Yeni bir yıla girerken, İnsanların birbirlerine aldıkları armağanlar, yapılan kutlamalar, dillerden düşmeyen mutlu bir yıl dileği, ve dünya liderlerinin özene bezene kürsülerde okumak için hazırladıkları metinlerde dile getirdikleri “Kan ve gözyaşından uzak barış ve huzur dolu bir dünya” temennileri, altı bomboş olan politik söylemlerin ötesine geçemedi.
Ortadoğu’da ve özellikle de Irak’ta son günlerde yaşanan ABD-İran geriliminin sonuçları çok ağır olabilecek bir çatışmaya eğriliyorken, 2020’nin henüz ilk haftasında İran Devrim Muhafızları’nın yurt dışı operasyonlardan sorumlu birimi Kudüs Gücü Komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani ve beraberindeki 10 kişi Irak’ta ABD’nin silahlı insansız hava araçlarıyla (drone) Bağdat Uluslararası Havalimanında aracına düzenlenen füze saldırısı sonucu hayatını kaybetti.
İstisnasız bütün siyaset bilimcilerin yorumlarına göre, ölümüyle 3. Dünya Savaşı’nı dahil tetikleyebilecek bir isim olduğu söylenen Kasım süleymani nin öldürülmesi, kuşkusuz Ortadoğu’da bütün dengeleri değiştirecek.
İran dini lideri Ayetullah Ali hamaney’in manevi oğlum diyerek nitelendirdiği, Suriye’de etkin bir rol oynayan ve tabir yerindeyse, İran’ın Ortadoğu’daki eli ayağı hükmünde olan Kasım süleymani nin İran’ın nazarındaki kıymeti sözlerle anlatılabilecek türden değil. Amerika bunu bile bile ve Irak’ta günlerdir devam eden Amerika İran gerginliğinin üzerine bu operasyonu yaparak adeta ateşin üzerine benzin dökmesi oldukça düşündürücü.
İran’ın bu saldırıya doğal olarak çok ağır bir cevap vermesi beklenirken, diğer yandan bu saldırının Ortadoğu’da, Allah korusun gövde gösterisi niteliğinde bir şii kalkışması ve bu kalkışmaya cevap olarak da Sünni grubun bir duruş sergilemesi de kuvvetli ihtimaller arasında.
İran’ın Suriye’de Savaşı bitirecek önlemler almak yerine Esad rejimi ile birlikte hareket etmesi, yüzbinlerce insanın öldürülmesine doğrudan katkıda bulunması, Kasım süleymani nin de bu savaşta etkin pozisyonda görev alması, gayet haklı olarak Ortadoğu ve Türkiye’de İran’a olan bakışı negatif seviyeye indirdi.
Buna bağlı olarak şu anda bazı Müslümanların meseleye şöyle baktığını görüyorum, işte “İran Suriye’de şöyle şöyle davrandı, zalimlerle beraber oldu vesaire o yüzden İran bunu hak etti” gibi.
İran Suriye’de zulmetti zalimler ile beraber oldu diye değil, Amerika bu gibi operasyonları hep yapıyor.
Olayı bu yönüyle değerlendirmek gerekir. Kasım süleymani nin suçları hataları varsa o ayrı değerlendirilir. Ancak açıkça görülüyor ki ortada bir devlet politikası var ve Amerika Onun gereğini uyguluyor. Önemli isimler boş yere öldürülmez, eğer öldürülüyorsa arkasında mutlaka bir proje vardır. O yüzden burada kurban olarak seçilen kişinin hatalarını arayarak farkında olmadan Amerika’nın yaptığını meşru hale getirmek çok basit bir düşünce ve ağır bir hata olur kanaatindeyim.
O yüzden bu projenin başarıya uğramaması için amasız fakatsız bu saldırının karşısında durmak, reddetmek lazım.
Kanaatimce hepsinden daha endişe verici olan, bu saldırı olayı ile birlikte sosyal medyada gördüğün Şii Sünni taasubundan dolayı Müslüman toplumdaki bu ayrışmışlığı,
Farklı görüşlere sahip olan camiaların birbirlerine karşı olan tahammülsüzlükleri,
En küçük bir paylaşımda dahi birbirini kıracak, uzun uğraşlarla inşa edilen köprüleri atacak söylemlerde bulunma hevesi ve heyecanını tekrar ortaya çıkarmış olmasıdır, Çok yazık.
Saldırının bu iki devlet arasında ne tür sonuçlar doğuracağını, ortadoğu’ya ne tür etkileri olacağını zaman içinde göreceğiz.
Ancak Ortadoğu ve Türkiyedeki İslami camiaların tabanında fikri çatışmaları alevlendirmesi, zaten kanamakta olan yaramıza bir avuç tuz bastığı açıkça görünüyor.
Ne diyelim akıbeti Hayır olsun inşallah.
Beni sorarsanız bu konuda öyle bir ruh hali içerisindeyim ki; Ümmetçi pencereden bakınca birçok yanlış politikasına rağmen, Büyük Şeytan Amerika ya karşı gösterdikleri duruştan dolayı İran’a ve Kasım Süleymaniye lanet edemiyor,
İranın Suriye Savaşı’nda yer aldığı cephe ve öldürülen kadın erkek çocuk yüz binlerce Müslümanı düşününce ve Suriye’deki etkin rolü gözümün önüne gelince, Kasım Süleymani’ye gönül rahatlığı ile Rahmet de okuyamıyorum.
Âraftayım, Hâl-i Pür-melal’im budur.