GALİÇYA DERSİ

GALİÇYA DERSİ

Ders alınırsa tarih faydalı bir ilimdir. Yoksa hikayeden öteye geçemez.

Bu yazımızda Galiçya şehitlerini anarak, anlatarak, günümüze dersler çıkarmaya çalışacağız.

1909 yılında kanlı bir darbe ile iktidarı ele geçiren İttihatçılar; ihtiraslarının, basiretsizliklerinin ve tecrübesizliklerinin neticesi olarak önce Trablusgarp’te arkasından da 1912-13 Balkan Savaşları hezimetinde Osmanlı Devleti Aliyyesi’ni her bakımdan bitme noktasına getirdiler. Kısa süre sonra da 1914 yılı ortalarında Birinci Dünya Savaşı patlak verdi.

İttihatçıların lideri konumundaki Enver Paşa, bu savaşa katılmayı fırsat olarak görüp, kayıpları telafi edeceğini düşünerek, Almanya’nın İstanbul Büyükelçisi Hans Von Wangenheim’e giderek Almanya’nın safında savaşa girmek için bir sözleşme imzaladı. Sözleşmenin bir maddesine göre zamanı gelip de mali çöküntü sebebiyle ödenemeyen memur ve asker maaşları için Almanya acil para desteği verecekti. Bu para acil olarak geldi, maaşlar ödendi. “Borç alan emir de alır” kaidesi gereği sonraki olaylar Almanya’nın arzularına göre gelişti.

Önce Sarıkamış hezimeti, Basra Körfezi harekatı, Çanakkale cephesi, ve devamını bu bakış tarzıyla incelersek çok şeyler yazmak gerekir. Bunlar bu yazının konusu değildir.

Biz gelelim Galiçya cephesine.

Yaklaşık 11 ay süren Çanakkale savaşlarından sonra Almanya, “Borç alan emir de alır” kaidesi gereği Avrupa’da Rusya ile savaştığı başta Galiçya olmak üzere çeşitli cepheler için Osmanlı askeri “talebinde” bulundu. Enver Paşa bu talebi “derhal kabul etti.” Sayı olarak yaklaşık 100 bini bulan birlikler, Çanakkale cephesinde zaferden sonra atıl kalmış olan askerlerimiz arasından alınacaktı. Bu askerlerimiz Edirne’ye kadar yürütüldü ve orada günlerce süren aşağılayıcı metotlar uygulanarak, Avrupa’ya götürülmek üzere bizzat Almanlar tarafından seçildi. En eğitimlilerin, en sağlıklıların, en maharetlilerin, en cüsselilerin, en dayanıklıların seçilmesine özen gösterildi. Diğer cephelerimizin ihtiyacı olan kurmay subayların tamamına yakını da bu birliklere dahil edildi.

Avrupa’ya götürülen askerlerimizin ekseriyeti bugün Ukrayna sınırları içinde kalan Galiçya’da cepheye sürüldü. Destanlar yazıp Rusya’yı perişan eden kahraman askerlerimize karşı işlenen zehirli gaz kullanımı, domdom kurşunları, esirlere yapılan insanlık dışı muameleler gibi işlenen savaş suçları, yine ayrı bir inceleme konusudur. Bu metotlarla birliklerimiz onbinlerce şehit verdi. Halen diri olduğuna inandığımız bu şehitlerimiz o topraklarda şimdi garip garip uyumaktalar. Kimileri mezarsız, kimilerinin ismi kaybolmuş, kimileri Hıristiyan mezarlıklarında bırakılmış, kimileri unutulmuş, inşa edilmiş birkaç şehitlik de bakımsız ve ilgisizlik yüzünden neredeyse kaybolmuş bir vaziyette. Bütün bu insanı kahreden bilgileri bizlere duyurmak için kendini Galiçya şehitlerine vakfetmiş olan araştırmacı gazeteci kardeşimiz Hamit Puhaloğlu’nun, çok özel efor ile, zorlukları aşarak ve adeta yurt ve dünya turu yaparak gerçekleştirdiği çabalarını takdirle karşılıyoruz. Tüm şehitlerimizi de rahmetle anıyoruz.

Birinci Dünya Savaşında Irak, Süveyş, Suriye gibi cephelerde savaşan Osmanlı, Almanya’nın “isteği” ile Avrupa’ya götürülmüş askeri personellere çok acil ve hayati ihtiyacı vardı. İşleri bittiği halde ve defalarca talep edildiği halde bu birliklerimiz Almanya tarafından kasten zamanında geri gönderilmedi. Ancak cephelerdeki çöküntülerden sonra gönderildiler. Böylece zafer kazanılacak iken kaybedilen bu cepheler sebebiyle Osmanlı Devleti Aliyyesi tarihe intikal etti. Birisi çıksa da dese ki; “Osmanlı’nın en önemli yıkılış sebebi Galiçya olayıdır.” Bu değerlendirmeye hayır diyemezsiniz.

Peki ders bunun neresindedir?

İttihatçıların ülkeyi iflasa götüren basiretsizlikleri sebebiyle alınan borçlar, Galiçya’ya asker gönderilmesine itirazsız evet denmesine sebep olmuştur.

Bugünkü devletimizin adeta iflasa sürüklenmesi, borcun daha katmerli borçlarla karşılanabilmesi, kıytırık devletlere bile el açılmasına mecbur olunması, yine de kapanamayan açıklar, bu sefer de yeni ve ek vergilerin salınması, kapanamayan açıkların bu sefer de emekliler başta olmak üzere ücretlilerden tırtıklanmaya kalkışılması, korkunç israfın önlenememesi gibi durumlara düşülmesi, yeni Galiçya olaylarına sebep olur mu endişesi doğurmaktadır. Unutmayalım ki, “Türkiye’nin en önemli ihracat kalemi askeri birlikleridir” diye birileri rapor bile yazmışlardı.

Bu endişeyi bir paranoya gibi değerlendirmeye kalkışanlara deriz ki:

Katil İsrail’i korumak ve kollamak için bölgeye gelen Amerikan donanmasına destek amacıyla tatbikatlara katılan savaş gemilerimizi oraya gönderenler, “bu emri güle oynaya mı verdiler” dersiniz? Filistinli mağdur kardeşlerimiz için bölgeye gitmek gerekirken, tam tersine İsrail’i himaye için savaş gemisi gönderme utancını hangi “siyasi amir” isteyerek işlemiş olabilir?

Yarın bu tatbikat olmaktan çıkıp Müslümanlara karşı gerçek bir harekata dönüşecek olursa, bu Müslüman düşmanlarına desteğin artarak devam ettirilmesi, yeni bir “Galiçya olayı” olmaz mı?

Olmaz diyebilir misiniz?

YUMUŞAK LOKMA

“Borç alan emir de alır” derdi atam,

Alınan borçlar benzermiş tuza tam.

Kurtulan borçlu devlet yoktur, şu olur:

Tuzla yumuşatılır, sonunda turşu olur.

Ekrem Şama