GENEL KONGREYE DOĞRU GİDERKEN SAADET PARTSİNDE SICAK GELİŞMELER!

GENEL KONGREYE DOĞRU GİDERKEN SAADET PARTSİNDE SICAK GELİŞMELER!

Özlü Söz: Siyasetçinin hayatının yarısı seçmeni, öbür yarısı birbirini aldatmakla geçer. 

                                                                                              M. Twain

______________ 0 ______________

Mustafa Kemal’in 2 Mart 1924 yılında saltanata dönüşmüş haliyle bile olsa İslam’a ait olan Hilafet müessesini kaldırması ile birlikte geçen 100 yıllık süreç içinde ne yazık ki Müslümanlar temel değerlerinden yoksun bırakılarak sisteme entegre edilmiş olarak yetiştirildiler. Bunun çok farkında olarak bu meseleyi Allah’ın Kuran’ın Al-î İmran Suresi 103. Ayetinde beyan buyurduğu “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve dağılmayın” emri doğrultusunda hareket ederek siyasi platformda “İslam Birliği Projesi” adı altında siyasi bir adım atan Erbakan bu konuda çok büyük bir olaya imza atmıştı.

Bu önemli projenin hayata geçirilmesinin ne kadar zor olacağını ve karşısına kimlerin çıkacağını iyi hesap eden Erbakan siyasi arenada İslam’ın siyasi yönünün olduğunu ve bu konuya önem vererek olması gereken her türlü çabayı hayatı boyunca gösterdi. Gerek dış güçlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin bütün engellemelerine ve ahlak dışı oyunlarına rağmen bu davayı Müslümanlara kazandırdı.

Bir davanın sağlam temellere dayanarak devam etmesi için sadık ve kararlı dava erlerine ihtiyacı vardır. Bir dava adamı hiçbir zaman kendisine sunulan maddi menfaat ve makamlara kapılarak kendini bu teklifi yapanlara teslim etmez. Buna Kuranda Rabbimiz “Müminlik” olarak bize bildiriyor. Müminlik sıfatı alan bir insanın yeryüzünde yaşadığı müddetçe Allah’ın davasında başka hiçbir davanın peşinden koşmaz ve harcama yapmaz. Bundan dolayıdır ki Rabbimiz “Ancak müminler kardeştir” buyurur.

Yaşayıp gördüğümüz kadarıyla Erbakan Hocamızın kurduğu “Milli Görüş Mektebinde” yetişen bazı sözde milli görüşçülere dünyalık mevki, makam ve servetler ayaklarına serilince davayı terk edip “Milli Görüş Gömleğini Çıkardık” türküsünü söylettirdiler. Oysa çok iyi biliyoruz ki ilahi davanın erlerine Allah ebedi mükâfat olarak cenneti vadediyor. Dünyadaki bütün servetler toplansa cennetteki bir zerrenin karşılığı bile değildir. Ama bunu gözlerinde çok büyütenler kendilerini dünyanın maddi nimetlerine kaptırıp şeytanın iğvasına kandılar.

Erbakan Hocamızın vefatından sonra ne yazık ki sadık dava erlerini çeşitli vesilelerle partinin kadrolarından uzaklaştırma oyunlarına başlandı. Erbakan Hocamız hayattayken davayı Prof. Dr. Mustafa Kamalak hocamıza emanet ettiğini her milli görüşçü bilmektedir. Kendisine genel başkanlık verildi ve bu görevi ancak 5 yıl sürdürmesine müsaade ettiler. Kamalak hocanın görevi sona erip kongreye gidileceğinde bir temayül yapıldı ve bu temayülde Kamalak Hocaya %96 oranında destek verildi. Ama ne yazık ki rahmetli Oğuzhan Asiltürk bunu gizledi. Kamalak hocaya görevi vermemek için ne yazık ki bir iftira ederek kendilerine bir dayanak buldular. Oysa bu bir iftiraydı ve bu iftirayı atanlara davalar açılarak 1 kuruşluk tazminatla davalar kazanıldı. Buna rağmen Kamalak hoca 8 yıl parti çalışmalarından uzaklaştırıldı. YİK toplantıları bu dönemde yapılmadı ve genel başkanlığa hiç aday olmamasına rağmen dünür Temel Karamollaoğlu getirildi.

Temel Karamollağlu’nun göreve gelmesi ile birlikte parti çalışmalarında belli konularda farklılıklar baş göstermeye başlandı. Oysa Erbakan Hocamızın temelini attığı milli görüş ilkeleri doğrultusunda hareket edilseydi bugün yaşadığımız olumsuzlukları yaşamamış olurduk. İslam Birliği gibi önemli bir projenin fikir babalığını yapan bir partinin kadrolarını ve davasını taşıyacak olan gençlerini bu konuda eğitip motive etmesi gerekirken ne yazık ki mevcut sisteme entegre olmuş bir çizgi izlendi.

