SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ BALIKESİR'DE TORPİL SİSTEMİNDEN Mİ YANA?

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ BALIKESİR'DE TORPİL SİSTEMİNDEN Mİ YANA?

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Sayın Mahinur Özdemir Göktaş Hanımefendi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Komisyonu’nda “Geçtiğimiz yıl 25 Kasım’da yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesi, kadına yönelik şiddetle mücadelenin en üst düzeyde bir devlet politikası olarak benimsendiğinin en somut göstergesidir.” şeklinde açıklamalarda bulunmuş.

Ve kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığı önlemek adına samimi olduklarını belirtmiş.

BALIKESİR'DE KADIN ÖĞRETMENE YÖNELİK ŞİDDETİ VE AYRIMCILIĞI BİZZAT VALİ BEYLER DESTEKLİYORSA NE OLACAK? 

2022 yılında EKYS’ye girmiş olduğumdan bu yana Balıkesir'e iki tane Vali Bey geldi, biri Sayın Hasan Şıldak, diğeri halen aktif görevde bulunan Sayın İsmail Ustaoğlu. Fakat liyakatli kadın öğretmene yönelik şiddet ve ayrımcılık konusunda, değişen hiçbir şey olmadı...

Valimiz Sayın İsmail Ustaoğlu, önceki Valimiz Sayın Hasan Şıldak Beyefendi’nin torpil ve mobbing sistemini bıraktığı yerden aynen devam ettirdi...

KADIN ÖĞRETMENE ŞİDDET MOBBİNG VE AYRIMCILIK BİR İNSANLIK SUÇUDUR...

Peki liyakatli kadın öğretmene yönelik bu mobbing, şiddet ve ayrımcılık suçunu kimler işlemiş?

Tabloya bir bakalım...

EKYS’yi (Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçme Sınavı) yapan hangi kurum? Milli Eğitim Bakanlığı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın başında da bilindiği üzere Sayın Milli Eğitim Bakanımız görevli. Yani yetki ve sorumluluk bizzat kendilerine ait.

O nedenle Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olan Bilim ve Sanat Merkezlerindeki “Torpil sisteminden haberim yoktu” deme lüksüne hiç sahip değiller.

1-Dönemin Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer,

2-Halen görevde olan Milli Eğitim Bakanımız Sayın Yusuf Tekin, 

3-Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Doç. Dr. Sayın Mustafa Otrar,

4-Dönemin Balıkesir Valisi Sayın Hasan Şıldak,

5-Halen görevde olan Balıkesir Valimiz Sayın İsmail Ustaoğlu,

6-Dönemin İl Milli Eğitim Müdürü Ali Tatlı, 

7-Halen görevde olan Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürümüz Murat Demir,

8-Balıkesir İl Atama Şube Müdürleri (Bazıları emekli olmuş),

9-Karesi Kaymakamımız Sayın Metin Arslanbaş, 

10-Karesi İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Sayın Sami Günnü, 

11-Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Bilsem eski müdürü Turgut Kıvanç,

12-Ali Hikmet Paşa Ortaokulu Müdürü Yüksel Kocaşahan.

Bu sayın sıralı amirlerimizin ortak özellikleri ne? Hepsinin erkek olması ve torpil sistemine hizmet etmeleri...

Liyakatli kadın öğretmenin makam, mevki ve kariyer hakkını engellemeleri...

Bilsem öğretmeni dahi olmayan erkek bir öğretmeni torpil ile Bilsem'e önce görevlendirme yoluyla, ardından da asaleten müdür yardımcısı yapmaları...

Bilsem öğretmeni olmadığı halde Bilsem'e müdür yardımcısı yapılacak kadar bu kişi müthiş bir yönetici ise, Sayın Balıkesir Valimizin bizzat Sayın Cumhurbaşkanımıza bu kişiyi önermesini ve bu torpilli kişinin, (sözde bu müthiş yönetici abidesinin) Balıkesir Valisi olarak atanmasını talep ediyorum.

Bakalım Sayın Balıkesir Valimiz kendi makam ve kariyer hakkından feragat ederek bu kişiyi Sayın Cumhurbaşkanımıza bizzat önererek onca emeği ile haketmiş olduğu koltuğundan feragat edebilecek mi?

Kadın öğretmenin kazanılmış hakkını elinden almak kolay. Kendi kazanılmış haklarından da aynı görüşle feragat etmek kolay mı, bekleyelim, görelim...

