İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ABD Kongresi'nde konuşmasına ve ayakta alkışlanmasına Türk basınından sert eleştiriler geldi. Özellikle sağcı yazarlardan ABD'ye verilen tepkiler sağın geçmişte söz konusu ülkeye verdiği desteğin hatırlanmasına neden oldu.

İsrail'in 7 Ekim'den beri Gazze'ye yönelik katliamları dünya çapında tepkiyle karşılanıyor. Ancak katliamların sorumlusu İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ABD Kongresi'ne konuşma yaptı ve dakikalarca alkışlandı. Türkiye'de özellikle sağcı yazarlar konuyu köşelerine taşıyarak ABD'ye sert tepki gösterdi. Ancak bu yazarların geldiği sağ gelenek Türkiye'de bugüne kadar ABD'ye alkış tutmasıyla biliniyor. Karar'dan Ahmet Taşgetiren, Hürriyet'te yazan Abdülkadir Selvi, Yeni Şafak'tan Aydın Ünal, Yusuf Kaplan ve Yeni Akit'ten Ali Karahasanoğlu, ABD'ye ateş püskürdü. Türkiye'nin ABD'nin dümen suyuna girdiği 1950'li yılları ve 60'lı yıllardaki sağın anti-komünist kampanylarını unutarak bugün ABD'ye kızan sağcılar dün ona alkış tutuyordu.
1968'deki 6. Filo protestolarında solcu gençlerin karşısına geçip Amerikan askerlerini koruyan daha sonra da ABD filosuna dönerek 'namaz' kılan sağcılar sola karşı ABD'yi kollamak için cihat çağrıları yapıyordu. Komünizmle Mücadele Derneği (1962) sola karşı bir mihver olarak hem içerideki yönetici sınıfların hem de ABD’nin büyük teşviklerini aldı. Bir kısmı bugünkü iktidarın başlıca yüzleri olan sağcı/İslamcı gençler bu dernekte örgütlenerek ABD’yi protesto eden solcuların kanını döktü. MNP-MSP-Refah-Fazilet diye uzanan ve en sonunda bir kolu AKP’ye dönüşen silsile buralarda doğdu.

ABD'DEN 'NAZLI SEVGİLİ' MUAMELESİ İSTEYEN SAĞCILAR
Türk sağı için ABD; komünizmin ve Sovyetler Birliği’nin panzehriydi ve mutlaka desteklenmeliydi. Bugünkü iktidar kadrolarının hepsinin rahle-i tedrisatından geçtiği Necip Fazıl, ABD için şöyle demektedir:
“Amerika bugün Moskof dünyasına karşı bir D.D.T makamındadır. D.D.T haşerelere sıkmak için kullanılır, çilek şerbeti diye içmek için değil… Ve elbette ki, D.D.T’nin lezzetini beğenmek ve onu sevmek diye bir temayüle yer yoktur. Amerikalıyı “evine dön, defol” diye koğmaya kalkışmak, Moskof’a ve komünizmaya buyur etmek ve mikrop hesabına D.D.T’yi kırmaktır.”
Necip Fazıla göre, “bugün dünya, milletlerin oluş istikametleri ve tekevvün hakkı bakımından iki vahide ayrılmıştır” ve bu ikisinden birinin yanında yer almak gerekmektedir. “Ya Amerikayı tutacaksınız ya Sovyet Rusyayı; ya demokrasiyi ya komünizmayı…” der Necip Fazıl ve şöyle devam eder: “Onun için, en küçük Amerikan aleyhtarlığı, hangi zaviyeden olursa olsun, Sovyetleri desteklemek diye anlaşılır. Bu yüzden komünizmaya zıt bir dünya görüşü kerhen de olsa, Amerikan politikasını korumakla mükelleftir.”
Türkiye’de solun yükselişe geçtiği 60’lı yılların ikinci yarısından itibaren, Soğuk Savaş’a ve NATO konseptine bağlı olarak kontrgerilla devreye sokulacak, suikastlardan kitle katliamlarına, ABD öncülüğünde bir savaş yürütülecek, İslamcısıyla, milliyetçisiyle Türk sağı bu savaşa gönüllü asker olarak yazılacak, hizmet aşkıyla emperyalizmin arkasında hizaya girecektir. Fakat bu politika karşılığında yeterince ödül alınamadığından Türk sağı bazen şikayet ediyordu: “Amerika'dan bu makamın dolgun hakkını istemek ve nazlı bir sevgili muamelesi görmek biricik dikkatimiz olmalıydı.”

