SAADET PARTİSİNDE NELER OLUYOR!
Özlü Sözler:
”Haksız bir davada zirve olmaktansa, hak davada zerre olmayı tercih ederiz.”
”Siyaseti önemsemeyen Müslümanları, Müslümanları önemsemeyen siyasetçiler yönetir.”
”İman varsa imkânda vardır, milli görüşçü asla vazgeçmez.”
”Hakk’ı üstün tutmak her zaman saadet getirir.”
___________ 0 ___________
Osmanlı Devletinin yıkılması ile birlikte batının desteği ve statüsüyle birlikte kurulan Türkiye Cumhuriyeti Müslümanları siyasetin içine sokmamak adına “İslam’da siyaset yoktur” safsatasını kitlelere sunmanın çabasını yürüttü. İşte bu yapılanların aksini ispat etmek için kitlelere ve özellikle Müslüman tabana “İslam’da siyaset vardır ve tarih boyunca en güçlü şekliyle kendini ispatlamıştır” şeklinde bir çıkış yapan Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’a biz Müslümanlar çok şey borçluyuz.
Siyasetin ne olduğunun yanı sıra kitleleri sevk ve idare etme organizesinin ispatı olduğu tezini hayatı boyunca mücadelesini vererek çaba sarf ederek bunu belli bir zemine oturttu. Girmiş olduğu bütün iktidarlarda İslami siyaset ve çabanın insanlara neler kazandıracağının çabası içinde olarak belli bir mesafe kaydetti.
Dağılan İslam ümmetinin yeniden birlik olabilmesi için “İslam Birliği Projesi” tezi üzerinde durarak İslam coğrafyasında yüreği İslam için atan organize ve oluşumlarla da irtibat kurarak İslami siyaseti onlarında gündemine soktu. Bu çaba ve çalışmalardan en çok rahatsız olanlar siyonizmin emrindeki emperyalist güçler ve onların yerli işbirlikçileriydi. Erbakan siyasi hayatı boyunca hep onlarla mücadele etti.
Erbakan’ın önünü kesmek ve çalışmalarına engel olmak için her türlü yola başvurmaktan çekinmeyenler onu durdurabilmek adına partisinde yetişen bir ekibi kopararak iktidar yaptılar ve partisinin de baraj altında kalmasına da özen göstererek saf dışı çabalarını sürdürerek emellerine kavuştular. Çünkü onunu “Milli Görüş” misyonunu yüklenen ABD destekli AKP ne yazık ki bu sloganla kitleleri peşine takarak iktidar oldu. Milli Görüşü gerçek anlamı ile benimsemeyen ve “İslam Birliği” konusunun Kuranda geçen bir ayete dayandığını bilemeyecek kadar İslami bilgi ve birikimden yoksun olanlar AKP’yi Milli Görüşün devamı sandılar.
22 yıllık iktidarından sonra geçen süre zarfında kitleler AKP’nin gerçek Milli Görüşün temsilcisi olmadığını anlamış oldular ama iş işten geçmişti. Bu defa Milli Görüş temsilcilerinin davayı sürdürmemeleri için önlerine askeri darbenin ürünü olan baraj kondu ve bu barajla Milli Görüş partisi Saadetin meclise girmesi engellendi. Bu onlara yetmedi bu partinin Türkiyeleşmesi için farklı yollara gidildi.
Erbakan Hocanın önünü kesmek ve partisinin içini karıştırmak için çeşitli ayak oyunlarına gidildi. Daha sağlığında Numan Kurtulmuş olayı patlak verdi. Numan Kurtulmuş’u partinin başında görmek isteyen büyük bir taban vardı. Bu taban onunla mükemmel bir çıkış yaparak Milli Görüşü tekrar zirveye taşımayı umuyordu. Daha genel başkan olmadan önce Numan Kurtulmuş üç kez Erdoğan ile kapalı kapılar adında görüştü. Bundan rahatsız olan tabanın yüreğine su serpmek için bu görüşmeleri şu şekilde ifade etti. Evet, başbakan Erdoğan beni çağırdı ve partisine katılmamı teklif etti. Bende kendisine “-Ben siyaseti yüksek idealler üzerine bina etmeyi hedefledim ve Milli Görüşte siyasete devam edeceğim” dedim diye taban kitleyi teskin etti.
