MUHALEFETTE KOLAY GÖRÜNEN İCRAATLAR İKTİDAR İÇİN ZOR MU GÖRÜNÜYOR?
Özlü Söz:
Allah’ım! Ne esir-i taht, ne taç olalım,
Ne de muhtacına muhtaç olalım!
Muhtacına muhtaç etme bizi de,
Muhtaç isek Sana muhtaç olalım.
______________ 0 ______________
İnsanoğlunu en büyük zaafı ve hırsı dünya hayatına hep maddi gözle bakıp değerlendirerek bunun mücadelesini vermektir. Özellikle manevi değerleri pek önemsemediğinde hayatı hep madde penceresinden bakarak çalışır.
Tarih boynuca insanların kendi bulduğu sistemlerin ana temel taşı daima madde olmuştur. Bunun için kurdukları sistemler neticesinde büyük insan kitlelerini kendi sistemlerinin bekası ve gelirlerinin daha fazla olması için çalıştırmışlardır.
İlkel bir yapıdan feodaliteye daha sonra devletleşme sürecine geçerken bile durum hep bu sistematik yapının zamanın durumuna göre modernize ederek çarklarını döndürmüşlerdir.
İnsanların kendi buldukları bu sisteme karşı Allah insanları peygamberleri vasıtasıyla uyarmış ve onlara ilahi bir yol tutmalarını arzu etmiştir. Fakat insanlar Allah'ın emir ve arzusu yerine kendi istediklerini hep hayata hâkim kılmaya çalışarak ilahi olana hep karşı gelmişlerdir.
Makinenin, tekniğin, internet ve dijital verilerin neticesinde hayatın farklı bir boyuta gelmesi her ne kadar insan hayatını farklı bir konuma getirmiş olsa dahi dinsel istek arzu ve hedeflerin yerini koruduğunu görmekteyiz. Bütün tekniğe rağmen dine dayalı hedeflere ulaşabilmek için hiçbir şekilde bir sapma olmadığını görmekteyiz.
Özellikle Allah'ın Kuranın Maide Suresi 82. Ayetinde “İman edenlere düşmanlıkta en ileri olanların Yahudiler ve Müşrikler olduğunu görürsünüz” ilahi emrini çok iyi tefekkür etmemiz gerekiyor.
1440 yıl önce inen bu ayetin işaret ettiği şekliyle Yahudiler temel hedef ve arzularından hiç vazgeçmedikleri gibi geliştirdikleri bütün teknik donanım ve silahları bu amaca yönelik olarak hedeflerine ulaşma çabası içindedirler.
Allah'ın mülkünde Allah'ın hükümlerinin icracısı ve görevlileri Müslümanlar olmasına rağmen bu konuda zafiyet göstermeleri neticesine bu görevi Allah onlardan aldı ve zafiyetlerinden dolayı onları Yahudi ve Hıristiyan ittifakının mahiyeti altına soktu.
Yeryüzünü Allah'ın hükümlerine göre adaletle yönetmek Müslümanların asli görevidir. Bu asli görev ile Müslümanların şimdiki konum ve durumlarına baktığımızda Müslümanlar birçok değeri dünya metaına değişerek asli vazifelerinden uzaklaşarak ehli kitabın zilletine maruz kalmışlardır.
Oysa Müslümanlar dünyayı Allah adına sevk ve idare ederken bütün ilmi ve maddi değerleri insanlığın hizmetine sunabilmek için sistematik bir yapı geliştirmeliydi. Ne zaman ki ırki temayüller, nefsi arzular, taht kavgalar ve miri topraklar üzerinde hâkimiyet kavgaları verdiler o zaman adım adım ellerindeki değerleri kaybettiler.
Tevrat’ı tahrif eden Yahudiler içine koydukları kabalist fikriyatı bugüne kadar taşıdılar ve geliştirdikleri her türlü teknik donanımı ve silahı bu batıl davaları uğruna harcadılar ve halen harcamaya de devam ediyorlar. En geliştirilmiş silahlar ilerde çıkabilecek ve onların galibiyetiyle sonuçlanacak savaş için yaptıklarını artık gizleyemeyecek kadar pervasız davranıyorlar.
