Dün (31 Mayıs) Mavi Marmara saldırısının onuncu yıl dönümüydü.
İHH Başkanı Bülent Yıldırım birçok yerde, kendisiyle yapılan bir röportaj ve TVNET'te "Mavi Marmara ile Gazze'ye gitmek için bizi Erbakan Hoca yönlendirdi", ''Mavi Marmara Erbakan Hoca'nın teşvikiyle hazırlandı.'' demiştir. Erbakan Hoca Gazze'de durumun ciddileşmesi üzerine Bülent Yıldırım'dan derhal bir filo hazırlanmasını ve Gazze'ye insani yardım götürülmesi ve tüm dünyaya işgalci İsrail'in gerçek yüzünün göstermek istemiştir.
Bu talimat sonrası ''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım.'' filosu oluşturuldu ve Mavi Marmara gemisi Yenikapı'dan hareket ederek 27 Mayıs 2010 gecesi Antalya limanından üç büyük gemi ile birlikte Gazze'ye doğru yola çıktı. Altı gemiden oluşan filoda Almanya, İsveç, İsrail, Kuveyt'ten milletvekilleri, akademisyen ve yazarların bulunduğu 36 farklı ülkeden 600'ü aşkın yolcu vardı. Bunun yanında uluslararası birçok basın kuruluşu da yolculuğu dünyaya aktarmak için filoya dahil olmuşlardı. Filo tamamen sivil bir organizasyondu, gıda, yiyecek, giyim, tıbbi ve inşaat malzemelerinden oluşan 10 bin tonun üzerindeki yardım malzemelerini abluka altındaki Gazze'ye taşıyordu.
O GECE NELER OLDU ?
Gemiler 30 mayıs günü Güney Kıbrıs açıklarındaki kavuşma noktasında toplandılar. Aynı gün saat 16.30 gibi güneye doğru hareket ettiler. Filo uluslararası sularda ilerlerken 30 Mayıs pazar akşamı 22.30'da Mavi Marmara gemisinin kaptanına İsrail tarafından taciz ve tehdit mesajları gelmeye başladı. Mavi Marmara kaptanı her defasında ''600 katılımcı ile açık denizden hareketle güneye doğru gitmekte olduğunu ve Filoda bulunan insani yardım malzemelerinin Gazze'ye götürüleceğini'' tekrar tekrar iletti. Ancak insanlıktan uzak İsrail tehdit mesajları göndermeye devam etti. Bu arada gemiden medyaya ve dünya kamuoyuna yayın yapan uydu frekansı ve uydu telefonlarının bağlantısı İsrail tarafından kesilmeye başladı. İsrail savaş gemileri filoyu yakından takibe aldı.31 Mayıs gecesi saat 03.00 sularına kadar savaş gemileri takip etti. Bu saatten sonra 30 zodyak ve 4 savaş gemisi filonun etrafını sardı. Denizaltılar ve yardım filosunun üzerinde helikopterler belirdi. Katılımcıların çoğu sabah namazına hazırlandığı sırada yüzleri maskeli, elleri silahlı hücumbotlar gemiye yanaştı. Hücumbottan gemiye çıkarken ateş edilmeye başlandı. Diğer yandan helikopterdeki silahlı askerler de gemiye inerken her yere ateş ediyorlardı. Terörist askerlerce düzenlenen operasyon direkt öldürmeye yönelikti. Katılımcılardan bazıları yakın mesafeden kafasından vurularak öldürülmüştü. İngilizce ve Arapça tüm ateşkes çağrılarına rağmen İsrailli teröristler çağrıya aldırmıyor ateş etmeye devam ediyorlardı. Bilanço ağırdı 9 Türk vatandaşımız o gece şehit olmuş, 50'den fazla kişi yaralanmıştı. Olay dünyada duyulmaya başladı. Uzun bir bekleyişin ardından askerler herkesi tek tek çıkış kapısından güverteye yönlendiriyordu. Güvertede aşırı rüzgarda bekleyen katılımcıların üzerine helikopterlerden su dökülerek ıslatılıyordu. Gemi yeniden hareket etti ve insanlar nereye götürüldüklerini bilemiyorlardı. Bazı yaralılara hususi olarak eziyet edildi, tekmelendi, darp edildi. Kimileri yaralı olduğu halde üzerlerine ateş açıldı. Akşam saatlerinde Aşdot Limanına varan Mavi Marmara'yı limanda yüzlerce insan! karşıladı. İsrailliler sevinç çığlıkları atıyor, zafer kazanmışçasına birbirini kutluyor; katılımcılara ahlaka, insanlığa sığmayan hakaret ve küfürler yağdırıyorlardı. Katılımcılar hapishanede koğuşlara konuldu. Eziyetler burada da devam ediyordu. Farklı ülkelerin konsolosluk yetkilileri koğuşları ziyaret etmeye başladı. Türk konsolosu geldikten sonra gerekli işlemlerin ardından vatandaşlarımız Türkiye'ye getirildiler. Saldırılarda 9 vatandaşımız o gece 1 vatandaşımız da bir yıl sonra şehit oldu, bunlar: Ali Haydar Bengi, Cengiz Songür, Çetin Topçuoğlu, Necdet Yıldırım, İbrahim Bilgen, Fahri Yaldız, Furkan Doğan, Cevdet Kılıçlar, Cengiz Akyüz ve Uğur Süleyman Söylemez'dir. (Mavi Marmara Raporu İHH)
MAVİ MARMARA ANLAŞMASI
Mavi Marmara saldırısının akabinde İsrail aleyhine davalar açılmaya başladı. Böylelikle İsrail ilk defa uluslararası bir mahkemede yargılanacak ve muhtemelen de suçlu bulunacaktı. Ancak Türk ve İsrailli yetkililer arasında 28 Haziran 2016 yılında anlaşmaya varıldı. Türk yetkililer bu anlaşmada bulunan Türkiye-Ankara, İsrail-Kudüs metni (Resmi Gazete Kanun no. 6743, Kabul Tarihi: 20/8/2016, Yayın Tarihi: 31/08/ 20) altına imza atarken Kudüs'ün İsrail'in başkenti olduğunu onaylamakta bir beis görmemişlerdi ve öylece İsrail 10 Türk vatandaşımızın mağdur ailelerine eşit miktarda dağıtılmak üzere 21 milyon dolar ödedi. Buna mukabil Mavi Marmara mağdurlarının açtığı her davanın tazminatını ise anlaşma sonucu bundan böyle Türkiye ödeyecektir. Bu Anlaşma sonrası İsrail'e açılan Mavi Marmara davası düştü.
Anlaşmanın hemen ertesinde anlaşmayı eleştirenlere yönelik Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan 'Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için günün Başbakanına mı sordunuz? diyerek cevap vermişti.
Velhasıl merhum Erbakan Hoca'nın talimatıyla hareket eden Mavi Marmara, İsrail'in gerçek yüzünü ortaya çıkaracakken saldırıya uğradı. Saldırı İsrail'i uluslararası kamuoyunda zora soktu, lakin ne olduysa oldu ve birkaç yıl sonra Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın talimatıyla Kudüs İsrail'in başkentidir anlaşması altına imza atıldı.
Saldırı hadisesinden sonra Mavi Marmara Gemisi 1 milyon 200 bin dolara satıldı, yeni bir isim verilerek (Erdoğan Bey) Ro-Ro Gemisi haline getirildiği söylenmekte.
Selam ve dua ile...