Dokuz Köyden Kovulmak

Dokuz Köyden Kovulmak

Konuştuğunda hayır söylemek ya da susmak Müslümanın şiarı olmalıdır. Sevgili peygamberimiz Müslümanı “Dilinden ve elinden (gelecek kötülükler konusunda) Müslümanların ( bir başka rivayette insanların ) güven içinde oldukları kimse!” diye tanımlıyor. Kendimizi bu tanıma uydurabilmek ideallerimiz arsında olmalıdır. Eğer böyle bir idealimiz yoksa bizim diğer varlıklardan farkımız kalmaz.

Söz, sorumluluk ve emanettir. Sözün doğru olması esastır. Yalan günahtır. Müslüman kendisini yüce Rabbinden uzaklaştıracak sözler sarf etmemelidir. Yalan, gıybet, alaya almak, iftira ve lakap takma gibi günah olan sözlerden şiddetle kaçınmalıdır.

Yüce Allah Hucurat Suresi on bir ve on ikinci ayet-i kerimlerde şöyle buyuruyor: 

“ Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” 

“ Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” ( Hucurat Suresi, 11, 12 )

Sözü yerinde ve zamanında söylemek önemlidir. Yersiz ve zamansız konuşanlara “Lakırtı yapma” denir. 

Anne-babanın evladına, öğretmenin öğrencisine, komşunun komşuya, esnafın müşteriye kısaca her birimiz bir diğerine sözü zamanında ama doğru olan sözü zamanında ve yerinde söylemesi önemlidir. 

Unutmayalım ki, ahiret yurdunda herkes hesabını kendisi verecektir. “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” (Mülk,67/8)  sorusuna ilahi daveti işitip itibar etmeyenlerin şöyle cevap vereceği bildirilmektedir: “ Onlar da şöyle derler: "Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz' demiştik."  (Mülk,67/9)

Peygamberler sözü doğru olarak ve zamanında söylemişlerdir. Çünkü bu onların asli görevi idi. Onların izinden giden müminler bu yol üzere hareket etmeye çalışmışlardır.  Sorumluluk taşıyan her Müslüman sözü doğru ve zamanında söylemelidir. Bu başta Rabbimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirmektir. Ama kendimize ve çevremize karşı sorumluluğumuz olduğunu da unutmayalım.

Müslümanın sözünün doğruluğu Kur’an ve sünnet ile ölçülür. Mihenk taşlarımız Kur’an ve Sünnettir. Yani “söz” Kur’an ve sünnete aykırı ise muteber değildir. 

Asr suresi hakkı ve sabrı tavsiye ile biter. Doğruyu söylemek bazen en yakanlarımızdan bile ummadığımız olumsuz tepkileri getirebilir. Unutmayalım ki Peygamber Efendimiz (sa) tebliğe başladığında diğer insanlarla birlikte bazı yakınları da kendisine karşı çıkmıştı. Ve sonunda Mekke’den hicret etmek durumunda kalmıştı.                                                                                                             

Doğruyu / doğruları söylemenin dünyada bazen olumsuz karşılıkları da vardır. Bu konuda atalarımız “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” demişlerdir. Dokuz köyden kovulsak ta bizler doğruluktan ayrılmamalı, yalana asla meyletmemeliyiz.

Doğruluk, insanların yaşamlarında en temel değerlerden biri olarak kabul edilir. Farklı kültürlerde, dinlerde ve felsefi sistemlerde kendine özgü yorumları olsa da, genel anlamda doğruluk; gerçeklerle örtüşme, samimiyet ve güvenilirlik olarak tanımlanabilir. Bu kavram, bireylerin ve toplumların ahlaki ve sosyal davranışlarını şekillendiren önemli bir unsurdur.

Doğruluğun bireyler ve toplumlar üzerindeki etkisi büyüktür. Örnek olarak birkaç tanesini hatırlatayım.

- Güven kaynağıdır: Doğru sözler ve davranışlar, insanlar arasında güven duygusunu pekiştirir. Güven, sağlıklı ilişkilerin ve etkili iletişimin temel taşlarındandır. Bir birey doğruyu söylediğinde, diğerleri ona güvenme eğiliminde olur. Bu güven, iş ilişkilerinden arkadaşlıklara kadar birçok alanda önemli rol oynar.

- Ahlaki sorumluluk doğurur: Doğruluk, bireylerin ahlaki sorumluluklarını yerine getirmesi için bir rehberdir. İnsanlar, doğruyu söylemenin ve doğru davranmanın kendilerine ve başkalarına karşı bir sorumluluk olduğunu anladıklarında, toplumsal normları daha iyi benimserler.

- Toplumsal düzeyde olumlu etkilere sahiptir: Doğruluk, toplumların işleyişinde kritik bir rol oynar. Doğru bilgilere dayalı kararlar, adaletin sağlanmasına ve toplumda huzurun tesis edilmesine katkı sağlar. Ayrıca, sosyal medya ve iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla, bilgi akışının doğruluğu daha da önemli hale gelmiştir. Yanlış bilgiler, toplumda kargaşaya ve güvensizliğe yol açaarlar.

Sonuç olarak, doğruluk; bireysel ve toplumsal düzeyde son derece önemli bir değerdir. İnsanlar arası ilişkilerin temeli olan güven, ancak doğruluk sayesinde inşa edilebilir. Ahlaki sorumluluklar, toplumsal normlar ve bireylerin davranışları doğruluk üzerinden şekillenir. Bu nedenle, bireylerin doğruluğu bir yaşam prensibi haline getirmeleri, sadece kendi yaşamlarını değil, içinde bulundukları toplumu da olumlu yönde etkiler. Doğruluk, insanlığın evrensel bir ihtiyacı olarak, her dönemde ve her koşulda geçerliliğini korumaktadır.

Fahri SAĞLIK

Emekli Müftü