COĞRAFYA DERSİ
Türkiye coğrafyası.
Dört tarafında çeşit çeşit düşmanlık girişimlerine maruz bırakılmaktayız.
Doğu tarafında Ermenistan, sessiz sedasız uluslararası ördüğü fitnelerle geleceğin atağına hazırlanıyor. En son ABD Başkanı Biden’in diliyle sözde soykırım iddialarını istediği kelimelerle literatüre geçirdi. Böylece ABD başta olmak üzere çeşitli güçlü devlet parlamentolarında davasını kayıtlara geçirmiş oldu. Merhum Erbakan Hocamızın tespiti ile bu işin arkasında İsrail’in olduğunda şüphe yoktur.
Güney ve güneydoğumuzda ise yine aynı güçlü devletlerin gayrı nizami ve yasal olmayan metodlarla, PKK, PYD, YPG şemsiyesi altında oluşturdukları ve halen de oluşturmaya devam ettikleri silahlı, eğitimli ve nizami bir güç ortaya çıktı. Bakmayın siz İçişleri Bakanı Soylu’nun dediklerine. Ne diyor, “dağdaki terörist sayısı azaldı, neredeyse sıfıra indi.” İyi ama o yerlerinde olmayan teröristlerin, yukarıda bahsettiğimiz silahlı güce katılmış olabileceklerini neden söylemiyor?
Bunların temizlenmesi ve “güvenli bölgenin oluşumu” için ordumuza kesin emir verildi. Fakat kısa süre sonra işin daha başlangıç safhasında, ABD ve Rusya tarafından çeşitli şantaj ve tehditlerle ordumuzun önü kesildi. İş yarım kaldı. Hatta yarım değil başlangıç noktasında kaldı. Tehdit alabildiğine büyüydü ve şu an hassas bir safhaya geldi.
Doğu Akdeniz’deki haklarımızı korumak için kendi gemilerimizle arama tarama faaliyetlerimizden kimse söz etmez oldu. Yunanistan ile mecbur bırakıldığımız görüşmelerin gidişi nasıl? Kıbrıs sorunu halloldu mu? Başta ABD ve Avrupa Birliği devletleri karşımıza geçip bize kök söktürmüyorlar mı? Neden bunlar birdenbire gündemden düşürüldü? Şu anda sondaj gemilerimiz neredeler?
Batımızda ise yine ABD ve AB’yi arkasına alan Yunanistan, hem adalarımıza birer birer el koyarak, Lozan’a aykırı bir şekilde buraları silahlandırmakta olduğunu sağır sultanın bile duyduğu bir durum söz konusu. Kimse bundan bahsetmiyor.
Kuzeybatı tarafında ise hem Yunanistan’da, hem de Bulgaristan’da askeri yığınak yapmaya devam eden ABD’nin, bunu hangi devlete karşı ve ne tür kirli hesaplarla yapmakta olduğunu resmi ağızlardan kimse açıklamıyor.
Kuzey tarafı ise başka bir şekle bürünme aşamasında.
Montrö anlaşmasını devre dışı ederek, İstanbul Boğazı’na alternatif olabilecek “Kanalistanbul” yolundan Karadeniz’e askeri güç sevketme derdinde olan ABD’nin gayesi nedir? Acaba Türkiye Coğrafyası’nın etrafına çizmekte olduğu çemberi 360 dereceye çıkarma derdinde midir?
ABD ile stratejik ortaklığı devam ettirmekten mutlu olan ve bunun için “Allah’a hamdeden” yetkililerimiz bunları düşünüyorlar mı?
Son Erdoğan-Biden görüşmesinde basına yansıyan bir tek önemli başlık çıktı:
“Afganistan’dan çıkacak olan ABD ve NATO güçlerinin bıraktığı boşluğu Türk askerinin doldurması.”
Allah aşkına söyler misiniz, etrafımızda bize karşı çok açık olan şeytan çemberi ortada iken, bu konu neden ikili görüşmelerde dile gelmez de, bizden binlerce kilometre uzakta olan, yine ABD’nin oluşturduğu bir bataklığa asker göndermemiz gündeme getirilir?
Bu normal bir durum mudur?
Bu “Elhamdülillah” diye şükredilecek bir durum mudur?
Afganistan konusu ise ayrıca ele alınacak ve milyonlarca Müslüman’ın katledilmesinin sorumluluğu hakkında çok söz söylenecek bir konudur.
Bizim en önemli coğrafya dersimiz bu olmalı değil midir?
Bizim ABD ile ilişkilerimizde en önemli başlık bu “şeytan çemberi” olmalı değil midir?
Dört bir yanımızdan bize doğrultulan silahların tetiği çekilmeden önce!
COĞRAFYAMIZ
Coğrafyamız tuzak dolu çepeçevre,
Bize karşıdır hep bu yapılanlar;
Yapılanlar bellidir, evre evre,
Barışçı bir maskesi var; ya plânlar?
Ekrem Şama