İslam’ın önünü kesmek ve dünyada hâkim olmasını önlemek için Amerika “İslamizasyon” veya diğer adıyla “Ilımlı İslam Projesini” devreye soktu. İlkin Türkiye’de akp’yi milli görüşten koparıp iktidar yaptı. Aynı süre içinde İran İslam İnkılabı gibi bir inkılap olmasın diye İslam coğrafyasında “Arap Baharı” projesini devreye soktu. Bunun devamını sağlamak için finanse ederek kendilerinin kurduğu cihatçı gurupları bu topraklarda terörist faaliyetlerde bulunmaları için sahaya sürdü. Bütün bunlar Erbakan’ın kurduğu Milli Görüş mektebinin projesi olan “İslam Birliği Projesinin” hayat bulmaması içindi.

Milli Görüşten kopardıkları bununla kalmadı ve daha sonra Numan Kurtulmuş devreye sokuldu. Onun de hedefi Saadet Partisinin başına geçtikten sonra fırsatını bulduğu bir genel idare toplantısında partiyi fesh edip akp’ye katılma emeliydi. Rahmetli Erbakan hocamız o oyunu bozdu. Bununla yetinmeyenler oğul fatih Erbakan’ı devreye soktular. Oğul Erbakan eniştesine emanet edilen genel merkez binasını Saadet Partisinin elinden almakla işe başladı. Daha sonra Doğu Perinçek gibi birinin ikna edilmesi ile 2023 seçimlerinde akp şemsiyesi altında ittifaka girdi. Oysa babası “akp’yi siyonizm kurdu ve kim akp’ye oy verirse cehenneme bilet almış olur” sözlerini çiğneyerek yrp’sini meclise soktu. Şimdi de erdoğana çatarak prim yapmaya çalışıyor.

Gelelim Saadet Partisinin mevcut durumuna. Temel Karamollaoğlu beye yazmış olduğum iki mektupta da onun genel başkanlığında yapılanları bir bir yazmıştım burada tekrar etmeyeceğim. Ancak partinin başına genç bir liderin geçmesi algısını gündeme getirdiler ve bu gencinde Mahmut Arıkan olması yönünde Temel Bey ağırlığını koydu. Bu yeni alınmış bir karar değil iki yıl önce alınmış bir karardır ve bu karara Yüksek İstişare Kurulu kararı gibi bir kılıf giydirdiler. Oysa oy birliği ile alınan bir karar değil ve genel başkan olarak belirlenen Mahmut Arıkan genel başkanlık yapacak bir donanıma sahip değil. Tek avantajı genç ve yakışıklı olması. Bu genel başkan olması için yeterli bir sebep değil. Karamollaoğlu kendince almış olduğu bu kararla birçok il ve ilçe başkanı duruma vakıf olmaması hesabıyla sadece “genel merkez ne demişse o…” gibi İslami seçim usulüne uymayan bir algıyla hareket etmektedirler. Oysa yukarıdan alınan yanlış bir karar eğer şimdiden yapacağı tahmin edilen tahribat için tedbir alınmazsa ilerde telafisi mümkün olmayacaktır.

Kongreyi almak için her türlü hile ve olmaması gereken yollara başvurmak milli görüş davasına inanmış Müslümanlara yakışmayacağı gibi bunun vebali de büyüktür. Bunun sebebine gelince davanın ön plana alınması gerektiği üzerinde duran sadık milli görüş mensuplarını “fitne çıkarmak” gibi bir iftira ile suçlamak büyük bir vebaldir. Önce kendi yaptıklarına bakmaları gerekir. 2 aydır genel merkez çalışanlarına maaşlar ödenemiyor. Milli Gazete ve TV5 iflasın eşiğinde. Bunları bu duruma getiren bu ekip değil mi? Şimdi hangi gerekçe ile genel merkez kongresi için organize olmuş bir şekilde yeniden talip olmaktadırlar aklımız almamaktadır.

Bir Müslümanın kimliğini önemli bir şekilde ifade eden bir hadisi şerifi buraya alarak kimlik ve kişiliğimizi masaya yatıralım; 

Rivayete göre, Ebu-Derda ile Resulullah (sav) arasında şöyle bir konuşma geçer:

- Ebu’d-Derda: Yâ Resulullah! Mümin hırsızlık yapar mı?

