ÇAMUR İNSANLAR ÇOK VAR ETRAFTA
Günün birinde Adem Bey bir sigorta şirketi kurar..
Tahsilat işlerinin zor ve yorucu olduğunu bildiği için lise yıllarından tanıdığı, lakabı “çamur” olan sınıf arkadaşını tahsilatçı olarak işe alır.
Mesleği fotoğrafçılık olan biri, Adem Bey’e trafik sigortası yaptırır…
Aradan zaman geçmiş olmasına rağmen ödemesini getirmemiştir…
Adem Bey çamura “git falanca kişiden tahsilatı yap” der..
çamur adres sorar, Adem Bey dalga geçmek maksadı ile “İnternetten bak, bul” der..
Çamur, internete bakar ve müşterileri ile isim benzerliği olan ünlü bir fotoğrafçının adresine ulaşır…
Bulduğu adrese gider, fakat karşısına büyük bir site çıkar ve kapıda güvenlik vardır..
Güvenlikçilerle konuşur, fakat içeri giremez..
Bu kez eline megafon alarak aynı adrese gider, gece olmasını bekler…
Ve kış mevsimi olduğu için ünlü fotoğrafçının adını soyadını söyleyerek “Bizim paramızı ödemiyorsun, sen ohh sıcak evinde, biz burada donalım, paramızı ver, bizim de hakkımız rahat ve sıcak evde durmak” diye söze başlar.. Megafonla bağırıp çağırır…
Güvenlikçiler olay karşısında biraz şaşkınlık yaşasa da kendilerini toparlayıp olaya müdahale eder…
Ama çamur bu, dön dolaş yine gelip megafon ile “Hakkımızı istiyoruz, hakkımızı” diyerek bağırmaya başlar..
Derken sabır taşı çatlar..
Güvenlikçiler çamuru biraz hırpalayıp kovar…
Karakola haber verirler.
Çamur; karakola gider, gelir…
Fakat çamur bu, vazgeçmez.
Aradan 10 gün geçmiştir..
Artık gece gündüz o soğukta durduğu için güvenlikçilerle arkadaş olmuş, hatta güvenlikçiler çamura çay ikram etmeye, onunla sohbet etmeye başlamışlardır…
Tabi ki çamurun hedefinde ünlü fotoğrafçı vardır..
Ünlü fotoğrafçı son model arabası ile siteye gelip giderken çamur “Ohhh abi, hayat senin hayat, biz buz tutalım, bizim paramız ile amma rahat, lüks hayat yaşıyorsun” diye megafonla bağırmaya devam eder…
Ünlü fotoğrafçıyı takip eder, hatta bir gün lüks bir lokantada yemek yerken yine megafon ile “Boğazından nasıl da güzel güzel geçiyor o kebaplar, ne de güzel yiyorsun bizim paramızı çıtır çıtır” der…
Ünlü fotoğrafçı artık başına çamuru sarmış, ne yapsa kurtuluşu yok…
Yine soğuk bir akşam, çamur megafon elinde
“Rahat uyuyabiliyor musun ben burada buz heykele döndüm, bizim paramız ile sen rahat rahat evde keyif yap” der…
Site sakinlerinden yaşlı bir teyze dayanamaz sitenin önüne gelir “Ahh oğlum, sana çok üzülüyorum, kaç lira alacağın var? Burada soğukta harap bitap oldun, söyle, ben vereyim” der…
Tabi ki ünlü fotoğrafçıya da aynı derecede uyku yok.
O da balkonda.. Dayanamaz en sonunda, bir tomar parayı balkondan aşağıya atar: “Al parayı git, senin gibi çamur birini hayatımda görmedim” der, bilmeden de olsa, çamurun lakabını söyler..
Güvenlikçiler ortaya saçılan parayı toplar ve çamura verir…
On günün sonunda, gece gündüz uğraşmış olsa da, çamur tahsilatı başarılı bir şekilde yapmış olarak çalıştığı şirkete, Adem Bey’e gelir..
Ve tahsilatı masasının üstüne koyar…
Bir tomar parayı gören Adem Bey “Oğlum nereden buldun bu kadar parayı?” der..
Çamur, “Fotoğrafçıdan tahsilat” der..
Adem Bey şaşırır, “Trafik sigortası için adam sana niye bu kadar para versin?” der..
“Kime gittin sen?” diye sorar..
Çamur başlar anlatmaya… İsim benzerliği olduğu ortaya çıkar ve Adem Bey basar kahkahayı:
“Oğlum çamur, en sonunda borcu olmayan adamdan bile tahsilatı yapmayı başardın” der…
Evet olay bu…
Çamurlukla veya ahbap çavuş ilişkileriyle kim bilir kimler ne makamlar, ne mevkiler, ne paralar, neler neler kazanıyordur bu dünyada…
Hakkı olanlar, Hanımefendiliği veya Beyefendiliği ile bekleyedururken kenarda…
Dr. Meryem ÇILDIR