GELENEĞİ UNUTANLAR...
Şimdi bu tarihi unutarak bugün ABD'ye karşı pozisyon aldığı iddiasıyla kaleme sarılan yazaralara bakalım.
Karar'da yazan Ahmet Taşgetiren, ABD Kongre üyelerine "İnsan mısınız siz, diye sorulmalı" dedi ve ekledi:
"Elinde bebek kanları olduğu halde oraya gitti ve siz onu ayakta alkışladınız.
Farkındasınız değil mi, her biriniz birer Netanyahu oldunuz. Ellerinizden bebek kanları damlıyor." Taşgetiren ABD'yi utanmaya davet etti.

"ABD'NİN YENİ BİR GÜNÜ OLDU"
Abdülkadir Selvi ise "4 Temmuz ABD’nin bağımsızlık günü. 23 Kasım Şükran günü. 19 Haziran köleliğin kaldırılmasının kutlandığı gün." diyerek ABD'nin özel günlerini hatırlattı ve ABD’in yeni bir günü daha oldu: 24 Temmuz utanç günü." diye yazdı.
Selvi'nin yazısındaki şu bölüm oldukça dikkat çekici:
"Çocuk katili, Gazze katliamcısı, soykırımcı, terörist, günümüzün Hitler’i olan Netanyahu 24 Temmuz’da ABD kongresinde onur konuğu olarak konuşturuldu.

"ALKIŞLAR NE İÇİN"
1 saat süren konuşması boyunca tam 72 kez ayakta alkışlandı. Her 40 saniyede bir ayağa kalkıp alkışladılar. Kongre salonuna girerken 3 dakika 40 saniye boyunca alkışlar dinmedi. Netanyahu dahi, “Burada alkışlamayın” demek durumunda kaldı. Kongre üyeleri öyle coşkuluydu ki, kendilerinden öyle geçmişlerdi ki, sanki bir toplu ayin içerisinde gibilerdi. Netanyahu’yu dahi dinlemediler, ayağa kalkıp alkışlamaya devam ettiler."
Selvi, ABD'nin artık bu hamleyle İsrail'in suç ortağı olduğunu belirtti.
Ali Karahasanoğlu da "Katilsin Amerika, soykırımcısın Amerika, iğrençsin Amerika!" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yeni Akit'te yayınlanan yazı şöyle:
"Artık terör devleti tanımı yapmakta hepimizin müttefik olduğumuz İsrail’in çocuk katili Başbakanı Binyamin Netanyahu, birilerinin özgürlük ülkesi diye bize yutturmaya çalıştığı ABD Kongresi’nde, önceki gün bir konuşma yaptı.
Kimse kusura bakmasın.
Ben o iğrençliği, o ahlaksızlığı, o rezilliği, soykırıma verilen o desteği…
“Amerika’nın tamamı bu değil, Amerika’da iyi insanlar da var” güzellemesi yapmak için, “Netanyahu, Temsilciler Meclisi ve Senato’daki Demokrat üyelerin neredeyse yarısı tarafından boykot edildi” demeyeceğim, diyemeyeceğim.
Çünkü Netanyahu’nun konuşması boykot edenlerin de katılabileceği ve konuşma yapılırken protesto edilebileceği bir mekanda yapıldı.
Türkiye’de hiç kimsenin hayvan katliamı falan yapmadığı apaçık ortadayken..
Üç tane çakal, Millet Meclisi’nin altını üstüne geçirirken..
Kanun görüşülmesin diye protestolar yapılırken..
Engellemeler de bulunurken..
Netanyahu’yu protesto eden Temsilciler Meclisi ve Senato’nun üyeleri, oturuma katılmamak yerine, o salonda bulunup, 30 saniyede bir “yat-kalk-selam dur” modunda alkış tutanları, ABD Kongresi’nin Filistin asıllı tek temsilcisi Rashida Tlaib’in yaptığının benzerini tekrarlayarak, ellerinde “savaş suçlusu” ve “soykırım suçlusu” yazılı dövizler tutarak tepkilerin açıkça gösteremezler miydi?
Ahlaksızlığa bakın..
Bize “orada adalet var, adalet olduğu için de ekonomileri gelişmiş” diyenlerin hepsini bir çırpıda yalanlarcasına, Amerikan Senatosunda sergilenen kahpeliğe bakın."

NETANYAHU'YU HİTLER'E BENZETTİ
Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan da köşesinde aynı konuyu ele alırken ABD'nin Yahudiler tarafından kurulup yönetildiğini ileri sürdü. Netanyahu'yu Hitler'e benzeten Kaplan bu örnek üzerinden 'tek parti dönemi'ne yani Atatürk dönemini eleştirmekten de geri durmadı. Kaplan'ın yazısı şöyle:
"Gazze kasabı Netanyahu, ABD Temsilciler Meclisi’nde terör devleti İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamı, soykırımı öven bir konuşma yaptı ve Kongre’de dakikalarca ayakta alkışlandı!
Amerikan Kongre üyelerinin bu tavırları, yüzyılın en büyük katili, soykırımcısı, Gazze kasabı olarak şimdiden tarihe geçen Netanyahu’yu dakikalarca ayakta alkışlamaları, bütün dünyayı ayağa kaldırdı, şaşkına çevirdi. Bu utanç verici konuşma ve Netanyahu gibi bir katilin ayakta alkışlanması başta Amerika olmak üzere bütün dünyada insanların, kitlelerin ABD’den de, İsrail’den de iğrenmesine yol açtı, lanetle karşılandı.