Bilsem'e gelince herkes yönetici olabilir. “N'olacakkk canım!” Ama Sayın Vali Bey’in makamına gelince; “Ha! O kişi yöneticilik yapamaz!”. Böyle bir mantık olabilir mi?

Bu bakış açısıyla gidersek bence Bilsem Torpilli Müdür Yardımcısı Tuncay Evliyaoğlu pekala da Balıkesir Valisi olabilir ve “Bir arkadaş kontenjanı” torpilinden kendisinin ayaklarının altına ayrı bir kırmızı halı serilebilir…

Ne de olsa Bilsem eski müdürü Turgut Kıvanç'ın eski köy okulundan arkadaşı. Adamın torpili müthiş...

Şakkk diye tepeden inme Bilsem'e müdür yardımcısı olabiliyorsa neden ve niçin Balıkesir'e Vali olamasın, değil mi?

TORPİLLİ MAKAM HIRSIZLIĞI DEVLET OKULLARINDA FORA 

Sayın Mahinur Özdemir Göktaş Hanımefendi, Sayın Vali Beyler’in atamalarını kim gerçekleştiriyor? Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi.

Balıkesir'de gerek Valilerimiz gerekse İl Milli Eğitim Müdürlerimiz değişmiş olsa dahi, sadece isimler değişiyor. Gelen amir, torpil sisteminde bir önceki amir nerede kaldıysa oradan aynen devam ediyor.

İsimler değişmiş olsa dahi torpil sisteminde hiçbir değişiklik olmuyor.

Önceki Vali Bey liyakatli bir kadın öğretmene mobbing yapılmasına bilerek, isteyerek ve kasti olarak göz yumuyorsa, yerine atanan Vali Bey de aynen bir önceki Vali Bey'in bıraktığı yerden devam ediyor…

SAYIN MAHİNUR ÖZDEMİR GÖKTAŞ HANIMEFENDİ KADINA YÖNELİK MOBBİNG YAPAN MAKAM MEVKİ SAHİBİ ÜST DÜZEY ERKEK AMİRLERE KARŞI BİR YOL HARİTANIZ VAR MI?

Gerek Sayın Müge Anlı'nın Tatlı Sert programında gerekse Esra Erol'un Esra Erol'da programına, genelde toplumun sosyal ve kültürel açıdan alt gelir grubuna mensup veya mesleki kariyeri ya da toplumsal statüsü düşük olan ya da belirli şartlar nedeni ile okuyamamış kesimden insanlar çıkıyor veya çıkarılıyor, bilemeyeceğim...

Toplumda oluşan genel algı şöyle: Kadına yönelik şiddet genelde okumamış ve mesleki kariyeri veya herhangi bir ünvanı olamamış insanlardan çıkıyor.

Bu algı tamamen yanlış! 

Dikkatle incelendiğinde ise durum çok daha vahim. 

Kadına yönelik ayrımcılık bizzat devlet kurumlarında da çeşitli isimlerle mevcut maalesef...

DEVLET KURUMLARINDA KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE AYRIMCILIK HİÇ Mİ YOK?

Var, maalesef. Hem de bal gibi var. Hem her türlü şiddet var, hem mobbing var, hem de ayrımcılık alabildiğine var...

Fakat nasıl olsa bir kadın öğretmen, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre televizyona çıkamaz, basına demeç veremez, değil mi?

Eeee ne yapacak bu kadın öğretmen? Sesini topluma nasıl duyuracak? Adalet hakkını nerede arayacak?

Zaten sesini duyurmaması üzerine bir sistem kurulmuş. Erkek egemenliğinden oluşan amirleri, kadın çalışanlarına nasıl bir statüyü “uygun görürse” oturup onunla yetinecek, şükür edecek, adeta bir kölelik sistemi anlayışı ile hareket ederek itaat edecek, rahat edecek... 

“Devlet memuru olmuşsun, daha ne talep ediyorsun, sus pus otur, kes sesini, Allah'tan daha belanı mı istiyorsun?” anlayışı hakim hem toplumumuzda, hem de maalesef amirlerimizde... Zira çeşitli fetövari kumpaslar ile “Seni devlet memurluğundan atarız, ayağını denk al” anlayışı ile hareket edip adeta aba altından sopa gösteriyorlar.  