Oysa mesele asla böyle değildi ve yapılan görüşmelerde partinin genel başkanı olduktan sonra “yönetim kurulu ile bir karar alın ve AKP’ye iltihak edin” diye anlaşmışlardı. Erbakan Hoca ilerlemiş yaşına rağmen onun oyununu bozarak o yaşı ile Saadet Partisinin başına geçerek partinin dağılmasını önlemişti.
Milli Görüşü Türkiye siyasetinde gerçek temsilciliği ile görmek istemeyen güç odakları partinin içinden ellerini çekmediler ve uğraşmanın çeşitli yollarının denediler. Milli Görüşün yan kollarından AGD üzerinde oyunlar oynamaya başladılar. Bazı AGD kadrolarındaki yetişmiş kişilere kadrolar vererek kendilerine doğru çektiler. AGD, Saadet Partisinin gelişimi ve geleceği için çalışması gerekirken AKP tarafından sağlanan imkânlara kanarak sanki AKP’nin gençlik teşkilatıymış gibi çalışmalara yöneldi.
Bununla yetinmeyen AKP bu defa meclise CHP’nin ittifakı neticesinde giren iki milletvekilinden biri olan Cihangir İslam mecliste Erdoğan’a yönelik yapmış olduğu sert konuşmaların ardından çok rahatsız olan Erdoğan bunu susturmak için Rahmetli Oğuzhan Asiltürk’e durumu ilettiği konuşuldu. Cihangir İslam’ın bu tür konuşma yapmaması kendisine iletildiğine bunu kabul etmemesi neticesinde istifası ile iş sonuçlanmıştı. Bundan dolayıdır ki, Erdoğan ve Oğuzhan Asiltürk arasında bir bağ oluşmuştu. Bu bağın kopmaması için bir ekip Saadet Partisinin AKP ile bir ittifakın olması için yolları döşemişti.
Bunun gerçekleşmemesi için Temel Karamollaoğlu devreye girdi ve dünürü Oğuzhan Asiltürk’ün bu çabasını boşa çıkardı. Daha sonra aynı ekip bu defa Saadet Partisini CHP ile bir ittifaka sokmak için kolları sıvadı ve bunu başardılar. İttifak görüşmeleri 6’lı masanın ardından devam ettikten sonra ne yazık bu ekip o zamana kadar hiç olmamış bir duruma imza attı. Oda CHP’nin amblemi altında seçime girme kararıydı. 64 yıllık siyasi hayatı boyunca hiçbir partinin amblemi altında seçime girmeyen Milli Görüş partisi halk tarafından İslam düşmanı olarak bilinen CHP’nin şemsiyesi altında seçime giriyordu. Bunu yapan Karamollaoğlunun yardımcılarının olduğu ekipti. Bunun yanı sıra parti genel merkezine Atatürk ve Kılıçdaroğlunun dev posterlerini asarak kendi tabanına adata meydan okuyorlardı.
Yapılan bu bariz hatalardan sonra Saadet Partisine oy veren taban küstü ve oylarını Erbakan Hocamızın oğlu Fatih’in partisine ve AKP’ye oy vererek Saadet Partisine kırmızı kart gösterdiler. Başta genel başkan olmak üzere bütün genel başkan yardımcıları bundan bir ders çıkarmadılar ve sadece kendi ekiplerindeki elemanları seçilebilecek yerlere CHP saflarında aday göstererek milletvekili seçilmelerini sağladılar. Kendileri nefsi planda kazanırken partiye kaybettirdiler.
Aynı ekip sadık milli görüşçüleri parti saflarından uzaklaştırıp sadece kendilerine yakın kişileri il başkanlıklarına ve delegeliğe getirdiler. Kongre ile gelen birçok sadık il başkanını bir telefonla görevden aldılar ve kendi adamlarını il başkanlıklarına getirerek gelecek bir kongrede kendi içlerinden birini genel başkanlığa getirerek partiyi tamamen ellerine geçirmek için kolları sıvadılar. Bu konuda Temel Karamollaoğlu defalarca uyarıldı ama her defasında bu ekibi korudu.
