Devrimci/İhtilalci Sosyalizm

Temsil eden akım, Marksizm’dir. Karl Marx’dan önce de, ihtilâl metodlarına ve eylemciliğe başvurmuş aşırı sol hareketlere rastlanmıştır. Bu hareketler, aralarında fikir ve örgüt bağlantısı bulunmayan mevziî tahriklerden, girişimlerden  ve ayaklanmalardan ibaret kalmıştır, ihtilâlci Sosyalizmi bütün dünyaya yaygın, sürekli ve büyük bir akım haline getiren Karl Marx’tır. Friedrich Engels’le beraber… Karl Marx, henüz ilk mücadele yıllarında Komünizm ihtilâlinden söz etmiştir. Bir sabah horoz ötüşü ile uyanacakların ortalığı bahar çiçekleri açmışçasına kıpkırmızı göreceklerini yazmıştır. Ancak gerçek anlamiyle Marksist İhtilalcilik akımının başlangıcı, 1848 tarihli Komünist Beyannamesidir. Komünist Beyannamesini Karl Marx’ın 1850 de Komünist Lig’ine söylediği meşhur nutuk izlemiştir.

Daha sonra Birinci Enternasyonali açış konuşması, Gotha Programının Eleştirmesi ilh… Marx ve Engels, otuz yıldan fazla bu konuda konuşmuşlar ve yazmışlardır. İlmi Sosyalizm, ihtilâlci akımın fikir sermayesini temin etmiştir. İhtilâlci Sosyalizmin kurmuş olduğu dünya çapındaki örgüt, Enternasyonal’dir. Karl Marx, Sosyalizm hareketinin iki aşamadan geçerek zafere ulaşacağını düşünmüştür. Birinci aşama, demokratik devrim ve ikinci aşama, sosyal devrim olacaktı. Karl Marx’a göre, demokratik devrimin hedefi aristokrasi ve feodalite kalıntılarını temizleyerek siyasî egemenliğin de burjuvalar elinde toplanması idi. Demokratik devrimin başlamasını beklediği ülke, Almanya idi. Karl Marx, bu nedenle Alman Sosyalist Hareketini etkisi altına almağa çalışmıştır.

Ancak 1863 de ilk Alman İşçi Partisini kuran, Lassallö ölmüştür. Lassalle büyük toprakların sahibi idi, aristokrat olmak iddiasını besliyordu ve Karl Marx’ın gözünde demokratik devrimin yıkacağı tiplerin tahammül edilmez bir örneği idi. O esnada. Alman liberalleri Bismarck ıie mücadele ediyorlardı. ingiltere’de oturan Karl Marx ve Friedrich Engels bu mücadelenin gerçekte tarih kalın’is aristokratik feodalite ile Burjuva Kapitalizmi arasında geçtiğini düşünmüşlerdir.

Yeni işçi Partisini «devrimci» liberalleri desteklemeğe ve eski düzen artıklarını temizledikten sonra silâhlarını burjuvalara çevirmeye çağırmışlardır. Lassalle ise, bir devrim yapacak güce sahip bulunmayan liberalleri desteklememiş ve Bismarck ile liberallere karşı birleşmiştir Bunun üzerine Bcbc-I ve Liebknecht Alman İşçi Partisinden ayrılarak devrimciliğe bağlı Milletlerarası Emekçiler Birliğini kurmuşlardır. Karl Marx’a göre, sosyal devrimin hedefi, burjuvaların temizlenerek proletaryayı iktidara getirmekti. Sosyal devrim, dökülecek kana rağmen, proletaryanın iktisadi zaferi olacaktı.

Üretim araçları mülkiyeti, özel sektörden devlete geçecekti. Sanayide en ileri ülke durumunda bulunan ingiltere. sosyal devrime müsait bir gelişme düzeyinde idi. Rusya’da da bir devrim beklenmeli idi, ancak bu bir burjuva devrimi olabilirdi. Karl Marx, Sosyalizmin her iki aşamayı da tek bir hareket ve akım halinde gerçekleştireceğini umuyordu.

Oysaki Lassslle’in başlattığı ikilik, müzminleşmiştir. Sosyal Demokratlar ve işçi Partileri birçok ülkelerde birinci aşama sınırında kalmak istemişlerdir, ihtilâlci Sosyalistler, onlardan ayrı düşerek ikinci aşamayı başarma uğraşımına koyulmuşlardır. Erfurt Kongresinde ve daha sonra, sosyalistleri birleştirmek üzere denemeler yapılmıştır. Fakat akımın iki kola ayrılması, kesin olarak önlenememiştir. Marksizmde, günümüze kadar, düalist bir karakter almaktan kurtulamamıştır.

