PROMOSYONDA VERY IMPORTANT PERSON DÖNEMİ
Ayrıcalıklı bazı kesimler ve meslek grupları var ki, sürekli, her ne olursa olsun, hep o kesimler ayrıcalıklarını koruyor.
Hiçbir zaman ayrıcalıklarından ödün vermiyorlar.
Onları ayrıcalıklı tutanlar da her zaman ayrıcalıklı tutmaya devam ediyor...
Sanki o çalışan ayrıcalıklı kesim çalışıp görevini yapıyor,
Sanki eğitim camiası çalışıp görevini yapmıyor...
BANKA PROMOSYONUNDA EĞİTİM CAMİASINA MOBBİNG
Fakat konu eğitim camiası çalışanlarına gelince, olay biraz farklılaşıyor. Devreye, arasında alakasız uçurum dolu rakamlar giriyor. Sanki birileri promosyon, eğitim camiasının hakkı değilmiş, onlar sanki hiç çalışmıyormuş, emek sarf etmiyormuş gibi bir anlam ortaya koymaya, bir mana oluşturmaya çalışıyor...
Çürük elmalar her meslekte var. O zaman çürük elmaları her meslekten ayıklama mekanizması oluşturursun.
Birkaç kişi görevini layıkıyla yapmıyorsa, bu durum tüm eğitim camiasını bağlamaz...
Peki, ya hakkı ile, gece gündüz emek ve mesleğine değer vererek çalışanlar ne olacak?
JUNK PERSON, NOT IMPORTANT PERSON
Çalıştığım kuruma bağlı olarak hemen hemen 3 yıl önce almış olduğum banka promosyonunu yazmaya değer bile görmüyorum. Çünkü çok komik bir rakam. Resmen zekamız ile alay ediyorlar. Üstelik almış olduğum promosyonu fazlası ile geri aldılar. Düşünün, öyle nefis bir anlaşma yapılmış… Şaka gibi, değil mi?
Fakat, şaka değil, maalesef gerçek!
YAPILAN ANLAŞMA GEREĞİ, VERDİKLERİ 2 KURUŞ PROMOSYONU GERİ ALMA SİSTEMİ
Verdikleri 2 kuruş promosyon, öyle bir anlaşma yapmışlar ki, tarihe geçecek cinsten; yapılan anlaşma gereği, verilen promosyonun daha fazlasını gerisin geri aldılar.
Evet, evet… Yanlış duymadınız, yoo, yoo, yanlış falan okumadınız.
Yapılan promosyon anlaşması gereği; bir el ile verdiler, diğer el ile verdiklerinden çok daha fazlasını geri aldılar...
PROMOSYON İLE KREDİYİ SANIRIM AYIRT EDEMEDİLER...
DİLEKÇE VERDİM, TARAFIMA HİÇ CEVAP VERMEDİLER.
İtiraz ettim. Promosyon oyununda bir eğitim çalışanı olarak zarar ettiğimi söyledim…
Fakat dilekçelerime, talep etmiş olmama rağmen, tarafıma yönelik herhangi bir cevap vermediler. Yaklaşık 5 ay oldu. Sanırım itiraz dilekçem de sümen altına atılmış, her zaman yapılan rutin işlerden bir tanesi de vermiş olduğum dilekçelerime, işlerine gelmezse, cevap vermemek, sümen altına atmak…
Hatta bazen çöpe attıklarını bile düşünüyorum artık… Çünkü “İdareci olmak istiyorum” diye birkaç ay içerisinde, dört ayrı zamanda dilekçe verdim. Sadece bir tanesine cevap geldi. “Senin dilekçeni işleme koymayacağım, öyle sınav kazanmak yetmez, biz istemezsek yönetici falan olamazsın” dediler. Ne yapacak ya, dilekçemi müzeye koyacak hali yok! Haliyle, çöpe atmıştır belki de... Ona sormak lazım. İlk cevapsız dilekçemi 6 ay önce vermiştim…
DİLEKÇE OYUNLARI
Yöneticilik sınavını, mülakatını kazanmışım, çalıştığım kurumdan iki müdür yardımcısı başka okullara görevlendirildiği veya tayin olduğu için ayrılmış, ben de idareci olmak istiyorum, hazır kurumun kadrolu ve 10 yıllık öğretmeniyim diye atama süreci içerisinde müdür yardımcısı olarak görev almak istediğime dair dilekçe veriyorum, çünkü kurum ismi her nedense münhal listede çıkmamış. Dilekçemi verip beş dk içerisinde veli toplantısına katılıyorum, ama daha yerime bile oturamadan il atama şubesinden aranıyorum ve dilekçemin (sözel olarak) reddedildiğini söylüyorlar. “İyi de, ben size yazılı olarak gönderdim, daha az evvel idareye verdim dilekçemi, sizin bana yazılı olarak iletmeniz gerekmiyor mu cevabını, kaç yıllık memurum, ilk defa bir dilekçenin telefonda reddedildiğini görüyorum” diyorum. Durumu müdür beye ilettiğimde de, “Dilekçenizi henüz göndermedim ki, sabah gönderecektim, sıraya koymuştuk, nasıl telefonla reddetmişler göndermediğim dilekçeyi?” diye bir cevapla karşılaşıyorum.
