MALAZGİRT ZAFERİ 953 YAŞINDA
Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın 50 sene önce ifade ettiği veciz bir cümleyi hatırlıyoruz:
“Herhangi bir kimse Malazgirt’te Alpaslan olup inanışının şahlanışını yaşamadan, Kosova’da, Niğbolu’da bir kılıç olup parlamadan, Ulubatlı Hasan olup İstanbul’u fethetmeden, Sultan Fatih olup atını denize sürmeden, Kanuni olup şanlı orduları ile Avrupa’nın içlerine yürümeden, Seyit Çavuş olup 250 kiloluk mermiyi ‘Ya Allah’ deyip namluya sürmeden, Sakarya’nın siperlerine girmeden ve Kıbrıs’ta düşman tahkimatının arasından geçmeden Milli Görüş’ün ne olduğunu anlayamaz”
Bugün 26 Ağustos 1071 tarihinde kazandığımız Malazgirt zaferimizin 953. Yılını kutluyoruz.
Erbakan Hocamız neden en başta Malazgirt’te inancın şahlanışını hatırlatmıştır?
Bir kere Malazgirt Zaferi, Müslüman Türklerin kurmuş olduğu Büyük Selçuklu Devleti döneminde, Sultan Alpaslan kumandasında, Sömürgeci Batı’ya karşı kazanılmış “İslam’ın” bir zaferidir.
Doğu vilayetlerimizin birinde AGD organizesinde verdiğimiz bir konferans esnasında bize şu soru soruldu:
“Hocam, Türklerin Malazgirt zaferini kazanması için Kürtler Alpaslan’ın ordusuna yardım ettiler mi, etmediler mi?”
Malazgirt zaferi İslam’ın bir zaferidir. Siz bu zaferi anlatırken “Türklerin Zaferi” diye anlatırsanız, ister istemez kafalarda bu soru oluşur. Bu da Kürt-Türk ayrışması için çabalayan fitnecilerin ekmeğine yağ sürmek anlamı taşır. Halbuki Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucuları Müslüman Türklerdir. Onlar Bağdat Merkezinde bulunan Müslümanların Halifesine biat etmiş, onlara damat olmuş, kız vermiş, akraba olmuş, ne adım attılarsa Halifei Müslümin’in onayını alarak atmışlardır. Cuma ve bayram hutbelerinde Halife’nin ismini okumuşlardır. Kurdukları devletin sınırları içinde Müslüman Türkler, Müslüman Araplar, Müslüman Kürtler, Müslüman Acemler ve diğer Müslüman unsurlar da bulunuyordu. Hatta Müslüman olmayan milletler de bu devletin sınırları içinde adalet ve huzur içinde yaşıyorlardı. Böyle bir devletin kurduğu ordu içinde, bu değişik milletlerden asker ve kumandanlar bulunması gerekli ve gayet normal bir olaydır.
Biraz da maksatlı olan bu soruya şu cevabı verdik:
“Hayır, Kürtler Alpaslan’a yardım etmemişlerdir”
Salon birdenbire buz kesti. Ara vermeden devam ettik:
“Sultan Alparslan’ın ordusu içinde Selçuklu Devleti sınırları dahilinde bulunan bütün Müslüman milletlerden askerler vardı ve olması gayet tabiidir. Kürtler Selçuklulara yardım etme mevkiinde değillerdi ki. Bizzat ordunun asli unsurları arasındaydılar. Omuz omuza idiler. Beraber savaştılar, beraber zafere ulaştılar. Bu duruma göre kimin kime yardım ettiğinden söz etmek abestir. Fitnecilere prim vermek anlamına gelir. Çünkü Selçuklu devleti Müslüman bir devletti. Böyle maksatlı sorularla kafa bulandıranlara aldırış etmeyin”
Bir iki cümlelik ilave yapalım:
Sultan Alpaslan Malazgirt muharebesine girişmeden önce, Halifei Müslimin Kaim Biemrillah ile defalarca konuyu görüşmüştür. Halife ona adamlarını göndererek gerekli tavsiyelerde bulunmuş, taktikler vermiştir. Alpaslan’a acele etmemesini, harekatı 26 Ağustos Cuma günü başlatmasını, böylece İslam dünyasının her yerinde Cuma namazında zafer için dua edileceğini bildirmiştir. Gönderdiği adamlarının bazıları savaş başlamadan önce Alpaslan’ın sulh için Romen Diyojen’e gönderdiği elçilerle beraber gittikleri bir gerçektir. Selçuklu Devlet kurucuları arasında bulunan Sultan Tuğrul Bey döneminde; Hazreti Ömer ve Hazreti Osman zamanında İslam’ı kabul etmiş bulunan Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgeler devlet sınırları içine alınmıştı. Bu duruma göre Alpaslan’ın ordusunda Müslüman Kürtlerin bulunmaması akla mantığa sığmaz.
Bu zaferimizi kutlarken gönül isterdi ki; Malazgirt’te veya Ahlat’ta, bölgeye BOP çerçevesinde göz dikmiş bulunan ABD ve İsrail’e karşı cevap olmak üzere saraylar değil, “dünyayı hayranlık içinde bırakan, düşmanlarımıza dehşet saçan yeni icat savunma araçlarımızın” herhangi bir tanesinin seri olarak üretildiği bir fabrika kurulsun.
Zaferimiz kutlu olsun…
BU BAYRAK
Malazgirt'te Alpaslan'ın dilinde,
Surlarda Ulubatlı'nın elinde,
Çanakkale cihadının yılında;
Zemin kan kırmızı, ayyıldızı ak,
O mübarek bayrak, işte bu bayrak!
Ekrem Şama