DOKTORA ÜNVANIM NEDEN MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞININ GÖZÜNDE ÇÖP? KADIN ÖĞRETMEN OLDUĞUM İÇİN Mİ?

Doktora ünvanına sahip, kariyer sahibi bir kadın öğretmen sussun, otursun, başına dört yıllık üniversite mezunu torpilli erkek amir gelsin, mobbing yapsın. Ohhh ne kebap sistem valla… Tüm bilimsel projelerimizi sırf kadın olduğumuz için keyiflerine göre engellesinler. Kadın öğretmen yaa, köle yaa… Devlet memuru ya, hiç sesini çıkarmasın...

Sayın Mahinur Özdemir Göktaş Hanımefendi, madem bu sistemden memnunsunuz, gelin, bir gün olsun, bir kadın olarak Size bir sürü erkek amir mobbing uygulasın. Sadece bir günlüğüne. Siz de tek başınıza mücadele edin. Bakalım nasıl oluyor, bir görün, hem deneyimlemiş olursunuz...

Devlet okullarında adeta bir köy ağalık sistemi kurmuşlar. Hem de Vali Beyler’in tüm desteklerini arkalarına alarak...

DEVLETİN VERMİŞ OLDUĞU EXTRA HAKLARI MOBBİNG ARACI OLARAK KULLANIYORLAR 

Sayın Mahinur Özdemir Göktaş Hanımefendi, bir kadın öğretmenin makam, mevki ve kariyer hakkı neden ve niçin Vali Bey'in iki dudağın arasında? Bizzat sizden talebim, lütfen bu soruma cevap veriniz...

Neden ve niçin Milli Eğitim Bakanlığı, Eğitim Kurumlarına Yönetici atamalarını dijital ortamda yaparak şeffaflaşmıyor?

Dijital çağı boşuna mı yaşıyoruz?

Ne anladım dijitalleşmeden… İşine gelince dijital çağı yaşa; işine gelmeyince 1970'li yıllara göre haraket et, eski düzende yönet...

Hiç boşuna birbirimize kandırmayalım Sayın Mahinur Özdemir Göktaş Hanımefendi.

Çünkü devlet kurumlarında “Mevcut torpil sistemi yürümeye devam etsin, falan feşmekanın oğlu/kızı torpil ile devletin makamına gelip tepeden inme otursun” diye Milli Eğitim Bakanlığı da bundan nasibi alıp kendini dijitalleştirmiyor...

Her şeyi dijitalleştiriyor, görevde yükselme işine gelince ise “Vali Beyler karar versin” diyor. En azından Balıkesir’de de Vali Beyler torpil sistemine göre karar veriyor (ki emsali başka da olma ihtimali yüksek).

Zaten sistem de bizzat Vali Beyler’den bunu istiyor.

Öğrencilerin ders notları elektronik sistem ile işlenirken aynı öğrencilerin eğitim gördükleri eğitim kurumlarının yöneticilerinin dosya ve sınav notları elektronik olarak değerlendirilip şeffaf, liyakatli ve adaletli bir atama sistemi koskoca Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde kurulamıyor yani, öyle mi? 

Böyle bir mantık yaşadığımız teknoloji dünyasında gerçekten mümkün mü?

FAKİRİN OKUMUŞ KIZI NE YAPACAK? O ÇÖP 

Fakirin kızı ne yapacak? Hakkını aramaya kalkarsa, devletin öğretmenlere ekstra vermiş olduğu tüm hakları elinden alınacak, fetövari kumpaslar görecek, yalan ve iftiralara uğrayacak, hakkında püfürükten soruşturmalar açılacak, alnının teriyle kazanıp çalıştığı kurumdan keyfi bir imza ile kovulacak, sürgün gönderilmiş olduğu okulda ne tesadüf ki kafasına son hızla arkadan atılmış bez bir futbol topu isabet edecek, felç kalma veya ölme tehlikelisi atlatacak, aylarca tedavi görmek zorunda kalacak...

Fakat bu durum hiçbir sıralı amirin umurunda olmayacak...