Bu ayak oyunlarıyla güzelim beynimi patatese çevirmek istiyorlar zannımca…
INCOMPETENT PERSON
Eğitim camiasına konu gelince, her nedense, promosyon yetersiz kalıyor…
Hatta yetersiz kalmayı bırakın, “Üste para ver” diyorlar…
HERKES AYNI AYLIĞI ALIYOR, PROMOSYONLAR FARKLI
Şimdi, anlayan beri gelsin:
Tüm aynı derece ve kademedeki öğretmenler aynı maaşı alıyor.
Uzman öğretmenler, uzman öğretmen maaşı…
Başöğretmenler, başöğretmenlik maaşı…
Kadrolu öğretmenler, kadrolu öğretmen maaşı…
Ücretli öğretmenler, ücretli öğretmen maaşı…
Fakat, iş promosyona gelince, herkes farklı farklı rakamlar alıyor…
Bir ilin başöğretmeni farklı promosyon alıyor,
başka bir ilin başöğretmeni daha düşük promosyon alıyor.
Fakat, maaşlar aynıyken promosyonlar arasında nasıl uçurum olabiliyor?
Bir il farklı alıyor, başka bir il daha farklı, diğer il çok daha farklı alıyor, bir il çok düşük alıyor…
Kim ne tutturabilirse…
Piyango gibi promosyon…
Mesela, bizim kurum verdiği promosyonu fazlası ile geri alıyor…
Yok, yanlış veya asılsız bir cümle değil bu, dileyen inceleyip hesaplasın!
Birileri çok alıyor, mesela sağlık çalışanlarımız, hemşirelerimiz de eğitim çalışanları ile hemen hemen aynı maaşları aldıkları ve aynı derece kademede oldukları halde, promosyonda her zaman daha yüksek ücret alıyor.
Bizim gibi, amirlerimiz tarafından yetersiz, itilmiş, önemsiz görülen kişiler ise promosyon almayı bırak, üste para bile veriyor…
Resmen, alenen, yüzüme karşı, “Sen yetersizsin” diyen amirimin herhalde bana yeterli miktarda promosyon verecek hali yok. Haliyle...
Çünkü gece gündüz çalışan personeli onun gözünde yetersizmiş...
Siz çok yeterlisiniz. Hani günümüz yaşam koşullarına uygun, yeterli miktardaki promosyon anlaşmamız nerede?
MAAŞLAR AYNI, PROMOSYONLAR FARKLI, PEKİ YA ARADAKİ FARK NE OLUYOR?
Aynı maaşlar, farklı promosyon rakamları veya göstermelik rakamlar, dostlar alışverişte görsün rakamlar ile dolu bir promosyon muamması yaşanıyor ortalıkta…
Peki arada farklı promosyon rakamları varsa, aradaki farklar bankaya mı kalıyor?
Eğer bankaya kalıyorsa, banka öğretmenlerden fakir mi?
Bankanın paraya mı ihtiyacı var, neden bankaya bırakılıyor bu ciddi farklar?
Neden ince elenip sık dokunmuyor?
YOH YOH BANKAYA KALMIYORSA????
Yok bankaya kalmıyorsa, alınıyorsa, benim maaşıma bağlı olarak promosyon parası alınıyorsa, paranın nereye, neden, niçin gittiğini bilmek hakkına sahip değil miyim?
Sonuçta benim alın terim ile kazanılmış maaşım üzerinden alınıyor promosyon parası, fakat benim hiçbir insiyatifim yok… Ben tamamen saf dışı, bana sürekli git öteeee muamelesi yapılıyor...
YÖNETİCİLİK HAKKIMIZI SAVUNAMIYORUZ ANLADIK, BARİ MADDİ HAKKIMIZI SAVUNALIM
Yöneticilik hakkımı savunamıyorum, arada ahbap çavuş ilişkilerine bağlı bir sistem var, dirsek teması var, amirimin arkadaş kontenjanı var, torpil var, iltimaslı kişiler var, orasını anladık, hadii...
Ya hakkımız olduğu halde elimizden alınan paramızı da savunmayalım, ona da mı susalım? Onun hakkında da neden, niçin diye sormayalım?
Neyiz biz? Birer zavallılar camiası mıyız?
Bizi öyle görmek mi istiyorsunuz?
Ne yani? O kadar da zavallı, o kadar da çaresiz miyiz? O kadar da mı hakkımızı hukukumuzu aramaya hakkımız yok? Yani o kadarsaa, oldu olacak maaşımı da komple elimden alın, tam olsun bari, eksik kalmasın...
Neden sürekli “Sus, otur, konuşma, hakkını savunma, sesin çıkarsa mobbing” sistemi devreye giriyor?
Şeffaflık çok mu zor?
Şeffaflık olursa, promosyon olmuyor mu?
PROMOSYONLAR ŞAHSİ YAPILSIN
Ya şeffaflık ile bir promosyon anlaşması yapılsın, ya şahsi olarak herkes kendi anlaşmasını kendi yapsın. Anaokulu öğrencileri değiliz sonuçta, yeni nesilleri bizler yetiştiriyoruz.
Kendi hak ve hukukumuzu koruyup bir anlaşma yapamayacak kadar aciz değiliz, o kadar da değil, kimse kusura bakmasın...
Eğitim camiası olarak promosyon hakkımızı istiyoruz...
Keyfe keder anlaşmalar istemiyoruz...
Veya şeffaflık istiyoruz, promosyonun açıklamayan ek maddelerle nereye gittiğini bilmek hakkımız...
Benim maaşımdan elde edilen kazanımların ne olduğunu bilmek benim de hakkım.
Öyle lafla veya kulaktan duyma olarak değil, şeffaf şekilde, belgeli olarak görmek istiyoruz...
Dr. Meryem ÇILDIR