Merkez Bankası'nın faiz silahını etkili kullanması rasyonel politikalara dönüş ümidi oluşturdu. Ancak uzmanlar 'Bu noktadan sonra faiz artırımı yetmez' dedi. Rasyonalleşme vaadinin gerçekleşmesi için dört mecburi adım işaret edildi: Hukukun üstünlüğü vurgulanmalı. Kurumlar güçlendirilmeli. Dış politikada akılcı süreç işletilmeli. Güven oluşturacak bir program ortaya konulmalı.

ŞİMŞEK: ZAMANLA BÜTÜN SORUNLARI AŞACAĞIZ

Ekonominin enflasyon ve kur sarmalından çıkarılması yolunda ön şart olarak görülen faiz artışı olumlu hava yarattı. Sonrasındaki süreçte rezerv satışı ve kura müdahale yönünde piyasada kaygıların dile getirilmesi ise rasyonalleşme beklentisine gölge düşürdü. Maliye Bakanı Şimşek, MB'nin döviz satarak kura müdahale ettiğine ilişkin iddiaların gerçeği yansıtmadığını söyledi. Şimşek "Zaman içinde bütün sorunların üstesinden geleceğiz" dedi.

'GÜVEN DE ŞART ACİL YAPISAL REFORMLAR DA'

Karar'da yer alan habere göre, Kronik sorunlar devam ederken uzmanlar yalnızca faiz artırımının yetmeyeceğine vurgu yaptı. Ekonomist Mahfi Eğilmez, yapısal reformların hayata geçirilmesi gerektiğini kaydetti. Hakan Kara ise Merkez'in geçmişten biriken sorunları temizlediğine işaret etti. Kara "Tek başına para politikası sorunları çözmez. Bu süreç güçlendirilmiş kurumlar, hukukun üstünlüğü, inandırıcı makro program ve rasyonel dış politikayla desteklenmeli" ifadesini kullandı.

0209krt01a-tum.jpg

RASYONEL ÇÖZÜM SADECE FAİZ ARTIŞIYLA OLMAZ

Seçimlerden sonra rasyonel politikalara dönüş mesajı ve Merkez Bankası’nın faiz silahını etkili kullanması umudu artırdı. Ancak rezerv satışı ve piyasaya müdahale olumlu havaya gölge düşürdü. Uzmanlar faiz artışının tek başına yeterli olmayacağını sürecin hukukun üstünlüğü, güçlendirilmiş kurumlar, rasyonel dış politika ve güven veren ekonomi programıyla desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Hazine Bakanı Mehmet Şimşek, ‘’Zaman içinde bütün sorunların üstesinden geleceğiz’’ dedi.

Seçimden önce ekonomide uygulanan bilim dışı politikalar, seçimden sonra ekonomi yönetiminin kısmi değişimi ile uygulamadan kaldırıldı. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilen Mehmet Şimşek öncülüğündeki ekip rasyonel politikalar dönüş mesajı vererek faiz silahını kullandı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faiz artışları rasyonel politikalar dönüş umudunu artırdı. TCMB’nin ağustos ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında beklentilerin üzerinde 750 baz puan faiz artırması piyasaya olumlu yansıdı. Ancak Merkez Bankası’nın faiz indirimi yaptığı ve kurlarda düşüşün gözlemlendiği haftada kura 5.2 milyar müdahale ettiği ortaya çıktı.

