- TEFE'ÜL -

    - TEFE'ÜL -

• Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

• Allah'a hamd Resulün'e sâlât ve selâm olsun.

• Allah'ın rahmeti bereketi mağfireti daima yardımı üzerinize olsun.

• "Sübhaneke lâ ilmelenâ illâ ma âllemtenâ inneke entel âlimul hakîm."

• "Ve ahiru davana enil hamdulillahi rabbil alemiyn.. 

• Tefe'ül, hayra yorma demektir.

• tasavvuf da kullanılan bu hâl,,

• Bir kişinin , Kuran'dan yada alimlerin yazdığı İslami büyük,

- eserlerden rast gele bir sayfayı açarak orayı uğur saymasıdır. 

• Açtığı o sayfadan okuduğu kıtayı kendine bir rehber bir haberci ,,

- Rahmân dan gelen bir işaret olarak görmesidir. 

• Kurandan Tefe'ül yapmak caiz mi?

• İnsanın karşısına çıkan, rastladığı bazı şeyleri hayra yormasına, güzel tevil,

- yapmasına “tefeül” denilir ki, caizdir ve sünnettir.

• Şimdi buradan şöyle Bir soru çıkar ortaya "Kur’ân ile tefe’üle ve rüyaya,

- itimada ehl-i hakikat taraftar değiller." 

• İslâm’da tefe’ül vardır, teşe’üm yoktur."

• (Teşe’üm: Herhangi bir şeyden uğursuzluk mânâsı çıkarmak, zarar,

- geleceğini vehmetmek, kötülük ulaşacağını zannetmek, kötüye te’vil etmek demektir.)

• Üstad" Bediüzzaman"Hazretleri bazı tefe’üllerini şöyle anlatır:

“Bundan otuz sene evvel eski Saîd’in gafil kafasına müthiş tokatlar indi. 

• Kaziyyesini düşündü, kendini bataklık çamurunda gördü. 

• Meded istedi, bir yol aradı, bir halaskar taharri etti. 

• Gördü ki, yollar muhtelif, tereddüdde kaldı.

• Gavs-ı Azam olan Şeyh Geylani’nin (RA), Fütûhu’l-Gayb namındaki kitabıyla tefe’ül etti. 

• Tef’eülde şu çıktı: "Acibtir ki, o vakit ben Dâru’l-Hikmeti’l-İslâmiye azası idim. 

• Güya, ehl-i İslâm’ın yaralarını,

 tedaviye çalışan bir hekim idim. 

• Halbuki, en ziyade hasta ben idim. Hasta evvela kendine bakmalı, sonra hastalara bakabilir."

• "Sonra, İmam-ı Rabbanî’nin Mektubat kitabını gördüm.

• Elime aldım. Halis bir tefe’ül ederek açtım.

• Acaibtendir ki, bütün Mektubat’ında yalnız iki yerde 'Bediüzzaman' lafzı var. 

• O iki mektub, bana birden açıldı. Pederimin ismi Mirza olduğundan, o mektubların başında 'Mirza,

- Bediüzzaman’a mektub' diye yazılı olarak gördüm. 

• 'Fesübhanallah', dedim,'Buyuruyor ..

• Yaşadığı zamanın muceddi'di olan üstad Bediüzzaman hazretlerinin bile,

- baş vurduğu Tefe'ül hiç boş, beleş bir vaziyet olabilir mi?

• Yazımın başında ki ehlullah Tefe'ül den razı değiller demiştik bunun asli,

- nedeni Tefe'ülün yanlış olmasından değil!

• Evliya'Ullahın büyükleri Tefe'ülü kuranı Kerim'den yapmış olsalar da,

- bizim gibi avam kişilerin bunu Kuran'dan yapmasını uygun bulamamışlardır ..

• Üstad Hazretleri de tefe’ülün teşe’üm kısmını, tahkik mesleğine uygun görmüyor.

• Mesela Kur’an’ın birçok ayetinde ehl-i küfre ağır ikaz ve tabirler var. 