Son yapılan yerel seçimde Saadet Partisi hiçbir varlık gösteremedi. Temel beyin yaşlılığından dolayı geçirmiş olduğu rahatsızlık çalışmalarına engel oldu. Bu ekip sadece meclis çatısı altında kürsüden konuşarak bir şeyler başaracaklarını zannederek sadece orada hararetli konuşmalar yaptılar ama hiçbir işe yaramadı ve yaramıyor. Üstelik yapılan yanlışlardan dolayı tabanı kaybetmelerine rağmen hala aynı yanlışı sürdürmeleri ne yazık ki Milli Görüş tabanı tarafından da sorgulanmıyor.
Bütün Milli Görüş camiası çok iyi biliyor ki, Erbakan Hocamız davayı Prof. Dr. Mustafa Kamalak Hocamıza emanet etmişti. Bir dönem genel başkanlık yapan Mustafa Kamalak yine adından söz ettiğimiz ekip tarafından iftiraya uğradı ve kendisine “Fetöcü” damgası vuruldu. Oysa Mustafa Kamalak Hocamızın bu Fetöcülerle uzaktan ve yakından bir alakası yoktu. Aslı mesele bu ekip Mustafa Kamalak hocaya istediklerini kabul ettirmekte zorlanıyorlardı. Bunun için bu iftiraya başvurdular. Bu iftirayı ballandırarak Oğuzhan Asiltürk ile organize ederek Temel Karamollaoğluna verilmesine karar vererek Erbakan Hocamızın emanetçisini devre dışı bıraktılar.
Bu ekip Karamollaoğlunu seçtikten sonra kendisine “Bilge Başkan” lakabını takarak yücelttiler. Bilge başkan olduğuna inandırılan Temel Bey, seçildikten sonra bu ekibin bütün istemlerini yürürlüğe koydu ve en nihayetinde partiyi hep birlikte en dibe getirmeyi başardılar. Genel Başkanın artık vazifesini hakkıyla (!) yerine getiremeyeceğine kanaat getirdiği için erken genel kongre kararı alarak 30 Haziranda kongreye girecekler. Aynı ekip bu defa içlerinden birini genel başkan seçebilmek için ayak oyunlarına başladılar.
Tabanda temayül yoklaması yapılacak diye bir karar alında ve bu kararla birlikte sadece kendilerine yakın olanlara mesajla bildirimler yapıldı. Bende Van ilinden delege olduğum halde tarafıma böyle bir mesaj gönderilmedi. Mesaj gidenlerin büyük çoğunluğu kendilerine bir kod gönderilmediği için yoklamaya giremediler. Buda bu ekibin yeni bir marifeti ve bu hiledir. Bunlar İslam Birliği için çalışan ekip ve bu hileli halleriyle İslam Birliğini kuracaklar!
Partiyi son seçimde en dibe getiren bu ekip acaba hangi akılla içlerinden birini genel başkan seçerek partiyi yürütecek. Hile ve adam kaydırma üzerine ihtisas sahibi olan bu ekip Erbakan Hocamızın hangi istemini yerine getirecekler. Hile ve ayak oyunları ile partiyi ele geçirmek sadece nefislerini tatmin edip statü elde etmekten başka bir yolları olamaz bu gidişleri ile…
Erbakan Hocamızın arkadaşları olan ve YİK’da görev alan büyüklerimize buradan sesleniyoruz. Lütfen bu ekibe engel olun ve uzun süreden beri yapmış oldukları tahribatlara son verin. Ve Erbakan Hocamızın davayı emanet ettiği Mustafa Kamalak Hocamıza emanetin verilmesi için lütfen elinizi taşın altına koyun. Eğer bu konuda bir şeyler yapılmazsa bu ekip partiyi bir daha ayağa kalmayacak şekilde bitireceklerdir.
Vesselam….