Daha bitmedi… 

Tüm bunlar yetmezmiş gibi, eş zamanlı iki öğrenci velisi, 21 sene velileriyle bir tek tartışma dahi yaşamamış kadın öğretmeni birden bire asılsız iddialar ile Cimer'e şikayet edecek, henüz tedavisi dahi bitmeden, hakkında yalan yere bir soruşturma daha açılacak, eş zamanlı olarak o kurumdan da kovulacak ve ikametine 32 km. uzaklıktaki köy okuluna ikinci sürgünü Vali Bey tarafından ivedilikle onaylanacak…

Dönemin Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürü Ali Tatlı, bu kadın öğretmen hakkında şikayetçi olacak, bir soruşturma daha açılacak…

Tüm bu şiddete, mobbinge, sürgüne, felç kalma veya öldürülme riskime ve elimden tüm ekstra imkanlarımın alınmasına sebep nedir? Tabii ki; torpilli makam hırsızlığı...

TELEVİZYON EKRANLARINDA TORPİL MAĞDURU KADIN MEMURLARIN SESİ NEDEN HİÇ KİMSE OLMUYOR?

Çünkü bu torpilli makam hırsızlığı devlet kurumlarında silsile yolu ile yapılıyor.

Çünkü toplumda şöyle bir anlayış hakim: “Kimi kime şikayet edeceksin evladım?” 

Sayın Mahinur Özdemir Göktaş Hanımefendi, bu anlayış ilk önce devlet kurumlarından kaldırılmadığı müddetçe maalesef devlet kurumlarında her gün istisnasız yaşanan kadına yönelik bu şiddet, ayrımcılık ve mobbing hiç bitmeyecek...

Meryem öğretmen ölürse ölsün, felç kalırsa kalsın. Kimin umurumda? Kimsenin. Neden? Çünkü Meryem öğretmen, orta direk bir ailenin kızı ve arkasında torpili yok...

Meryem öğretmen ölmüş olsa “N'olacakkk canım, nasıl olsa yedeği çok, sürüsüne bereket”...

Atama bekleyen milyonlarca öğretmen var, deneyimli deneyimsiz, başarılı başarısız, doktoralı doktorasız, Bilsem öğretmeni veya değil, hiç fark etmez! Ünvanı öğretmen mi öğretmen. Öğretmen ataması yapılır, oldu, bitti, gitti, maşallah. 

Her şey bu kadar basit...

Her şeyin bu kadar basit görüldüğü bir sistem ile karşı karşıyayız ve böyle görülmeye de devam ediliyor...

Değer veren var mı? Yok. Deneyime, tecrübeye, kariyere, doktora ünvanına, bilimsel çalışma prensibine saygı gösteren var mı? Hiç yok. Torpilin yoksa her şey çöp… 

Torpilin varsa pire de olsan “deve” yaparlar...

Torpilin yoksa deveyi “pire imiş” gibi gösterirler...

Balıkesir'de devlet kurumlarında sistem maalesef aynen bu şekilde işletilmeye çalışılıyor…

2022 yılında erkek egemenliğinden bağımsız bir şekilde Milli Eğitim Bakanlığımızın yapmış olduğu eğitim kurumlarına yönetici seçme sınavına (EKYS) girdim diye ellerinden gelen ne kadar zorbalık, yalan, iftira, mobbing varsa hepsini şahsıma uyguladılar. Ve halen daha “Bir pundunu bulabilir miyiz acaba?” diye fırsat kollamaya devam ediyorlar...

Bir kadın öğretmen olarak susup oturmadım  yaaa, hakkımı aramaya kalkıştım yaaa, deyim yerindeyse deliye döndüler.

“Arkasında torpili yok, bu nasıl hakkını aramaya cür’et ediyor?” diye...

Torpilim yok ama Allah'ın (C.C.) bana vermiş olduğu bir canım var ve bir kadın öğretmen olarak da canım pahasına, bir tek canımı ortaya koyarak hakkımı arıyorum.

Ya ben gece gündüz demeden okuyarak, çalışarak, alnımın teriyle, ilmim ile, bilim ile kazanmış olduğum hakkımı geri alırım veya sözde bir “kaza”ya kurban giderim...