"NETANYAHU DEĞİL DE HİTLER KONUŞSAYDI ABD KONGRESİ’NDE…"
Odatv'de yer alan habere göre, Netanyahu’nun başında bulunduğu hükümet, bütün uluslararası kurumlar, mahkemeler, BM gibi Batı hegemonyasını korumak ve meşrûlaştırmak için varolan örgütler tarafından bile açıkça “soykırımcı” olarak kınandı, “insanlık suçu” işlemekle suçlandı ve mahkûm edildi. BM katil Netanyahu yönetimini nasıl kınamayacaktı ki: Netanyahu’nun haydutları BM denetimindeki okulları, hastaneleri, kurumları hiç ayırım gözetmeksizin hedef hâline getirmekten ve teker teker yok etmekten çekinmemişti!
Batılı kamuoyunun ve bütün dünyanın daha iyi anlaması için manzarada küçük bir değişiklik yapalım: Netanyahu’nun yerine Hitler’i yerleştirelim, Hitler’i Amerikan Kongresi’nde konuşturalım!
Nasıl karşılanırdı Hitler’in konuşması Amerikan Kongresi’nde?
Vereceğim cevap sizi, herkesi şaşırtacak: Ayakta alkışlanırdı Hitler de! Bundan hiç şüphem yok. Ama biz Hitler’in bütün insanlığın vicdanında yargılanıp mahkûm edildiğini bildiğimiz için bizim zihnimizde “Hitler, Amerikan Kongresi’nden içeri bile giremezdi” gibi bir yanlış algı, icat edilmiş bir yanılsama var.
Hitler de zamanında her yerde ayakta alkışlandı bütün gittiği yerlerde, ülkelerde Avrupa’da! Aydınlar, akademi ve halk, Hitler’i daha sonra, çok sonraları soykırımcı olarak niteledi ama başlangıçta Hitler, büyük kahramandı. Türkiye’de bile!
Açın 1930’lu yılların Cumhuriyet gazetelerini, Ulus gazetelerini, Hitler’e nasıl övgüler dizildiğini görünce, küçük dilinizi yutarsınız, şok yaşarsınız! Dönemin Türk medyası, 1920’lerin, 1930’ların ve 1940’ların Türk medyası ibretliktir! Tek parti iktidarının kutsanması, bu toplumun kültürünün, inançlarının, değerlerinin aşağılanması ve hatta kökünün kazınması gibi bir imha ve yok oluş felâketi yaşadı bu ülke!
Faşizm aşağılanacak bir şey değil, hayranlık duyulan ve özenilen bir akımdı o zamanlar!"

ABD KONGRESİ REİSTAG OLDU
Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal da Netanyahu'nun konuştuğu ABD Kongresi'ni Hitler'in Reistag'ına benzetti:
"Katil, soykırımcı, savaş suçlusu Netanyahu, konuşma yapmak için girdiği ABD Parlamentosu’nda ayakta alkışlanarak karşılandı ve öyle uğurlandı. Manzara tam olarak Almanya Parlamento binası Reichstag’ı hatırlatıyordu. Hitler, Reichstag kürsüsünde konuşurken Alman parlamenterler sık sık ayağa kalkıyor, elleri kızarıncaya kadar alkışlıyor, tezahürat yapıyorlardı."
Ünal Müslümanların yegane dostunun Müslümanlar olduğunu öne sürerek yazısının sonunda İsrail ürünlerine boykot çağrısını da tekrarladı. Akşam yazarı Hüseyin Besli de benzer argümanlarla ABD Kongresi'ni sert eleştirdi. Ünal için ABD 24 Temmuz'da ölmüştü, dikkat daha önce değil...
"4 Temmuz 2024 Amerikan devletinin insanlıktan düştüğü gündür...
Katilliği, soykırımcılığı, caniliği mahkeme kararıyla tescillenmiş, yaptıklarıyla, söyledikleriyle hayvandan daha aşağı düşmüş birini konuşturmak ve alkışlamakla, bizzat Amerika'nın kendisi de insan olma vasfını kaybetmiştir.
O gün, o saçma sapan Amerikan rüyası bitmiştir.
O gün, Amerika'nın hafızası ortaya saçılmıştır."