• Birisi tefeül şeklinde bir sayfa açsa, bu ayetlerden birisi tevafuk etse, ümitsizliğe kapılabilir ve yeyse düşer.

• Bu sebeple Kur’an üzerinden tefe’ül etmek tahkik mesleğine pek uygun değildir. Buyurmuştur.. 

• Bir şeyi uğur saymak, bir olayı bir hayrın başlangıcı görmektir. 

• Bu güzel bir zan işi olduğundan iyidir. 

• Peygamber Efendimiz (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur:

• "Hayra yorma, güzel söz, temiz laf hoşuma gider."

• İnsan hayırlı söz söylemeli, fena ve uğursuz sözlerden dilini korumalıdır. 

•Ebu Hüreyre'den (ra) Resülullah'ın (aleyhisselam): "İslâm'da teşe'üm,

- yoktur, en hayırlısı tefe'üldür" buyurduğunu işittim, dediği rivayet olunmuştur. 

• Mecliste bulunanlar: Tefe'ül nedir Ya Resülallâh! diye sordular. Resül-i Ekrem: Sizden birinizin duyduğu güzel sözdür buyurdu. 

• Gördüğünüz gibi değerli kardeşlerim İslam ve Resullallah efendimiz bizlere,

- iyiye güzele dair yol bulmamız açısından Tefe'ülü önermiş teşe'üm,

- den yani kötü düşünmekte uğursuzluk aft etmekten men etmiştir. 

- O bakımdan Kuran'dan Tefe'ül yapmak yerine tefsirden yada en,

- güzeli: İmam Gazali, İmam rabbani, gibi büyük evliyaların kitaplarından bunu yapmamız doğrudur.

• yazımın başında Tefe'ül den sonra rüyadan da bahsettik..

• Çoğu kişi 'Rüyaya itibar olunmaz desede : Rüyanın nübüvvetin kırk,

- cüz’ünden bir cüz’ü olması, vahyin yirmi üç senelik safahatının altı aylık,

- kısmının rüya vasıtası ile inmesine işarettir. 

• Yirmi üç sene, iki yüz yetmiş altı ay yapar, bunu kırka böldüğümüzde altı,

- küsur ay yapıyor ki, vahyin bir kısmı bu altı ay müddetinde rüya yolu ile indirilmiştir.

• Yani 23x12 = 276/40 = 6,9 ay yapar. Kırkın kırk altı olduğu da rivayetlerde vardır.

• Enes İbn-i Mâlik radiyallahu anh'den rivâyete göre, Resûlu'llah Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyırmuştur:

• "Sâlih bir kişi (veyâ sâliha bir kadın) tarafından görülen güzel rü'yâ,

- nübüvvetin kırk altı cüz'ünden bir cüz'üdür."

• Ayrıca, Ebû Hüreyre radiyallahu anh'den rivâyete göre, Resûlullah,

- Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

- "Zaman yaklaşınca (ve kâinat son günlerini yaşamağa başlayınca) 

- mü'minin rü'yâsı yalan çıkmaz; çünkü mü'minin rü'yâsı nübüvvetin kırk altı,

- cüz'ünden bir cüz'üdür. Nübüvvetten cüz'ü olan şey ise yalan olamaz."

• Yani Tefe'ül ve rüyaların İslam da yeri yoktur red edilmiştir gibi bir sav söz konusu değildir.!!!

• Değerli kardeşlerim üstat Necip Fazıl Kısakürek diyor ya ;

• Anladım işi, sanat Allah'ı aramakmış.

Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış...

• Marifet her rüyada Tefe'ül ile Allah'ı aramak her şeyden ve her, halden ona varmak için ders çıkarmaktır. 

               Fİ_ EMANİLLAH _ 

...... Kablel-vuku.....

 • "...Rabbişrah-li sadri. Ve yessir li emri. 

• Vahlul ukdeten min lisäni. Yefkahů kavli." Allahümme- Âmin...