FON'DA KATAKULLİ İŞLER 

FON'DA KATAKULLİ İŞLER 

Şu an gündemde zenginin parası var ve bu para tüm Türkiye'nin çenesini yoruyor...

Benim de bugün kalemimi yorsun hadi...

Çocukluğumdan bu yana her zaman katakulli işlerden uzak durmuşumdur. Sadece hakkım olanı kazanmayı severim, o yüzden katakulli işleri oldum olası sevmem.

Ama katakullicilerin başını fena halde ağrıtmayı pek severim...

Neyse, konumuza devam edelim.

Dolandırıcılıkta dahi zengin fakir ayrımı vardır... 

Fakir, parayı katakulli yöntemi ile kaybettiğinde ana akım medya 2-3 dk. konuşur, üzerinde çok durmaz, geçer...

Zengin ve popüler, tabiri caizse fenomen kesim katakulli yolu ile para kaybederse ana akım medyada bu haberin ooooo ardı arkası kesilmez, program üstüne program yaparlar...

Çünkü alıcısı çok… 

Alıcısı çok olunca haber yapanı da haliyle çok oluyor.

Yani kısacası katakulli işlerde dahi toplumumuzun zihninde ayrımcılık var maalesef...

Fakire “Yuh, enayiye bak” der, geçerler...

Popüler kişiye gelince ilgi odağı olur, toplumun ona karşı ilgisi o biçim artar, daha önce ele alınmayan detayları bile köpürtülür...

Malumunuz, futbol dünyasını sarsan olayı ana akım medya “fon vurgunu” olarak basına servis ediyor...

Bu tarz olayları ve haberleri ne zaman duysam “katakulli işler” der, geçerim...

Çünkü bir işin içinde katakulli varsa orada yalan, dolan, düzenbazlık, tuzağa çekme, dalavere, hile hurda işler, şeytani akıl ve planlar hiç bitmez...

Bu tarz katakulliciler olayı oldu bittiye getirerek hedefe kılçıksız ulaşmak ister...

HAVADAN PARA KAZANMAK HERKESİN HAYALLERİNİ SÜSLER HALE GELDİ

Günümüz insanları havadan para kapma işine neden ve niçin balıklama atlar?

Nedeni çok basit; “Canım cennette, param cebimde olsun” ister... 

Yani rahat mı rahat, ultra lüks, göz kamaştırıcı şekilde şaşalı bir hayat yaşayayım, paşa gönlüm ne dilerse her şeyi yapayım, hayatta görülebilecek ne kadar lüks varsa hepsini ben yaşayayım, herkes bana hayran kalsın, ister…

Katakulliciler de böyle hazırcılara gel gel yapar, “Havadan bol para var” vaadiyle bir güzel tezgahını kurar...

KATAKULLİ İŞLERE GENELDE ERKEKLER BAYILIR

Kadınların katakulli işlere girme oranı erkeklerden biraz düşük olsa da... Kadın zekası burada inanılmaz bir şekilde devreye girer... Çünkü erkek katakulli işlerden bol ve rahat para kazanırsa bunun kadınlara yansıması anında olur. İnanılmaz özel tasarım şık ve eşsiz hediyeler kadınların parmaklarını, bileklerini, kulaklarını ve boyunlarını süsler...

Erkekler neden katakulli işlere balıklama atlamayı sever?

Tabii ki eşine, sevgilisine eşsiz ve pahalı hediyeler almak ve ona rüya gibi, lüks ve şatafatlı bir hayat yaşatmak için...

Kadınların geneli de “Bu değirmenin suyu nereden geliyor?” sorusunu asla sormaz, çünkü işlerine öyle gelir.

Sormuş olsalar veya “Bu hediye çok pahalı, gerek yok” demiş olsalar katakulli işlerin oranı hayli düşerdi…

Tek suç kadınlarda mı derseniz, elbette değil. Ama katakulli trafiği iki türlü işler:

Kadın talep ederse erkek de bulmaya çalışır...

Fakat erkek zihniyetinde bir de şu düşünce vardır aslında; “Bu kadar pahalı hediyelere, şatafatlı ultra lüks yaşamaya gerek var mı?” Fakat karşı cinsin buna bayıldığını ve mutlu olduğunu görünce “Demek ki varmış” diye düşünür...

