Kadın ve Kimlik !
KADIN VE KİMLİK !
Nuran Taydaş Çal
“Kadın dişiliği ile değil; kişiliği ile bireydir.”
Günümüzün sözde çağdaş ve modern hayatta kadına verilen önemi dillendirenlerin birçoğu, kadının dişiliğini kullanarak, onları vitrin malı şeklinde pazarlıyorlar.
Pazarlamak tabirinin ağır geldiğinin farkındayım ancak TV reklamlarından, fuar organizasyonlarına kadar bir inceleyin, kadının dişiliğini ön plana çıkarttıklarını göreceksiniz. Sözde kendi reklamlarını yapan kişiler, orada aslında kadının fiziksel duruşunu pazarlıyorlar.
Modern ve çağdaş bir toplumun bizi getirdiği nokta, maalesef kadının kişiliğinin yok olmasına sebep oldu.
Kadın, saygı duyulan insan yerine, iç geçirilen bir kişi haline getirildi.
Kadına verilen saygınlık yitirildi. Kadın zihinlerde ya hizmetçi olarak görüldü ya da taciz edilmeye müsait bir kişi.
Evinde, eşi ve çocukları ile ilgilenen ev hanımlarına hizmetçi vasfı yüklenerek küçümsenirken, dışarıda kariyer peşinde koşan kadınlar zirveye çıkartıldı. Kadın ev ve iş arasında parçalandı, ezilen yıpranan kadındı ama dediler ki ona, “sen ekonomik özgürlüğünü kazanmış bir bireysin Koca eline bakmayacaksın” Böylece eş olma vasfını ezdiler, tükettiler.
Ortaya bir senaryo atıldı. Evde oturup hiçbir iş yapmayan kadın, eşinin parasına bağımlı kadındır. Erkeğe muhtaçlıktan kurtarılması gerekir. Erkek tarafı için de; akşama kadar çalışıp didinip kazandığı parayı, elin kızı çatır çatır yiyecek gibi görülmesi ya da bu şekilde gösterilmeye çalışılmasıydı.
Aile kavramını, aile olunca ben olmaktan biz olmaya geçtiğimiz unutturuldu.
Çalışan hanımlara karşı değilim, sonuçta ben de çalışan bir bayanım. Sistemin çalışan ve çalışmayan hanımlara taktığı yaftalara karşıyım.
Kadının değersizleştirilip, ezilmesine karşıyım.
Kadının dış görünüşüne göre, iş alımı yapan yerler var. Bilgi birikimi, tecrübesi o kişi için önemli değil. Önemli olan, dişiliğini gösteren giyim tarzı.
Saygı duyamadık. Dengeyi kuramadık.
Arif Nihat Asya ne güzel ifade eder;
“Bize bir nazar oldu. Cumamız Pazar oldu. Ne olduysa hep azar azar oldu! Ne şöhretten hastayız, ne de candan hastayız. Ne ruhça ne vücutça ne de kandan hastayız. Avrupa’ya bir değil iki pencere açtık. Uzun yıllardan beri cereyandan hastayız…”
Hep azar azar işlediler beyinlerimize. Alıştırıp normalleştirdiler. Bir kadın figürü koydular ortaya, buna benzersen modern ve çağdaşsın, benzemezsen yobaz.
Önce örtüsünü aldılar elinden, sonra iffetini.
Ahlâk değerleri yitirtildi. Namus kavramı sadece kadına yüklendi. Erkeğin elinin kiri diyerek, erkeğin bütün yaptığı pislikler doğal olarak gösterildi. Bütün suç kadına yüklendi.
Oysa dinimizde zina için inan ayetlerde, Müslüman kadınlar ve erkekler diye başlamıyor muydu?
Öze dönüşümüzün bir an önce başlaması gerekiyor. Silkelenip kendimize gelmemiz gerekiyor.
Asırlar öncesinden inen ayetleri artık ölülere okumayı bırakıp, biraz da ölmüş ruhlarımızın dirilmesine sebep olmak için okuyalım.
Sizi En Sevgiliye emanet ediyorum dostlar. (Nuran Taydaş Çal)