Suriye'de HTŞ'nin ilerleyişi sürerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan "Esed'e çağrımızdan olumlu cevap alamadık" açıklaması geldi. Suriye'de yaşananlara dair farklı yorumlar yapılırken, TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'a sordu. Okuyan "İsrail, ABD, Türkiye uzlaşısından hayırlı bir şey çıkmaz" dedi.
27 Kasım'dan bu yana çatışan ve kısa sürede Halep ve Hama kent merkezlerinin kontrolünü ele geçiren terör örgütü Heyet Tahrir Şam'ın (HTŞ) başını çektiği muhalif gruplar, şimdi de Humus ilinde hızla ilerliyor. Dera kentinin büyük bölümünü kontrolü altına aldığını bildirmesinin ardından; Suriye Ordusu'nun Ürdün sınırına yakın bir bölgede bulunan Süveyda ve Dera'da yeniden konuşlandığı iddia edildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, "Esed'e bir çağrımız olmuştu, 'Gel Suriye'nin geleceğini birlikte belirleyelim' demiştik. Ne yazık ki bu işte olumlu bir cevap alamadık. Şu an itibarıyla İdlib'den sonra Hama Humus muhaliflerin elinde. Şam'a doğru bir ilerleyiş söz konusu... Muhaliflerin bu yürüyüşü devam ediyor. Temennimiz kazasız belasız bir şekilde Suriye'deki bu yürüyüş devam etsin" demişti. Birçok kesim, Suriye'de yaşananları farklı şekillerde değerlendirirken, Basın TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan 'a sordu.
"ABD HEGEMONYASINI SÜRDÜRMEK İÇİN SALDIRIYOR"
-Bugün sosyal medyada “Suriye’de yaşananlar sınıfsaldır” diye uzun paylaşımlar yaptınız. Sınıfsal derken tam olarak neyi kastediyorsunuz?
Emperyalizm denen olgunun ABD’nin saldırgan ve yayılmacı dış politikasına indirgenemeyeceğini yıllardır söylüyoruz. Emperyalizm kapitalizmin tekelci aşamasına özgü bir olgu. Bu anlamda her kapitalist ülke kendi içinde bir emperyalistleşme eğilimi barındırır. Sermaye sınıfı yayılmacıdır, istilacıdır, çatışmacıdır, sonuçta başka sermaye grupları ya da iktidarlarıyla rekabet halindedir. Ancak her kapitalist ülkenin bunu hayata geçirebilme yeteneği yoktur. Ekonomik, siyasi, askeri, ideolojik bir kudret gerekir. ABD’nin belki hegemonyası sarsılıyor ama henüz yıkılmış değil. Hegemonyasını sürdürmek için saldırıyor, yeni ittifak sistemleri geliştiriyor. Onun karşısında da yeni ittifaklar kuruluyor. Ancak bu ittifaklar kapitalist sömürüye dayandıkça, kalıcı olmaz, yer yüzünde yaşayan milyarlarca yoksulun yararına olmaz. Kapitalist sömürüye yaslanan ittifaklar çatışma demektir, savaş demektir. Suriye’yi parçalamak isteyen irade Suriye’nin kaynaklarına çökmek isteyen, hareket serbestliğini artırmak isteyen çok uluslu tekellerdir. Bugün karşı safta gözüken ya da sessiz ve derinden giden “büyük güçler”in tekelleri de ortaya çıkacak yeni dengelerden kendilerince pay kapacaklar. Buna karşı ancak toplumcu bir ekonomi temelinde yükselen ve bütün mezhepleri, etnik ayrımları birleştirecek bir eşitlikçi bir düzen halkın güvenini sağlayıp Suriye’yi güçlendirebilirdi. Suriye’de bu yok. Bu olmayınca ABD ve bölge gericiliğinin saldırıları karşısında Suriye dış güçlerin yardımına mahkum oldu. Sonuçta o dış güçlerin kendi çıkarları var. Sınıfsal bakmadan yurt savunması bir yere kadar. Bu bütün ülkeler için geçerli.