HAZIRA DAĞ OLSA DAYANMAZ

Hayat pahalı, lüks ve şatafatlı hayat ise çok daha pahalı... 

Gelir gideri karşılamazsa erkeğin canı burada bir tık sıkılır...

Çevresi de ona göre zengin ve varlıklı kişilerden oluştuğu için de arkadaşlık,  dostluk görüşmelerinde bir araya gelince ister istemez laf döner dolaşır paraya gelir...

Misal; 100 milyon TL nakit para gelirine ortalama aylık faiz cart curt geliri 4 milyon TL diyelim. Gayri menkullerinden de kira geliri 1 milyon TL olsun. 

Toplam aylık ele geçen gelir için bu durumda 5 milyon TL diyebiliriz.

Eee ultra lüks, şatafatlı ve şahane bir yaşam için kapitalist sistemde ayda 5 milyon TL gelir de pek de büyük bir kazanç olarak görülmez...

Kısacası, ayda 10 veya 20 milyon TL gider varsa...

Erkek de “Varsın gitsin, mühim değil” der...

Fakat yeter ki, ana paraya dokunmadan gitsin...

Eee o iş nasıl olacak? İşte tam burada devreye kimler giriyor? Katakulliciler… 

Katakulliciler zaten her zaman havadan para kazanmaya ve bol para harcamaya meraklı kesimin peşindedir...

Havadan para kazanmak isteyenleri katakulliciler büyük bir hürmetle karşılar. 

Aslına bakarsanız katakulliciler de havadan para kazanmanın peşindedir.

Yani bu farklı türden kurtlar bir katakulli tezgahının etrafında buluşur...

Bunların bir tek ortak hedefi vardır: Havadan bolca çok para gelsin...

Fakat katakulliciler de para hiçbir zaman yoktur. 

Katakullicilerin iş yapması için paraya zaten gerek de yoktur...

Onların işi tezgah kurmak ve oltayı sahaya atmaktır. Oltaya kendiliğinden biri takılırsa katakullicinin işi kolaylaşır...

Neden katakullicinin işi kolaylaşır?

Çünkü hacı hacıyı Mekke'de, derviş dervişi tekkede bulurmuş ya, o hesap…

Havadan çok para kazanmak isteyenin arkadaşları da çevresi de onun kafasından olur...

Yani aslında katakullici dolandıracak bir kişiyi tezgahına düşürdüğünde aynı zamanda o kişi farkında olmadan onun gönüllü reklamcılığını yapar. Hem de bedava reklam… 

Katakullicinin bedava reklamını yapmakla katakullicinin tezgahına sürekli havadan para kazanmak isteyenleri taşır...

Katakullici için bu olay deyim yerindeyse kaymaklı kadayıf demektir...

Çünkü onun yerine onun adına bedava çalışan reklamcı elamanı olmuştur.

Bu işler ilk başlarda genelde kulaktan kulağa fısıltı ile konuşulur...

“Şişşşttt pişştt, kimse duymasın, ortada çok para var”…

ORTADA BİR KATAKULLİ TEZGAHI VAR VE HERKES O TEZGAHTAN HAVADAN PARA BEKLENTİSİ İÇİNDE 

Tezgahın müşterisi gün geçtikçe artar. Hal böyle olunca katakulli tezgahı da haliyle para basmıyor. Hangi birine yetecek? Millet zaten gelmiş “Havadan çok para gelsin, çok çok harcayayım” diye...

Gelecek umuduyla harcamaları daha çok arttırmış…

Katakullici hayatında hiç görmediği kadar havadan bol para görmüş, hazır bol para görmüşken turşusunu kuracak hali yok, onun da gözü gönlü şatafatlı ve ultra lüks yaşamda… Haliyle o da o katakulli tezgahının kurucu rolü ile başrol oyuncu olarak bol bol, döke saça harcamaya başlamış…

Ne yapacak harcamayıp? Hazır elinde bol para, bir daha mı gelecek dünyaya? Çok ve bol harcayanlardan neyi eksik? Onun da iki gözü, iki kulağı var herkes gibi...