Bugünün ihtilâlci Sosyalistleri, eylemlere başvurarak ve dışarıdan saldırarak iktidarı almağı ve proletarya diktatörlüğünün gölgesinde bir komünist toplum düzeni kurmağı hedef tutmaktadırlar. Reformist Sosyalistler ve Sosyal Demokratlar ise, kaleyi içten fethedebileceklerine inanmaktadırlar. Kıta Avrupa’sının Sosyal Demokratları, dışarıdan saldırarak iktidarı ele geçirmek fikri hariç, İlmi Sosyalizm in diğer ilkelerini az çok benimsemiş durumdadırlar. İhtilâlci Sosyalizm hareketi Lenin ve Trotski’den sonra Rus, Çin ve Doğu Avrupa Komünist partilerinde devam ettirilmiştir. İtalya’da ve Fransa’da, Komünist Partileri önemli bir kuvvet teşkil etmişlerdir. Mao, Ulbricht, Ho Chi Minh, Castro ve Enver Hoca, İhtilâlci Marksizmi devam ettirmiş başlıca liderlerdendir.

Evrimci/Demokratik Sosyalizm

Bu grupta yer alan sosyalizm türlerinin temel benzerliği, Marksizm’e çeşitli eleştiriler getirmeleri ve onu değiştirmeye, revize etmeye çalışmalarıdır. Ayrıca bu grupta yer alan görüşlerin çoğunda, şiddete dayalı bir devrimle sosyalist topluma gidileceği tezi kabul görmemiştir. Bu anlamda demokratik sosyalizm devrimci olmayan sosyalizm olarak da anılmaktadır. Bu anlayışa göre, sosyalizm hedefine ulaşmak için demokrasinin kanallarını kullanmak yeterlidir. Ayrıca, serbest piyasa ekonomisinin tamamen karşısında olan Marksizm’in tersine, demokratik sosyalizm, karma bir sistem içinde olsa dahi serbest piyasa ekonomisine bir nebze izin verebilmektedir.

Demokratik sosyalizmi oluşturan türlerden biri Fabiancılar’dır. Bunların en temel iddialarından biri, sanayiden elde edilen karın sadece girişimcinin başarısı olmayıp, bunda üretim aracının bulunduğu yer ve toplumun da büyük rolünün bulunduğu iddiasıdır.

Bir diğer tür olan Lonca sosyalizminde ise, sosyal sorumluluk önemli bir yer teşkil eder. Onlara göre, malik, mülkünü ancak toplum yararına kullandığı zaman mülkiyet hakkı meşru bir anlam taşıyabilir.

Demokratik sosyalizmin en çok bilinen türü ise Revizyonist sosyalizmdir. Bu akımın en ünlü temsilcilerinden olan Eduard Bernstein’e göre, kapitalizmin yarattığı sosyal ve ekonomik sorunların çözümünü devrimci bir sosyal patlamadan beklemek yerine sorunları parlamenter demokrasi içinde ve yavaş yavaş ilerleyerek çözmek daha doğru ve güvenli bir yoldur.

Kertecilik (Gradualism) Kaçınılmaz mı?

19. Yüzyıl’ın sonları, 20. Yüzyıl’ın başlarında siyasî demokrasinin vardığı nokta; kerteciliğin kaçınılmazlığı şeklindeki Fabiancı kehanette dışa vurulduğu gibi, sosyalist hareketin tümünde bir iyimserlik dalgasına sebep oldu.  Sosyalizmin zaferi kaçınılmazdır görüşü yeni değildir. Meselâ Marx (bkz. s.  135), proleter devriminde kapitalist toplumun yıkılmasının kaçınılmaz olduğunu söylemekteydi.

Bununla birlikte Marx; tarihin, sınıf çatışmasının karşı koyulamaz güçleri tarafından yönlendirildiğine inanırken; evrimci sosyalistler, bizzat demokratik sürecin mantığına vurgu yaptılar.Onların iyimserliği birkaç varsayım üzerine kurulmuştur. Birincisi, oy hakkının aşamalı yaygınlaşması, netice olarak, evrensel oy hakkının kabul edilmesine ve bunun sonucunda siyasî eşitliğe neden olacaktır.

İkincisi, siyasî eşitlik pratikte çoğunluğun yani seçimlerin sonucuna karar verenlerin çıkarına çalışır. Böylece sosyalistler, siyasî demokrasinin, iktidarı herhangi bir endüstriyel toplumda en kalabalık sınıfın, işçi sınıfının sorumluluğuna vereceğine inanmaktaydılar. Üçüncüsü, sosyalizm işçi sınıfının doğal evi olarak düşünülmektedir. Kapitalizm sınıf sömürü sistemi olarak görüldüğü için ezilen işçiler, kendilerine sosyal adâlet ve özgürlük umudu veren sosyalist partiler tarafından doğal olarak cezbedilmekteydiler. Bu yüzden sosyalist partilerin seçim başarısı, işçi sınıfının sayısal gücü tarafından garanti edilmekteydi.

Dördüncüsü, sosyalist partiler, bir kez iktidara geldi mi, sosyal reform süreci sayesinde toplumun dönüşümünü gerçekleştirebilirdi. Bu minvalde siyasî demokrasi, sadece sosyalizmin başarısının olabilirliğini hızlandırmaz, aynı zamanda bu süreci kaçınılmaz hâle getirirdi. Siyasî eşitliğin sağlanmasını hızlı bir şekilde sosyal eşitliğin kurulması takip etmelidir.