Nurcuların Kırkıncı Kolu’na mensup bazı akademisyenlerin Bingöl Üniversitesinde kadrolaştığı ileri sürüldü. Cemaat mensuplarının baskısı nedeniyle istifa etmek zorunda kalan öğretim üyelerinin olduğu öğrenildi.
Bingöl Üniversitesinde bazı akademisyenlerin ‘FETÖ benzeri yöntemlerle’ baskı ve bezdiriye (mobbing) uğradığı ileri sürüldü. İddiaya göre üniversitede Nurcuların Kırkıncı koluna mensup akademisyenlerin kadrolaştığı, kendilerinden olmayan öğretim üyelerini üniversiteden uzaklaştırmaya çalıştığı belirtildi.
Üniversite kaynakları, özellikle vatansever, milliyetçi görüşteki akademisyenlerin Kırkıncı cemaati mensupları tarafından baskıya maruz kaldığını aktardı. Kaynaklar, “Üniversitede baskılara dayanamayıp ayrılan öğretim üyeleri var. Tek tek istifa ediyorlar” dedi.
Üniversitenin eski araştırma görevlisi Y.K., 2013-2014 yıllarında Atatürk Üniversitesinde doktora öğrencisiyken tez hocası M.Ç. tarafından “Kırkıncı cemaati” sohbetlerine çağırıldığını, himmet parası vermesi teklif edildiği, bunları yapmazsa akademik kariyerinin engelleneceği tehdidine maruz kaldığını öne sürdü.
M.Ç.’nin Bingöl’de dekanlık yaptığı dönemde fakültedeki bazı akademisyenlerin Bank Asya’da hesabının olduğu ve akademik unvanlarını usulsüz şekilde aldığını iddia eden Y.K., M.Ç.’nin kızının da FETÖ’nün kapatılan okulunda öğretmenlik yaptığını söyledi.
Kendisine yönelik “cemaat baskısını” Emniyet’e ve Yükseköğretim Kuruluna (YÖK) şikayet ettiğini belirten Y.K., M.Ç. hakkında soruşturma başlatıldığını ifade etti. Y.K., soruşturmacının üniversiteden hiçbir belge istemeden soruşturmayı kapattığını ileri sürdü.
Y.K., 15 Temmuz’dan sonra FETÖ şüphelisi akademisyenler hakkında başlatılan soruşturmaların üstünün örtüldüğünü de iddia etti.
SORUŞTURMASI SÜREN AKADEMİSYENLER VAR
Başka bir kaynak da FETÖ’nün devlette etkin olduğu dönemde Bingöl Üniversitesinde kadroya alınan çok sayıda akademisyenin usulsüzce yerleştirildiğini belirtti. Kaynak, bazı öğretim üyelerinin ALES ve dil puanlarının şartları sağlamadığı halde bu durumun görmezden gelindiğini ifade etti.
Rektör yardımcılarının hukuksuz şekilde yükseltildiği, doçentlik ve profesörlük unvanlarını usulsüz aldıklarını ileri sürdü.
Kaynaklar, üniversitede hala bazı akademisyenler hakkında FETÖ soruşturmasının sürdüğünü ileri sürdü ve şu uyarıyı yaptı:
“Bunlar Nurcu Kırkıncı cemaati gibi görünüyorlar ama aslında FETÖ gibi hareket ediyorlar. Zamanında Adil Öksüz’le birlikte konferanslara katılan isimler üniversitemizde görev yapıyor. Bingöl’deki yapılanmayla mücadele edilmeli.”
NURCU VE MENZİL YAPILANMASI
Aydınlık’tan Kaan Arslan haberine göre kaynaklar, üniversitedeki akademisyenlerin yüzde 70’inin Kırkıncı cemaatinden olduğunu ileri sürdü.
Kırkıncı grubundan olmayanlar bazı öğretim üyelerinin ise Menzil cemaatine girdiği iddia edildi.
