Türkiye’de sağlık sistemi alarm veriyor. Hastaneler aşırı yoğunluktan randevu veremez hale gelirken birçok kritik ilacın tedarikinde de sıkıntı yaşanıyor. İktidarın sağlığa ayırdığı bütçe eleştirilirken Türkiye sağlık harcamalarında OECD ülkeleri içerisinde sondan üçüncü sırada yer alıyor. Portekiz ve Yunanistan’da bin hastaya 5’in üzerinde doktor düşerken bu sayı Türkiye’de 2.5.

Yenidoğandan Sonra Şimdi de 'Stent' Çetesi: 'Yaşlı Hastaların da Ölümüne Sebep Olmuşlar' Yenidoğandan Sonra Şimdi de 'Stent' Çetesi: 'Yaşlı Hastaların da Ölümüne Sebep Olmuşlar'

Türkiye’de sağlık sisteminde yaşanan sorunlarda ilerleme sağlanamıyor. Hastaneler oluşan aşırı yoğunluk nedeniyle hizmet vermekte zorlanırken hastalar randevu alamamaktan şikayetçi. Özel hastanelere gidecek durumu olmayan milyonlarca vatandaş devlet hastanelerinde tedavi olmak için haftalarca beklemek zorunda. Yaşanan sıkıntılara son olarak ilaç sıkıntısı da eklendi. Eczaneler kritik ilaçların tedarikinde sorun yaşarken vatandaşlar ilaçların muadillerine bile ulaşmakta zorlanıyor.

Öte yandan Türkiye’de sağlık hizmetlerinin içinde bulunduğu durum Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından yayımlanan Bir Bakışta Sağlık 2023 Raporu’nda gözler önüne serildi.

38 OECD ülkesinin sağlık harcamalarının gayri safi yurtiçi hasılaya oranı 9.2 olurken, Türkiye yüzde 4.3’le sondan üçüncü sırada yer aldı. Kişi başına düşen sağlık harcamalarında ise OECD ülkelerinin ortalaması 4 bin 986 dolarken, Türkiye 1.827 dolarla yine sıralamada en alt sıralarda yer aldı. OECD ülkelerinde bin kişi başına düşen doktor sayısı 2011’de 3.2’den 2021’de 3.7’ye yükseldi. Norveç, Avusturya, Portekiz ve Yunanistan’da bin kişi başına 5’in üzerinde seyreden doktor sayısı Türkiye, Kolombiya ve Meksika’da bin kişi başına 2.5 veya daha az olarak kaydedildi. Ayrıca Türkiye, yaşam süresinin en düşük olduğu 10 ülke arasında yer aldı.

Haber 10’dan Nuray Tarhan’a konuşan Genel Sağlık-İş Sendikası Başkanı Derya Uğur, Sağlık Bakanlığı’nın bütçesinin büyük kısmının şehir hastanelerinin kirasını ödemek için kullanıldığına dikkat çekti. Uğur, “Sağlık Bakanlığı’nın 2024 yılı bütçesinin yüzde 11.4’ünün şehir hastanelerine ayrıldığı bilinirken bu hastanelerin hizmet bedelinde yüzde 38, kira bedelinde ise yüzde 108 artış yapıldı. Bakanlığın öncelikli görevi yurttaşı tedavi etmek değil yurttaşını hastalanmadan önce korumaktır. Zaten artan enflasyon nedeniyle yeterli ve sağlıklı beslenemeyen yurttaş koruyucu sağlık hizmetlerine de ulaşmakta güçlük çekiyor” dedi.

İktidarın 12. Kalkınma Planı’nda yer alan Sağlık Bakanlığı verilerinde 2022 yılında aile hekimliği birimi başına düşen nüfusun 3 bin 64, 2023 tahmininin ise 3 bin 40 olarak açıklandığını belirten Uğur, “Ancak hedefler, bir önceki kalkınma planının uzağında kaldı. 2028 yılı beklentisi ise 2 bin 700 olarak açıklanırken bir önceki planda bahsedilen 2023 tahmini rakamı 2028’e uyarlandı ve yine hedefler tutmadı. Öyle görünüyor ki, aile sağlığı merkezlerinde çalışanlar yine yoğun iş yükü altında ezdirilmeye devam edecek” diye konuştu.

Karar'da yer alan habere göre, İktidarın Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü kapatarak tarihi bir hataya daha imza attığını belirten Uğur, “Covid-19 döneminde uluslararası boyutta geçerliliği olacak bir aşı üretebilecek iken bugün aşı ithal eden ilaçlar ve tıbbi teknolojik malzemelerde olduğu gibi aşıda da dışa bağımlı bir ülke haline getirildi. Şehir Hastanelerinin açılması ile şehir merkezlerinde kapatılan birçok hastane gibi Hıfzıssıhha Enstitüsü de rant kapılarının kurbanı haline getirildi” dedi.

Editör: Ahmet Kacır