Osmanlı'da Eğitim Sistemi ve Medreseler

                

     Devlet-i Âli Osmaniye'nin eğitime ziyadesiyle önem verdiğini kaynaklardan görüyoruz. Ayrıca Medrese usulü ile talebeyi hem iç hemde dış mahiyeti ile yetiştirmeye çalıştığını yine kaynaklarda görüyoruz. Talebeyi bir bütün olarak hem ilmi olarak hemde manevi olarak ele almışlardır. Sanırım Fatih Sultan Mehmed Han'ın yedi dil biliyor olması matematik geometri gibi diğer ilimlere sahip olmasını buna bağlayabiliriz. Ayrıca çoğumuz muhtemelen görmüşüzdür, Bursa Ulu Camiindeki minbere işlenmiş güneş sistemini. Dünya kaç köşelidir tartışması yapıldığı dönem biz güneş sistemini gezegenleri minbere işlemişiz.

Kısaca bahsedecek olursak Medrese sisteminden, bugünkü üniversitelerin karşılığı da denilebilir. Medreseler bânisinin yani kurucusunun talepleri doğrultusunda hizmet verirlerdi. Osmanlı Devleti kalelerin inşası ve savaş masrafları harici bütün sektörlerde hizmeti vakıflar üstlenmiştir. Bu yüzden hastane, mektep, cami, aşevi, medrese, köprü gibi müessesler vakıflar tarafından üstlenilirdi ve vakfın muhakkak mali destekçileri de olurdu.  

Medrese eğitiminin sıbyan mektebinden sonra süren 10-15 yıla varan bir eğitim sistemi olduğunu görüyoruz. Mektepten sonra yirmili medreseye kaydolup, iki yıl eğitim görüyor sonra otuzlu medrese eğitimine devam ederdi. Akabinde kırklı medrese kaydolur buradan da başarıyla şehadetnâme yani mezuniyet belgesi alanlar ellili medreseye kaydolurdu. Yine bir yıllık eğitimin ardından altmışlı medreseye geçiş yapılırdı. Bu sistemi bugünkü üniversite sisteminde farklı branş tahsili olarakta tanımlayabiliriz.

Medresede yetişen talebeler için okudukları kurumların koydukları kurallar kaideler vardı. Talebelerin medrese hocalarına davranışından tutunda çarşı pazardaki halleri dahi takip edilir belli bir ahlaki çerçevede hareket etmesi istenirdi. Medrese kurucuları talebelerden her gün Yasin-i Şerif, Mülk suresi veya bir kaç cüz Kur'an okumasını talep edebilirlerdi. Bir medreseden bir medreseye geçişte hocalarının duasını muhakkak talebeler alırlardı. Başka bir deyişle hüsn-i hâl şehadetnâmesi yani iyi hal belgesi de diyebiliriz. Yine talebeler çarşıda ilim ehline yakışmayacak oyunlu kahve, kıraathane gibi yerlere girmesi yasaktı ve ilmi tahsiline uygunsuz yürümesi konuşması da yasaktı.

Medreseler tarafından talebelerin hem okul hayatları hemde okul dışındaki hayatların da bir kısım kurallar kaideler uygulanarak hem temiz tutulmaya çalışılmış hemde bozulan ahlaki değerlere karşı tedbir alınmıştır. Bir yönü ile bu talebelerin çarşı pazarda terbiyeleri ile halka örnek olmalarında amaçlanmıştır. Osmanlı Devleti son zamanlarına kadar da bu sistemi devam ettirmiştir.

İnsan yetiştirmenin çok zor olduğu şu günlerde İnancın zayıfladığını, adli suçların arttığını, güvenilirliğin azaldığını, merhametin yok olma seviyesine indiğini de göz önüne alarak nerede yanlış yapıyoruz diye tekrar tekrar düşünmek gerekiyor. Ve hatta bunun için geç bile kalmış olabiliriz...