- Resulullah (sav): Evet, bazen olabilir.

- Ebu’d-Derda: Peki, mümin zina edebilir mi?

- Resulullah (sav): Ebu’d-Derda hoşlanmazsa da "Evet!”.

- Ebu’d-Derda: Peki, mümin yalan söyler mi?

- Resulullah (sav): "Yalanı ancak iman etmeyen kimse uydurur.” 

                                                             (Kenzu’l-Ummal, h. No: 8994).

Şimdi de Kayseri milletvekili Sayın Mahmut Arıkan beyin mecliste yapmış olduğu bir çağrısın kendi memleketinin bir gazetesinden aktaralım. Hemen hemen herkesi çok iyi bildiği Filistin devlet başkanı Mahmut Abbas siyonist rejim işbirlikçisidir ve onlarla sürekli dayanışma halindedir. Erdoğan’ın akp’si onu davet edebilir bu bizim açımızdan çok önemsenecek bir durum değildir. Çünkü bu terör devletine demir, çelik, dikenli tel, kurşungeçirmez cam, iç çamaşırı, su ve Azerbaycan petrolünü oraya aktaran bir iktidardır. Bu duruma çok şaşırmayız ama Mahmut Arıkan gibi Saadet Partisinin genel başkanlığına oynayan birinin hele hele bunu bir milli görüş mensubu olarak Mahmut Abbas’ı davet çağrısını yapması kabulü mümkün olmayan bir gaf ve saflıktır.

Bu çağrısını medyaya düşmüş haliyle ve kendi memleketinin gazetesinden verelim; 

KAYSERİ OLAY GAZETESİ

25.07.2024 

Arıkan'dan misilleme

ABD Kongresi'nde bir konuşma yapan ve dakikalarca alkışlanan İsrail Devlet Başkanı Netanyahu'ya bir tepki de Saadet Partisi Genel Başkanı ve Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan'dan geldi. Detaylar Kayseri Olay'ın Kayseri haberinde.

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurul’unda konuştu. 

Milletvekili Arıkan konuşmasında, ABD Kongresi’nde bir konuşma yapan ve dakikalarca alkışlanan İsrail Devlet Başkanı Netanyahu’ya değindi. Netanyahu’nun sözlerini Meclis’te gündeme getiren Arıkan’dan dikkat çeken bir teklif geldi. Arıkan konuşmasında ”İsrail Devlet Başkanı Netanyahu Amerika Birleşik Devletleri Kongresinde bir konuşma yaptı. Ve dakikalarca ayakta alkışladılar. Diyor ki: ‘Amerika ve İsrail birlikte durmalıdır. Çünkü biz bir arada durduğumuzda biz kazanıyoruz, onlar kaybediyor. Ben de şunu teklif ediyorum. Gelin Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ı Buraya Türkiye Büyük Millet Meclisine davet edelim. Ve diyelim ki: Türkiye ve Filistin birlikte durmalıdır. Çünkü biz bir arada durursak İnsanlık kazanır. Vicdan kazanır. Savaş suçluları kaybeder. Bu duruş dünyaya önemli bir mesaj olacaktır.”

Kaynak: https://www.kayseriolay.com/arikan-dan-misilleme/132738/

Şimdi Mahmut Arıkan Bey’e soralım siz bu işbirlikçi kişiyi bir milli görüş mensubu olarak hangi gerekçe ile davet ettiniz?

Siz bu işbirlikçi kişinin siyonist katillerle işbirliği yaptığını hiç duymadınız mı?

Siz ki Saadet Partisinin genel başkanlığını Temel beyin istemi doğrultusunda adaylığınızı beyan etmiş biri olarak böylesi bir çağrının milli görüşün temel ilkeleri ile ters düşeceğini bilmeyecek kadar bir donanıma sahip değilseniz neden Saadet Partisi gibi İslam dünyasında siyasal kimliği ile yer edinmiş bir partiye genel başkan olmak istiyorsunuz?

Bunun yanı sıra Prof. Dr. Mustafa Kamalak genel başkanlığa aday olduğunda sizin hürmeten böyle deneyimli bir bilim insanının karşısında aday olmaktan ar ederim çünkü onun genel başkanlığı döneminde Kayseri il başkanı olarak atanmıştı. Böyle bir aday karşısında aday olmam abesle iştigaldir demeniz gerekmiyor mu?

Saadet Partisi için gelecek kongre son çıkıştır. Çünkü mevcut yönetim bütün alanlarda çökmüş ve bu çöküşe tekrar adaydır. Bunu anlamak mümkün değildir.

Selam ve dua ile…