-Peki bir direniş cephesi yok mu Ortadoğu’da? Filistin'i, Suriye’yi, Lübnan’ı, İran’ı içine alan. Rusya’nın da desteklediği…
Var. Ancak bu cephenin iç dokusu tam da sözünü ettiğim sınıfsal gerekçelerle gevşek, zayıf ve çelişkili. Gücü bu direniş cephesinin bazı bölmelerinde kendini hissettiren ve solun yerini dolduran “halkçı” yönelimler. Zayıf noktası ise bugünkü dünya düzeninde kendilerine yer bulmaya çalışmaları ve ABD ile anlaşmanın yolunu aramaları.
"İRAN ZAYIF, ÇÜNKÜ DÜZEN HALKA DAYANMIYOR"
-Dünyanın gerçekliği bu değil mi? Sonuçta ABD ile bir aşamada anlaşmak zorunda kalacaksınız. Önemli olan anlaşmanın içeriği olmuyor mu?
Kuşkusuz öyle. Ancak sizin neyi temsil ettiğiniz önemli. Bakın İran topun ağzında. Bu nedenle kendini savunmaya çalışıyor. Ancak İran’da halka dayanmayan, kendi egemen sınıflarına yaslanan ve direnme gücü düşük bir düzen mevcut. Nereden bakarsanız bakın ortada bir sorun var. Konuya sınıfsal bakmayıp yaşananları “ulus devlete saldırılıyor” meselesine indirgeseniz de, İran zayıf çünkü düzen halka dayanmıyor. İran’daki baskılar, dincilik, kadınlara dönük saldırganlık, bütün bunlar kendi başına sorun ama hayata buradan değil jeo strateji saçmalığından bakanlar için de sorun. Çünkü bütün bunları ABD emperyalizmi bir güzel istismar ediyor. İşte kadınların durumu şöyle, demokrasi yok… Bunun karşısında İran yönetiminin savunması, hakkını arayan herkesi ajanlıkla itham etmek. Tanıdık geldi değil mi? Bu tutum ABD’ye de yarıyor, demokrasi ve insan hakları havarisi kesiliyor. Suriye bir İran değil elbette, en azından laik bir ülkeydi ama sorun aynı. Kapitalizm kendi başına kötüdür, yurt savunması açısından da bir felakettir. Ajan aramanıza gerek yok. Sermaye egemenliği bu açıdan baktığınızda gerçek beşinci koldur.
"İSRAİL, ABD VE TÜRKİYE UZLAŞISINDAN HAYIRLI BİR ŞEY ÇIKMAZ"
-Suriye’ye dönecek olursak. Bir anlaşma mı oldu?
Odatv'nin haberine göre, Henüz süreç devam ediyor. Ancak şu ana kadar yaşananlardan hareketle şunu söyleyebiliriz. Aylardır Ukrayna ve Suriye’yi içine alan bir anlaşmadan söz ediliyordu. Bunu sürekli dillendirdik. Adım Trump beklenmeden atıldı. Bunda şaşılacak bir şey yok çünkü ABD ve Rusya arasında görüşmeler belli düzeylerde sürüyordu. Görülüyor ki, Ukrayna konusu henüz masaya gelmeden İsrail, İngiltere ve Türkiye birlikte bir hamle yaptı. İran ABD ile anlaşmak isterken, Rusya ise Ukrayna’daki kazanımlarını tescilleyecek yeni ABD yönetimini beklerken bu hamleye yanıt veremediler ve şimdilik geri çekildiler. Suriye uzun süredir fiilen bölünmüş durumda. Şimdi bu üç, hatta dört parça herkesin kabullendiği bir yeni statükoya mı dönüşür yoksa Şam’ı da içine alan bir İsrail-ABD-Türkiye uzlaşısıyla tamamen gevşek ama sözde birleşik bir Suriye mi yaratılır bilemeyiz. Ama buradan hayırlı bir şey hiçbir durumda çıkmaz. Bir olasılık, anlaşmanın fiyaskoya dönüşmesi ve kanlı savaşların iyice tırmanmasıdır. Ancak benim görebildiğim, Rusya’nın Ukrayna’daki bir anlaşmayı riske atmamak ve dahası ABD ile “anlaşmak” adına Suriye’de her tür tavizi vereceğidir.