Artık olay, makam hırsızları tarafından bu noktaya getirildi maalesef…

VALİ BEYLER TORPİLİN NE KADAR ONAY MERKEZİ HALİNE GETİRİLİRSE NE YAZIK Kİ İDARİ MAHKEMELER DE ADETA BİR O KADAR İŞLEVSİZ HALE GETİRİLİYOR 

Sayın Mahinur Özdemir Göktaş Hanımefendi, Balıkesir Bölge İdare Mahkemesi’ne 400 sayfalık, mobbing içerikli, bilgi ve belgelerden müteşekkil bir klasör verdim, dilerseniz bu belgeleri pek tabii Sayın Mahkeme’den talep edip inceleyebilirsiniz Sayın Bakanımız olarak…

Tek taraflı ve yanlı hazırlanan yalan ve iftiralarla dolu, disiplin cezası verilmesine yönelik tutulmuş olan muhakkik raporunu çürütecek belgeler sundum. Buna karşılık, karşı tarafın elinde şahsımı suçladıkları bu iftira ve yalanlarını destekleyebilecek hiçbir somut belge veya bilgi yok. Ne var peki? Devletimizin kendilerini yetkili ve sorumlu kıldığı makam ve mevki yetkileri var. Sanırım Sayın Mahkeme Heyeti’ne de onca somut belgeye rağmen sadece bu güçlü sesler ulaşabiliyor...

Zira, Balıkesir Bölge İdare Mahkemesi, kendilerine sunmuş olduğum yaklaşık 400 sayfalık mobbing içerikli, bilgi ve belgeye rağmen yine erkek egemenliğini haklı buldu. Çünkü torpil sever Sayın Amirlerimizin somut belgelerden daha güçlü sesler üreten makam ve mevkileri var.

Kime sorsam “İdari Mahkemeler evrak üzerinden karar verir.” diyorlar. Bu gerçekten böyle mi Sayın Adalet Bakanım? Ben hukuk yetkilisi değilim, o nedenle soruyorum, bilgi almak istiyorum. Nerede karar, nerede hak, hukuk ve adalet? Torpilimiz yoksa o da mı yok?

Gerekçeli, açıklamalı bir karar metni dahi çıkmadı, daha doğrusu çıkamadı Balıkesir Bölge İdare Mahkemesi’nden...  Muhakkikler rapora ne yazmışsa Sayın Mahkeme Heyeti de kelimesi kelimesine aynen onu yazmış...

Böyle bir adalet anlayışı, kaç masumu suçlu çıkarıp kaç torpilciyi daha kolluyor acaba? Yalnız olmadığımdan endişeliyim…

İki yıl oldu, dava dosyam pinpon topu gibi Balıkesir-Bursa arası gelip gidiyor...

Bir üst mahkemeye gitme hakkım dahi elimden alınıyor. Dava dosyasını bir Balıkesir Bölge İdare Mahkemesi Bursa’ya gönderiyor, bir Bursa Bölge İdare Mahkemesi Balıkesir'e gönderiyor… 

Bir kadın öğretmene Sayın Bölge İdare Mahkemelerince, deyim yerindeyse, “ortada sıçan” muamelesi reva görülmeye devam ediyor...

Şahsımı aynen bu gözle gördüklerini düşünüyorum artık. Çünkü adalet ve hukuk, mazlumu koruyabilecek hızda ve kararlılıkta işlemiyor maalesef...

Tam da apaçık haklı olduğum davam bu kritik Karar aşamasındayken birden her nedense kamu haber sitelerinde “Öğretmenlere sicil affı geliyor” haberi türeyiveriyor… Allah Allah… Zamanlaması çok manidar. 2000’li yılların başlarından bu yana talep edilen bu konu, gelip benim sicilimin haksız yere bozulması noktasında tazminat istemli dava açmamın ve bu davanın bir anda pause tuşuna basılmış gibi aylardır sessiz moda geçmesinin ve Karar aşamasının beklendiği süreçte tekrar ortaya çıkıveriyor…

Öngörüm şöyle: Sicil affını sebep gösterip haksız yere uygulanan disiplin cezası davası düşürülecek, bu haksız uygulamanın tarafıma verdiği maddi manevi hasara karşılık herhangi bir tazminat ödenmesine hükmedilmeden bu dava da tertemiz sonuçlanacak, öyle mi? Ya canıma kastedilmesine sebep olanlar? Haaaa pardon, o da bir sabinin(?) “kaza”sı (??) olarak görülüyor zaten sizler tarafından öyle değil mi?