Tezgahın o geçici ihtişamıyla katakullici de kendini çok zeki, çok akıllı, son derece usta oyun kurucu olarak görür ve kurduğu tezgahın mükemmel olduğunu, kendisinin de hiç de basit biri olmadığını düşünmeye başlar. Çünkü para oluk oluk akıyordur... 

SAYIN SEÇİL ERZAN, CEZAEVİNDE TUTUKLU

Şu an banka şube eski müdürü Sayın Seçil Erzan için çok rahat ve oldukça lüks, hatta en ultra lüks yer cezaevidir tahminimce…

Çünkü dışarıda olmuş olsa telefonları susmaz. Herkes parasının peşindeyken Sayın Seçil Hanım bir şekilde kaçmanın ve saklanmanın derdinde olacaktı… Tefecilerin tehditleri ise hiç bitmez... Seçil Hanım’ın kafası amboli olmuş, ne yapacağını şaşırmış durumda olacaktı. Ortalık ise tamamen harala gürele işler ile dolup taşıyordur...

Her saniye ayrı bir aksiyon...

Fakat cezaevinde tüm dünya ile ilişkisi ve bağlantısı kesiliyor. Rahat ve lüks hayat sayılabilir, çünkü kimse ulaşamıyor...

Eminim ilk gün cezaevine girdiğinde yaşamış olduğu boşluktan dolayı “Ohhh beee, dünya varmış! Dışarısı neydi öyle?” dahi demiştir...

Tabii ki onun için bu rahatlama ve dışarıdan cezaevine geçiş, tam bir kaçış ve hayatta en büyük zenginlik olsa gerek!

Ancak cezaevindeki rahatlık ve kaçış uzun sürmez.

Daha sonra can sıkıntısı ve boş kalmanın ızdırabı ile dışarıdaki hayatın özlemi başlayacak...

Allah kurtarsın diyelim, Sayın Seçil Erzan'ı…

HAYALLER PARİS, GERÇEKLER SİLİVRİ CEZAEVİ 

Katakullicinin yalanı, dolanı, düzenbazlığı, bir tezgahı çevirmesi için yetmez...

Vaatler havada kalır.

Karamanın koyunu misali, katakullicinin oyunu ortaya bir dökülür, pir saçılır; ondan sonra ortalık toz duman...

Bu kez de katakullicinin tezgahına düşenler parasını kurtarmanın derdine düşer... Yani vermiş olduğu paranın tamamını katakulliciden ister. Ama o para çoktan buhar edilmiştir.

Her katakullici gibi o da çareyi kaçmakta bulur...

Piyasadan kaybolma işi yani kısacası...

Katakullici ortadan kaybolunca da sessiz sedasız havadan para kazanmak isteyen mağdurlar da haliyle bir bir mahkemenin yolunu tutar...

Ve tezgah sonunda yıkılmıştır… 

Havadan para kazanmak isteyenler mağdur sıfatıyla bu kez son derece sinirli ve agresiftir, çünkü yaşadıkları hayalkırıklığı çok derindir…

Katakullici ise can derdinde, kaçak ve perişandır çoğunlukla, başına büyük bir dert aldığının farkında olarak...

Yaşamış olduğu hayatı beğenmeyip ultra lüks yaşamaya heveslenen katakullici ayağını yorganına göre değil de Mars'a kadar uzatmak isteyince, kendini Silivri’nin demir parmaklıklarının arkasında bir hapishane koğuşunun içinde bulur...

Sistem kapitalist olunca...

Lüks ve şatafatlı yaşamlar; ultra lüks, mega lüks, en mega lüks saray tarzı oteller, siteler, villalar kurulunca...

Eeee haliyle herkesin canı can da katakullicinin canı domates mi?

Fakat katakullici şunu bilmiyor:

Kapitalist sistem zenginler için o şatafatlı yaşamı kurmuştur...

Katakulliciler için ise Silivri’nin soğuk koğuşları vardır...

Özel Fon'a özel koğuş Silivri’de mutlaka vardır...

O yüzden ne demiş atalarımız? 

Azıcık aşım, kaygısız başım!

Helalinden ve bereketiyle inşallah…

Dr. Meryem ÇILDIR