"ESAD'IN SIRTINI DAYADIĞI ZAYIF TEMEL"
-Rusya’nın Esad’ı sattığını mı düşünüyorsunuz? Bu anlattıklarınız buna işaret ediyor. Hatta Erdoğan ile anlaşmadığı için Esad’ı cezalandırdığını söyleyenler de var.
Hayır, öyle düşünmüyorum. Putin yönetimi Suriye’ye kendi çıkarlarını korumak için müdahale etti. Şimdi aynı çıkarlar doğrultusunda geri çekiliyor. Kuşkusuz de facto olumlu bir rol oynadı Suriye’de Rusya bir süre. Ancak bir yere kadar. Kapitalizmde ilkeler filan olmaz. Esad haklı olarak “benim ülkemde asker bulunduran biri ile neden görüşeyim” diyordu. Haksız olduğu konu, sırtını dayadığı zayıf temeldi. Suriye’de emekçi halkı, yani nüfusun büyük çoğunluğunu birleştirecek bir toplumcu düzen olmadan, bir ya da birden fazla kapitalist ülkeye dayanarak iktidarı sürdürmenin sınırları var.
"NATO'CU KAFAYLA YURT SAVUNMASI OLMAZ"
-Türkiye açısından ne söylenebilir? Kimileri “büyük başarı” diyor, kimileri “Kürt devleti kuruluyor” diye uyarıyor. Sizce ne oldu?
Onlar kendi aralarında tartışmaya, birbirine bağırmaya devam etsin. Yaşananlar sınıfsal bakmadan emperyalizme karşı durulmayacağının en güzel kanıtıdır. AKP, “güvenlik” gerekçeleriyle, “terör tehdidi”ni işaret ederek Yeni Osmanlıcı politikalarını meşrulaştırdı, onlara alan açtı. ABD’ye “PYD’yi bırak, bölgeyi biz birlikte dizayn edelim” diyen bir zihniyetle “Türkiye’yi bırak, bölgeyi birlikte dizayn edelim” diyen PYD aslında birbirini tamamlar. Ne mutlu emperyalistlere! Kendi ülkesindeki bir sorunu “birleşelim, birlikte bölgeyi dizayn edelim” çağrısıyla çözmek isteyenleri, buna çanak tutanları da katıyorum. Bu ahmaklığın ve kötülüğün ABD emperyalizmi tarafından yönetilmesi kaçınılmaz değil mi! Şimdi neyi tartışıyorlar? HTŞ PYD ile işbirliği yapıyor mu yapmıyor mu? Bu mudur mesele? Emperyalizmle her tür işbirliği, kim yaparsa yapsın, kötüdür. Nokta. Bu kadar basit. Bunun aması, fakatı olmaz. NATO’cu kafayla, piyasa ekonomisiyle “yurt savunması” olmaz. Yakında nasıl bir iştahla parçalanmış Suriye’ye yatırım ve talan kuyruğuna girilecek hep birlikte göreceğiz. Ve o kuyruğun en önüne hangi ülkelerin geçtiğini…
Son olarak şunu söylemek isterim. Hadi ABD ile zaten müttefik bir ülkeyiz. NATO üyesiyiz ne yazık ki. AKP de ABD ile eş başkanlık peşinde bir oluşum. Bunlar gerçek. Ama nasıl görüldü İsrail’le işbirliğinin boyutları. Buna işbirliği de denmez. İktidar İsrail ile ortak savaş yürütüyor komşu bir ülkede. Açık açık. Göğsünü gere gere.