Ama buradan söylüyorum, hakkımı gerçekten bir huzme gözümün nuru ve bir tek damla alın terime kadar geri alıncaya dek, bu hukuk mücadelemi sürdüreceğim. Köy kurnazlıklarına kurban edilecek bir tek akademisyen zerrem daha kalmadı…

“Bilimsellik, köy kurnazlıklarına nasıl oluyor da kurban ediliyor?” derseniz…

Bir kadın öğretmeni, Bakanlık ataması olduğu halde, kadrolu olarak görev yapmış olduğu Bilsem’den, şakkk diye, Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Doç. Dr. Sayın Mustafa Otrar, Ankara'da oturduğu koltuktan, bir imza ile keyfi olarak kovabiliyor…

Ayrıca bir Genel Müdür’e Kanuni Sultan Süleyman yetkisi kadar sınırsız bir yetki verilmesini, Kanunlar’a hiç de uygun bulmuyorum...

O zaman, biz kadın öğretmenlerin Milli Eğitim Bakanlığımızın gözünde resmen çöp olarak görüldüğümüz anlamı çıkar...

Bir Genel Müdür, canı isterse, keyfi olarak, kadrolu ve 20 küsür yıllık tecrübesi olsa bile istediği bir kadın personelini adeta bir çöp gibi, sadece bir imza ile görev yerinden şak diye atabiliyor, ne saçma... 

Her şey bu kadar basit ve kolaysa ben neden okudum ve neden Devlet Memurluğunda kariyer yaptım? Hani ilime, bilime, bilimselliğe, emeğe saygı, hürmet, değer ve önem nerede? Hani kalite, nerede akademik ünvana saygı? Ünvana saygı sadece Genel Müdür olduğunda mı tertip ediliyor?

Kim koruyacak bir kadın öğretmenin makam ve Anayasal kariyer hakkını, hukukunu?

Kovulmak, bir keyfi imza ile anlık bir mesele… Fakat geri dönmek? Yıllar alıyor… Haksızlıklar sarmalına dolanmış torpil severler karnını kaşıya kaşıya gülerken halime; başıma bir iş getirilmez de ölmezsem şayet veya hakkımı beklerken on yıllarım geçip emekli olmazsam eğer, Sayın Mahkemelerimiz de hakkımı iade edecek inşallah...

Cak, cek, cuk'lara kaldı işimiz kısacası…

Bir kadın öğretmenin önünde erkek egemenliği tarafından örülmüş devasa bir bir Çin Seddi mevcut...

Milli Eğitim Bakanlarımız ve Vali Beyler dahil, suç işleyen her kim olursa olsun, korkusuzca ve hür bir şekilde, bir tek kadın öğretmenin bile kariyer, makam ve mevki hakkını engellemek suretiyle apaçık suç işleyenleri tek tek tespit edip hak, hukuk ve adalet kapsamında iş barışını baltalayan bu suçlulara gereken cezaları verecek Mahkemelerimizdir tüm ihtiyacımız olan. Asıl kadına yönelik şiddeti engellemek istiyorsanız, tam da bu noktadan başlamak gerekir, gerisi ise çorap söküğü gibi gelir... 

Okumuş, kariyer sahibi kadınların görmüş olduğu şiddeti ve mobbingi engellemekle ancak tüm toplumda kadına yönelik şiddet biter…

Suçlu olduğu tespit edilen üst makamların hiçbir zaman ceza almadığını gören bir toplumda ise kadına yönelik şiddet de maalesef hiç bitmez...

Şahsen, Balıkesir Bölge İdare Mahkemesi’nin hak, hukuk ve adalet çerçevesinde hareket edebilecek kadar bağımsız olduğuna tüm kalbimle inanmak istiyorum, mantığım yaşadıklarıma bakarak aksini haykırıyor olsa da…

Sayın Mahinur Özdemir Göktaş Hanımefendi, Balıkesir Valilerimiz Sayın Hasan Şıldak ve Sayın İsmail Ustaoğlu da Cumhurbaşkanımızın takdirleri ve tensipleri ile atanmış olduklarına göre, Balıkesir'de kadına yönelik torpil ve mobbing sisteminden yana yönetiliyor oluşumuz mu isteniyor?

Şahsen 33 senelik devlet memurluğundan emekli babam da “Kızım balık baştan kokar, boşuna uğraşma, canına kastın mı var?” noktasına gelmiş durumda...

Çünkü son iki yılda baba-kız bize yaşatılanlar bizatihi bunu gösteriyor.

Çünkü Balıkesir'de görev yapan son iki Valimiz maalesef tamamen torpil ve mobbing sisteminden yana...

