“Sevgi bilgeliktir, nefret ise aptalcadır. Her geçen gün daha fazla etkileşime girdiğimiz dünyamızda toleranslı olmaya ve bazı insanların bizim hoşlanmayacağımız şeyleri söyleyecebileceğine alışmalıyız. Ancak bu şekilde birlikte yaşayabiliriz. “
Bertrand Russel 61 yıl öncesinde yazmış bu satırları...
Bu hatırlatmaları artık başarmak ve birlikte yaşama kültürünü oluşturmak ZORUNDAYIZ. Çok güzel bir ülkemiz ve güçlü bir Devletimiz var, birçok yönden saldırı altında olmamız da bu güzelliğin kanıtı. Çok bereketli bir ülkemiz var ama bu bereketi artırmak, ülkemizi daha da güçlü yapmak bizlerin elinde.
Muhalefet edeceğim derken bir kesimi ötekileştirmekten vazgeçmek, Devleti korumak için hep birlikte çalışmak, özellikle zorluk zamanlarında seçilmiş hükümete destek olmak ve her zaman demokrasiden yana olmak ZORUNDAYIZ. Böyle kalmamızın ve ülke olarak var olmamızıın başka bir yol yok. Birlik olursak var oluruz. Bunu unutmayın /unutmayalım /unutturmayalım.
Bu yazım kendi ülkesinde felaket bekleyenlerin hafızalarını tazeleyecek ve kendilerine gelmelerine sebep olacak hatırlatmalarla dolu.
Önce geçmişten başlayalım çünkü kıyas bugünün kıymetini bilmek için önemli. 80’li 90’lı yıllardaki karaborsa piyasasını hatta daha önceki yıllarda karneyle yapılan alışverişleri, aksayan sağlık hizmetlerini, bulunmayan ilaçları, teknolojik yetersizlikleri, bozuk alt yapıyı hatırlayın. O dönemi bilmeyenlere anlatıp, hatırlatın.
Haftalarca akmayan suları, büyük kentlerimizdeki son derece lüks semtlerde bile toplanmayan çöp yığınlarını, günlerce süren elektrik kesintilerini, patlayan bombaları da unutmayın.
Dileğimiz geçmişteki sıkıntıların hep “kötü anılar” olarak kalması. Bunun için de toplumsal istikrar yani huzurun korunması çok önemli ve bu hepimizin sorumluluğunda.
Şimdi gelelim günümüze: Korona ile dünya hızlı bir değişime girdi. Gerçek anlamda yokluğun, aradığını bulamamanın, bir yerde kapalı kalmanın, özgürlüklerin engellenmesinin, her istediğini o anda yapamamanın ne demek olduğunu herkes anlamaya başladı. Tabi ki olumlu değişiklikler de var mesela yardımlaşmanın ve başkalarını da düşünen insanların sayısının artması gibi. Ne var ki güzel örneklere rağmen çatlak sesler de çıkmaya devam ediyor. Tamam şu anda tüm dünyada ekonomik bir kriz var ve bu küresel krizden Türkiyemiz de etkileniyor, geçim sıkıntısı da var ama sürekli şikâyet etmek bu krize bir fayda sağlamıyor, tehditler, nefret üslubu da çözüm değil. Tüm bu sıkıntıları büyütmeden, sorunları küçülterek, ufak tefek hasarlarla bu krizi atlatmak elimizde.
Tabi ki halkın hükümetten beklentilerinin olması son derece doğal, tabi ki hükümet de bu beklentileri en iyisiyle karşılamak için çalışmakla sorumlu. Eksik görülen noktalar her zaman için kanun ve hukuk ölçüsünde, olumlu şekilde eleştirilebilir, daha güzel için teşvikler olabilir ancak yaşanan gelişmelerin, çabaların da hakkı verilmeli, bir iyilik olduğunda buna destek olunmalı ki yol alınabilsin. Herşeyi Devletten beklemek olmaz, “Madem iktidarsınız yapacaksınız” demek de doğru olmaz. Ancak birlik olursak, yardımlaşırsak hız kazanırız. Gün birlik olma günü, güzel söze önem verip, sabırla bu ahlakı devam ettirme günü.
Eleştiri her zaman yapılabilir, Kuran’a göre bu haktır çünkü Kuran’da “iyiliği emretme ve kötülükten men etme” vardır. Fakat “güzel söz ile öğüt verme” de Kuran-ı Kerim’de vardır, bu da haktır. Üstelik bu ahlak uygulandığında düşmanlık bulunan kişinin bile sıcak bir dost olabileceğini Allah bize bildirmiştir:
Fussilet Suresi/34- İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) olmuştur.
Özetle eleştirinin yanında her konuda var olan güzelliklerin de görülmesi, bunlara şükredilmesi ve daha güzel olana ulaşmak için birlikte çalışılması, yıkıcı değil her zaman yapıcı olunması şart. Aksinde yani kargaşa, huzursuzluk ortamlarında geçmişteki istikrarsızlığa tekrar dönülme ihtimalinin olduğunu ve böyle bir şeyin de hepimize zarar vereceğini de hiç kimse göz ardı etmemeli.
İnsan nefsi, kendisine verilen tüm güzelliklere rağmen nankörlüğe, şikayetçi üsluba, bencilliğe, cimriliğe, mal hırsına yatkındır. Herkes için bir tehlike olan bu kötülüklerden kurtulmak için yapılması gereken ise sahip olunan her güzellik için Allah’a şükretmektir. Şükredildiğinde Allah nimetlerini artırır, aksine nankörlük yapıldığında ise Allah nimetleri azaltabilir. Örneğin, Sebe Suresi’ndeki ayetlerde bildirildiğine göre nankörlük yapılmasına karşılık olarak Allah muhteşem güzellikte bahçeleri olan bir şehri, bereketsiz bir hale dönüştürmüştür.
Çok değil 20-30 yıl öncesine bakmak ve bir kıyas yapmak bugün sahip olduklarımızın kıymetini daha iyi anlamamız için yetecektir. Tekrar önemle hatırlatmak gerekirse eksiklikler dile getirilirken de güzel söz söylenebilir, daha iyisi talep edilirken de olumlu konuşulabilir, yıkıcı olmak yerine yapıcı olarak, hep birlikte çalışarak, kardeşlik pekiştirilerek güzelliğe hız katılabilir. Mübarek Ramazan günlerinde Allah hepsini bir dua kabul etsin, Devletimizi baki kılsın, vatanımızı korusun inşaAllah.
Bu vesileyle, ben özel günlerle sevgiyi sınırlamanın doğru olmadığını düşünenlerdenim. Annelerimize saygımız, sevgimiz her güne yayılmalı ve her gün onlara vefa, sevgi göstermeli, kıymetlerini bildiğimizi hatırlatmalıyız ama yine de başta şehitlerimizin kıymetli anneleri olmak üzere tüm annelerimizin günü kutlu olsun.