Sözcü Gazetesi yazarı Aytunç Erkin, bugünkü köşesinde 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminin 8’inci yıldönümüne ilişkin bir yazı kaleme aldı. Darbe girişimi ile ilgili her geçen zamanda yeni bilgilerin ortaya çıktığını ifade eden Erkin, “Bu sekiz yıl zarfında FETÖ’nün Batı destekli darbe girişimiyle ilgili her an yeni bilgilere de ulaşılıyor” dedi.

Aytunç Erkin’in bugünkü yazısı şöyle:

“Tam sekiz yıl geçti üzerinden.

Bu sekiz yıl zarfında FETÖ’nün Batı destekli darbe girişimiyle ilgili her an yeni bilgilere de ulaşılıyor.

Açayım: Önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 24 Haziran’da HaberTürk canlı yayınına uzanalım. Fidan, örgütün gizli haberleşme ağı ByLock hakkındaki önce şu bilgileri verdi:

“ByLock’un deşifre edilmesi FETÖ ile mücadelede dönüm noktası. Örgüt liderinin olaylardan sonra kendi sesiyle petrol rafinerisi, ananas vs. medyaya düşünce örgüt birden bire internet tabanlı haberleşmeye geçti. Bunu örgüt mensupları arasında yaygınlaştırdı. Bunun inanılmaz güvenli olduğunu düşünüyorlardı. Gerçekten 2-3 arasında yapılan kodlamanın kırılması mümkün değil. ByLock’a geçtiklerinde, özel birim kurduk. İnsan istihbaratıyla aldık bunu. Buna yönelik özel teknik birim kurduk, başındaki arkadaşı yetkilendirdik.”

O dönemi yaşayan tanıkların anlatımlarına göre; ilk hamle ve örgüte büyük darbe, TİB’in düşüşü ve “teknik nakavt”tı! Nasıl mı?

Bilgilere göre anlatayım:

2005 Ağustos’unda kurulmuş ve tümüyle işlevsel olarak 2006 Temmuz’unda çalışmalarına başlamış olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), FETÖ tarafından daha önceden MİT, jandarma ve emniyet tarafından yapılan dinleme ve teknik takibi tek elden FETÖ’nün emrine verilmek üzere kurulmuştu. Peki TİB, örgüt için neden bu kadar önemliydi? Örgüt, TİB sayesinde kendisinden olmayan siyasetçi, bürokrat ve iş insanlarını takip ediyor ve dinliyordu. Kamu kaynaklarıyla zahmetsizce yapılan bu dinlemeler ve takipler aynı zamanda örgüt mensuplarının devlet içinde kamufle olmaya devam etmesini sağlıyordu.

FETÖ’nün en önemli kalesi olan TİB, 2014 yılına kadar devlete değil örgüte hizmet ediyordu. Peki 2014 yılının ocak ayında ne oldu da örgütün en güçlü kalesi olan TİB düştü? Yine ulaşılan bilgilere göre; Fetullah Gülen bu düşüşü “teknik nakavt” olarak değerlendirdi. Neden mi?

“O arkadaş ve ekibinin” çalışmaları

TİB’in düşüşü örgütün kamu imkanlarıyla kendisinden olmayan unsurları takip etmesine engel oldu ve bununla birlikte örgüt mensuplarının güvenli haberleşme imkanının ortadan kalkmasını sağladı. Hücre tipi yapılanmış, devletin bütün kurumlarına sızmış ve adeta bir casusluk şebekesi gibi hareket eden Fetullahçı Terör Örgütü kontrol edilmesi ve hücrelerinin güvende tutulması oldukça zor bir yapıydı. Birçok yabancı istihbarat servisiyle yakın temas halinde olan örgüt daha önce hiç görülmemiş bir hamle yaparak devlet içinde yer alan hücreleri başta olmak üzere mensuplarının güvenli bir biçimde haberleşmesi için yeni bir mesajlaşma uygulamasını ortaya çıkardı. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından hepimizin adını sıkça duyduğu ByLock işte bu olaylar silsilesinin üzerine ortaya çıktı. Hücre tipi yapılanmaya uygun bir şekilde bizzat FETÖ’nün istihbaratçıları tarafından kurgulanan bu sistem yine bizzat örgütün yazılımcıları tarafından kodlanmıştı. Yüz binden fazla kullanıcının hücre tipi binlerce haberleşme odasında iletişim kurduğu bu sistemde kullanıcılar kod adlarıyla haberleşiyordu. Örgüt mensubu on binlerce muvazzaf asker, polis, hakim ve savcı bu sistemi kullanıyordu. Aralık 2015 tarihine gelindiğinde, 17/25 Aralık operasyonlarının üzerinden 2 yıl, 7 Şubat MİT krizinin üzerinden ise neredeyse 3 yıl geçmişti. Ancak bürokraside sadece göstermelik tasfiyeler yapılıyordu. Somut bir partner olmasından faydalanan örgüt mensuplarına kendilerini başka siyasi ya da cemaat yapılarına atmalarını istiyordu. Böylece FETÖ mensupları sistemdeki varlıklarını korumak için yeni yüzler üretiyordu. Bu örgütün temel hareket doktrini olan “tedbir ve takiyede” yeni ve daha içinden çıkılmaz bir dönemin içine girilmesine neden oluyordu. Asker tarafında ise neredeyse yaprak kımıldamıyordu.

Dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan, yetkilendirdiği özel birimdeki “arkadaş ve ekibinin” çalışmalarını yakından takip ediyor ve yönlendiriyordu. Bu kapsamda her türlü desteği de arkasına alan ‘arkadaş’, FETÖ’nün gizli haberleşme uygulaması Bylock’un tüm içerikleriyle deşifre edilmesi için kolları sıvadı. Tespit sıralamasında öncelik FETÖ mensubu askeri unsurlardı. Çünkü; Fetullahçı örgüt, önce Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla sonra da hükümete karşı giriştiği operasyonlarıyla etkin görevlerde yer alan polis, savcı ve hakimlerinin bir kısmını deşifre etmişti. Ancak askeri unsurları görünür hiç bir topa girmemiş ve neredeyse hiç deşifre edilmemişlerdi.

2016 YAŞ’ı öncesi hareketlilik

Hakan Fidan, ByLock açıklamasına HaberTürk’teki canlı yayında şöyle devam etti: “ByLock çözülünce FETÖ hayalet olmaktan çıktı. Buradaki örgüt mensuplarının kimlikleri değil, haberleşmeler deşifre edildikçe, ne yapıyorlar, ne ediyorlar, muazzam bir şey oldu. İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nı bilgilendirdik. Cumhurbaşkanımıza arz ettikten sonra Ankara Emniyeti’nde büyük bir grup kuruldu. Bunu polisle, adliye ile paylaşmanız lazım ki sistem içinde gereği yapılsın.”

Şimdi sizlerle bir ifade paylaşacağım.

Akif kod adını kullanan ve daha sonradan itirafçı olan dönemin Başbakanlık uzmanı Mustafa Koçyiğit dedi ki:

“MİT’in, Emniyet İstihbarat Dairesi’ne (İDB) bildirdiği 20 bin kişilik paralel devlet yapılanmasına ilişkin ByLock kullanıcı listesini biz Emniyet İDB’deki mühendisler aracılığıyla temin ettik.”

Halbuki ByLock çözümleme çalışmaları Aralık 2015’ten Haziran 2016 tarihine gelindiğinde epey ilerlenmiş sayısı yüz bini geçen kullanıcı bilgileri deşifre edilmişti. Bunlar arasında sayısı on binleri geçen farklı kademelerde yer alan muvazzaf askerin de ByLock kullandığı tespit edilmişti.

Ancak... 2016 Haziran ayında listenin sadece beşte biri MİT tarafından Emniyet ile paylaşılmıştı.

Şimdi kritik bir bilgiyi paylaşmak istiyorum:

Emniyet ile paylaşılan yirmi bin kişilik ‘ByLock’ listesinde muvazzaf askerlere bilerek yer verilmemişti. O askerlere yönelik ayrıca yürütülen çalışmanın tamamlanması için hedef tarih olarak Ağustos ayında yapılacak olan Yüksek Askeri Şura’nın (YAŞ) hemen öncesi hedefleniyordu. Ağustos 2016 YAŞ yaklaşırken Genelkurmay ile de koordine edilmesi gereken konular gündeme geldi. Temmuz’un ikinci haftasına girildiğinde örgüt, MİT’in daha önce çok kısıtlı bir listeyi Emniyet ile paylaşarak askeri yapılanmaya ilişkin elini kendilerinden saklandığına vakıf oldu. Böylece FETÖ’nün sabaha zor çıkan başarısız 15 Temmuz darbe girişimi gerçekleşti.” 

Kaunak: Sözcü - Odatv