Çünkü hiçbir şekilde hakkımı, hukukumu; adalet çerçevesinde savunamıyorum ve arayamıyorum...

Bir kadın öğretmenin hakkını aramaması için hukuki yollar dahil hepsi kapatılmış vaziyette, sadece var’mış gibi, "mış" gibi yapılmaya devam ediliyor...

Bir kadın öğretmen olarak ben hakkımı arayamıyorsam, belirli şartlardan dolayı okuyamamış bir kadın hakkını nasıl ve ne şekilde arayacak, söyler misiniz? Böyle bir cenderede nasıl çıkıp da kadın haklarından bahsedilebilir?

Ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği, vakur ve gururlu bir akademisyen kadın öğretmeni olarak; başıma gelecek ikinci bir "sözde" kazaya kurban gitmeyi elim kolum bağlı bir şekilde, adeta kurbanlık bir koyun gibi beklemeye devam ediyorum...

Çünkü görev yapmış olduğum okulda iş güvenliği tedbirleri sırf benim için aniden ortadan kalkabiliyor…

“Kaza” dedikleri apaçık canıma kastedilen saldırı anının okul kamera kayıtları, bizzat Cumhuriyet Savcılığı’ndan dilekçe yolu ile talep ettiğim halde, hiçbir türlü şahsıma verilmedi, verile verile karanlık bir kare okul giriş panosunun fotoğrafı veriliyor Sayın Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından...

Veya farklı bir eylem: Evden okula, okuldan eve giderken "beş" psikopatın fiziksel saldırısına maruz kalabilirim... Daha önceden başıma geldi ve canımı zor kurtardım…

Olayın şokunu aradan 2 yıl geçmesine rağmen hala atlatabilmiş değilim, ne yazık ki...

Şaka ile karışık bir erkek meslektaşımın “Hocam dikkat et, bir kamyona bakar” diye sırıta sırıta söylemelerini ise hiç dillendirmek dahi istemiyorum...

Şaka mı yapıyor, aba altından sopa mı gösteriyor, birilerinin sözcülüğünü yapıp torpilli kadrosunu mu seçiyor, o dahi belli değil. Şikayet etsen “Söylemedim” diyecek, çünkü daha önce söylenenlerden en kritik olanlar defalarca inkar edildi bu cancağzıma...

Zaten başkası şahsımı şikayet edince hukuk ivedilikle işliyor, soruşturma açılıyor; şahsım şikayetçi olunca ise hiçbir şey olmuyor. Ne acayip! Hukuk hep böyle tek taraflı işlemeye ve işletilmeye devam mı ediyor acaba?

Sayın Mahinur Özdemir Göktaş Hanımefendi, Sizden özel istirhamım, bu gazete köşe yazımı lütfen Sayın Cumhurbaşkanımıza bizahmet iletin...

Çünkü Cumhurbaşkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler biriminin yerel basını hiç takip etmediklerini düşünüyorum.

Onların takip ettikleri tek gazeteci Fatih Altaylı. Böyyükk gazeteci ne de olsa… Kendisinin sağlam torpillilerden olduğunu düşünüyorum. Siyonistler de dahil hiçbir yerden torpilim yok benim. Onlar kadar böyyükk bir gazeteci olamasam da ben de torpili olmayanların, Hak adına yazanların ve okuyanların kalemi olmaya devam edeceğim inşallah…

Atamış olduğu Balıkesir Sayın Valilerimizin bilgisi dahilinde bir kadın öğretmene ne denli şiddet, mobbing ve ayrımcılık yapıldığını ya da yapılmasına bizzat, bilerek, isteyerek ve kasti olarak göz yumduklarını bilmesini istiyorum Sayın Cumhurbaşkanımızın. Çünkü Vali Beyler’in atamalarını bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız yapıyor.

Sırf bir kadın öğretmen olarak kariyer hakkımı savundum diye; hak, hukuk ve adalet arayışına girdim diye; bir “kaza”ya kurban gitmem halinde, tüm vebalin ve sorumluluğun, hepimizin Amiri ve Re’is-i Cumhûrumuz olması hasebiyle Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsına ait olduğunu bilmesini istiyorum.

Ve ahirette Cumhurbaşkanı dahi olsa herkesten hakkımı elbette alacağım. 

Şüphesiz ki, Allah'ın (C.C.) adaletine torpil işlemez...

Saygılarımla. 

Dr. Meryem ÇILDIR