etmesi ve arkasında bıraktığı seyahatnamesidir. Bu seyahatname 1964 yılında dilimize çevrilmiş ama bu tarihten önce 1853-57 yıllarında Avrupa bu eseri okumuş ve kendi dillerine çeviri yapmıştır.
Hsüan-tsang adındaki Çinli Budist 629 yılında Hindistan'a gitmek üzere Çin'den yola çıkmış, 645’te ise Çin'e geri dönmüş. O dönem itibariyle Çin'den çıkmak güç olduğu için ülkeden çıkarken bir hayli sorun yaşamış hatta bir şehir valisi tarafından hapsedilmiştir.
Geçtiği Türk şehirlerinde Kumul, Turfan, Mo-ço, Karaşar gibi şehirlerde güzelce karşılanmış hürmet gösterilmiş Ülke liderleri tarafından civar hanlıklara mektup yazılarak seyyah tanıtılmış ve zorluğa uğratılmaması ricası yapılmıştır.
Bu mektuplardan biri ise Göktürk Kağanı T'ung Yabgu’ ya da gelmiştir. Çinli seyyah Göktürk Kağanı T'ung Yabgu ile karşılaşmasını şöyle anlatır; “Ben Kaganı avda buldum. Orada bir hayli at varmış. T'ung Yabgu'nun üzerinde yeşil renkte bir atlas elbise vardı. Uzun saçlarını ensesine sarkıtmış, rüzgârın dağıtmaması için alnından ipek bir şeritle bağlamış ve uçlarını geriye doğru bırakmıştır.”
Çinli seyyah Hsüan-tsang Göktürk Kağanı T'ung Yabgu tarafından hoş karşılanmış misafir edilmiş ikramlarda bulunulmuş ve Kagan tarafından Hindistan’a gitmemesi için uyarılmış ısrar edince ise yolculuğu esnasında lazım gelecek her şey temin edilmiş tercüman verilmiş hediyeler verilmiştir.
Hsüan-tsang daha sonra Talas, Tokmak, Akşehir üzerinden Taşkent’e kadar ilerlemiştir. Taşkent’ten özellikle bahsetmiş ve burayı çok övmüştür. Daha sonra ise Buhara'ya gelmiş Semerkant’ılardı iyi, çalışkan, sanatkâr ve güvenilen kimseler olarak tarif etmiştir. Tarif ettiği kavmin o tarih itibariyle Türkler olduğunu anlıyoruz.
Çinli seyyah şimdiki Tacikistan üzerinden seyahatine devam etmiş gittiği şehirlerde Budizm propagandası yapmış ayrıca gittiği yerlerin geçim kaynakları giyimleri ahlakları konusunda da ciddi bilgiler vermiş 14 yıl kadar sonra ancak ülkesine dönmüştür.
Çinli Seyyah Hsüan-tsang bize verdiği önemli bilgiler dışında öğrettiği bir çok şeyde var aslında. Benim çıkarımlarıma gelince birincisi tekrar ifade edecek olursam yazmak tarihi yazmak diyebilirim. İkincisi ise kendi dinini yaymak anlatmak için hapis yattığını yaralandığını ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını ama yine de yolculuktan vazgeçmediğini görüyorum. Ve kendime soruyorum bıkmadan yılmadan bir şey koyabildim mi bu kadar zamanda ortaya diye, bir şey bulamıyorum. Ne dersiniz belki sizlerde kendinize yöneltirsiniz bu soruyu.