Rezerv satışı ve piyasaya müdahale olumlu havaya gölge düşürdü. Uzmanlar faiz artışının tek başına yeterli olmayacağını sürecin hukukun üstünlüğü, güçlendirilmiş kurumlar, rasyonel dış politika ve güven veren ekonomi programıyla desteklenmesi gerektiğini vurguladı. TCMB eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada ‘’Yine de zararın neresinden dönülürse kardır. Yapılan iletişimden anladığım kadarıyla yeni PPK üyeleri durumu kavramış görünüyor, umarım gerekli dönüşü yapmak için kendilerine yeterli alan tanınır. Ağustos ayı PPK kararı ve KKM’den çıkış hamlesi önemliydi; devamının gelmesi lazım. Gelinen noktada tek başına makul para politikasının sorunları çözmekte yeterli olmayacağını belirtmekte fayda var. Faiz artırımlarının arzu edilen sonucu vermesi için bütün bu sürecin hukukun üstünlüğü, güçlendirilmiş kurumlar, dış politikada rasyonalite ve enflasyonu odağına alan inandırıcı bir makro programla desteklenmesi gerekiyor’’ dedi. Kara’ya cevap veren Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek kura müdahalenin gerçekleri yansıtmadığını belirterek Hazine ve Merkez Bankası olarak sermaye piyasalarını ve TL enstrümanlarını geliştirmek ve cazip kılmak adına çalışmalarımıza yoğun şekilde devam etmekteyiz. Zaman içinde bütün sorunların üstesinden geleceğiz’’ dedi.

‘TCMB GEÇMİŞTE BİRİKEN SORUNLARI TEMİZLEMEYE ÇALIŞIYOR’

Hakan Kara paylaşımının devamında 5.2 milyar dolarlık rezerv satışına bakılarak TCMB’nin faiz artırımının hiç işe yaramadığı yorumunu yapmanın haksızlık olduğunu belirterek ‘’İktisatta “counterfactual” diye bir kavram var. Yani yapılmasaydı ne olurdu diye sormak lazım. Bence Ağustos’ta güçlü faiz artırımı olmasaydı bugün CDS 366 değil 450-500 olurdu. TCMB şu anda geçmişten biriken sorunları temizlemeye çalışıyor. Seçim öncesinde Nisan ve Mayıs aylarında bankalara baskı yapılarak hızla şişirilen KKM’lerin dönüşü Temmuz ve Ağustos aylarında geldi. Bunların %10’u bile döviz talebine dönüşse hesaplarıma göre 7-8 milyar dolar döviz talebi oluyor. Bunu birinin karşılaması lazım. Dolayısıyla, TCMB’nin döviz satması da net pozisyonunun negatife dönmesi de anormal bir durum değil. Burada Merkez Bankasının ve ekonomi yönetiminin hiç mi suçu yok diyebilirsiniz. Seçimden sonra faizleri daha erken ve daha hızlı artırsalardı, dolaylı vergilere bu kadar yüklenilmeseydi, mevduat faizinin düşmesine izin verilmeseydi enflasyon ve kur daha az artacak, KKM’den dövize geçiş talebi de daha sınırlı olacaktı’’ dedi

'YAPISAL REFORM ŞART'

Kronik sorunlar devam ederken uzmanlar yalnızca faiz artırımının yetmeyeceğine vurgu yaptı. Ekonomist Mahfi Eğilmez, yapısal reformların hayata geçirilmesi gerektiğini kaydetti. Kendi internet sayfasında yayınladığı yazıda Eğilmez ‘’ Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 25’e yükseltmesinin ilk sonucu kur üzerinde görüldü, TL, yabancı paralara karşı değer kazandı. Piyasada, Merkez Bankası’nın faizi artırmaya devam edeceği kanısının doğmasıyla birlikte dövize olan talepte düşüş eğilimi ortaya çıkınca kur da geriledi. Diğer etkiler biraz daha zamana bağlı olarak ortaya çıkacaktır. Bununla birlikte bu tabloda yer alan bazı sonuçların mutlaka burada gösterildiği gibi çıkması şart değildir. Örneğin bu faiz artışı eğer başta yargı bağımsızlığı (hukukun üstünlüğü) ve demokrasinin güçlendirilmesi gibi yapısal reformlarla desteklenirse ya da toplumun beklentilerinde çeşitli nedenlerle iyileşmeler ortaya çıkarsa o zaman sonuçların bazıları farklı olabilir. Örneğin yatırımlar düşmeyebilir, hatta yabancı yatırımlarla birlikte yatırımlarda artış görülebilir. Güven artışı beklenenin çok üzerinde gerçekleşebilir’’ İfadelerini kullandı.