İslam coğrafyasını cetvelle çizilmiş gibi bölen ve oraya işbirliği içinde oldukları kişi ve hanedanları işbaşına getiren Yahudi ve Hıristiyan ittifakı ne yazık ki Kurana dayalı temel hüküm ve hayat standardımızı da içimizden kaldırdı.
Bugün batı tipi siyasi yapılanma neticesinde İslam coğrafyasında işbirliği içindekilerle kurdukları bölünmüş devletlerin yönetimlerini bile ABD’ye çağırarak iktidara gelmelerini destek verecek şekilde dizayn ettiler.
Özellikle ülkemizde son 21 yılda iktidar yaptıkları AKP tamamen onların dümen suyuna göre hareket etmektedir. Kemalistlerin bile yapmaya cesaret edemediği icraatları ne yazık ki AKP’nin eliyle gerçekleştirdiler.
Mustafa Kemal’in kurduğu CHP bile AKP’nin İslam dışı icraatlarından o kadar rahatsız olmuş ki İslami doğrularla AKP’nin yanlışlarını ortaya koymaya çalışıyor. Kemal Kılıçdaroğlu birçok konuşlarında ayetleri ve İslam tarihi ile ilgili söylemlerde bulunması AKP’nin İslam dışı eylem ve söylemleri neticesinde olmuştu.
Ana muhalefet partisi olarak CHP, AKP’nin hemen hemen bütün icraatlarını ciddi anlamda eleştiriyor ve alternatifler sunuyor. Fakat ne yazık ki Erdoğan öyle bir siyasi çizgiyi tabanına kabullendirmiş ve tabanı da onun Kılıçdaroğlu ve CHP ile ilgili sözlerini hiç düşünmeden kabullenmiş bir kılıfa girmiştir.
CHP, çalışanların, emekliler, dul ve yetim aylıkları hakkında AKP tarafından yaşam standardının altında bir duruma sokulduklarını dile getirdiklerinde Erdoğan onları Atatürk ve İnönü zamanında yapılanlarla vurarak kendini tabanı önünde haklı bir konuma sokuyor.
Ben ekonomistim diyerek ekonomik çöküntüye yol açan Erdoğan bilmesi gereken ülkedeki ekonomik sistem kapitalizme dayalı bir sistemdir ve bu sistemin belkemiği faizdir. Kendince bir formül buldu ve “faiz sebep enflasyon sonuçtur” diyerek kapitalist ekonomiye bir izah getirmeye çalıştı. Faize dayalı kapitalist ekonomik yapı bu formülasyonu dışlarken ülke ekonomisi çöküşe geçti. Enflasyon yükselişe geçerken zamlarla durum kurtarılmaya çalışıldı.
Seçim sonrasında ekonominin başına Mehmet Şimşek getirildi. Erol Mütercillerin iddiası ile Mehmet Şimşek’e 40 milyon dolar verilerek ikna edildiği söylendi ve o şekilde ekonominin başına getirildi. Seçim sonrası Erdoğan vergilere ve her türlü mal ile hizmete zam yapıtı. Yarın şimşekler üzerine geldiğinde suçu Mehmet Şimşek’e çevirir ve onu hedefe koyar ve bir müddet sonra görevden alırsa kimse şaşmasın.
İtibardan tasarruf yapılmaz diyen Erdoğan bütün zamanların en büyük israf kapılarını açtı. Eski ve yeni olmak üzere 12 sarayı kullanmanın yanı sıra 13 uçağın envanterde olması israfın büyüklüğünü ortaya koyuyor. Yapılan zamlar bugüne kadar yapılan israf ekonomisinin boşalttığı hazineye kaynak olsun diye yapılıyor. Bu ekonomik anlayış dünyanın hiçbir ülkesinde yok ve olamazda…
Muhalefet siyaset ve ekonomide pratik çözüm önerilerinde bulunurken iktidarın bunu icraata sokmasında çok zorlandığın görüyoruz. Çünkü yapısın israf ve lüks yaşam üzerine kurmuş bir iktidara tasarrufa gidin diye bir öneride bulunduğunuzda bunu bir hakaret gibi görür ve inadına yapmazlar.
Bu gidişat böyle gitmez ama bu halk bunlara oy verirken dile getirdiğimiz acı gerçekleri bilen ve ona göre akli bir yol izleyen bir taban olmadığı için bizim söylemlerimiz hep havada kalır…
Görelim Mevla’m neyler, neylerse güzel eyler…