Başka bir kaynak ise Bingöl Üniversitesini “FETÖ’nün kalesi” olarak nitelendirdi. Kaynak, kendilerine baskı yapan idareciler hakkındaki hiçbir şikayetin dikkate alınmadığını kaydetti.
‘BÖLÜM BAŞKANLIĞIM VERİLMEDİ’
Başka bir akademisyen, Bingöl Üniversitesinde bölüm başkanlığını kazanmasına rağmen üniversite yönetiminin görevi teslim etmediğini ileri sürdü. Kaynak, konuyu idare mahkemesine taşıdığını, mahkemenin lehine karar verdiğini ancak üniversite yönetiminin mahkeme kararına uymadığını iddia etti.
Kaynak yaşadığı süreçle ilgili şunları aktardı:
“Hakkımda bir disiplin soruşturma başlatmışlar. Bunu gerekçe göstererek bölüm başkanlığı atamamı yapmadılar. Soruşturma için dışarıdan üç kişi ayarlandı. 1999’dan beri bütün çalışmalarım araştırılıp 40 sayfalık bir intihal raporu hazırlanmış. Sonra üniversite yönetiminin görevlendirdiği bir soruşturmacı, komisyonun raporu üzerinden soruşturma başlattı, raporun ‘tartışmalı’ olduğunu tespit etti. Aklanmam gerekirken bu durum tarafıma tebliğ edilmedi ve soruşturma sonuçlandırılmadı. Tüm süreç usulsüz ama görevime atanmadım. Kırkıncılar benim yerime bölüm başkanlığına kendi adamlarını atadılar. Yönetim sadece bunu da yapmadı. 8 ay boyunca mobbinge maruz kaldım. Lojman hakkım yıllardır verilmiyor. Birinci sırada olmama rağmen lojmana çıkamıyorum. Benimle uğraşanlar hakkında şikayette bulundum diye bana kınama cezası verdiler.”
AYM KARARINA RAĞMEN HAKLARI VERİLMİYOR
Üniversitede 2013’ten önce görev yaptığı sürede çeşitli baskı ve engellemelere maruz kalan akademisyen Zülküf Kılıç, aldığı bir disiplin cezası sonrası 2013-2020 arası 8 sene işsiz kaldı.
Mahkemede Kılıç aleyhine ifade veren bir tanığın “aile ziyaretlerine katılmadığı” dediği ileri sürüldü. İfadenin verildiği tarihte mahkemenin üyesi üç hakimin de FETÖ’den ihraç edildiği iddia edildi.
Aleyhindeki 85 davayı da kazanan Kılıç, Anayasa Mahkemesince (AYM) de haklı bulundu. 2020’de üniversiteye geri dönen Kılıç’ın özlük haklarını hala alamadığı belirtildi.
2011 ile 2013 yıllarında dokuz farklı disiplin cezası alan Kılıç, süreci yargıya taşıdı. Bu disiplin cezalarının üçü itiraz üzerine YÖK tarafından kaldırılırken diğerleri hakkında ise derece mahkemelerince hukuka aykırı oldukları gerekçesiyle iptal kararları verildi.
Odatv'de yer alan habere göre, Devam eden süreçte intihal iddiasıyla Kılıç’ın doktora tezi iptal edilerek doktor unvanı geri alınırken buna yönelik işlem de mahkemece iptal edildi. Bununla birlikte Kılıç’ın görev yaptığı üniversitenin rektörünün şikayeti üzerine hakaret suçundan yürütülen yargılamada da Kılıç beraat etti. Yine Kılıç’ın görev süresinin sona ermesi nedeniyle yeniden atanmamak suretiyle görevine son verilmesine ilişkin işlemin de iptaline karar verildi.
İSTİRAHAT RAPORLARI DÜZENLENDİ
Ayrıca disiplin cezalarının tesis edildiği dönemde Kılıç hakkında çeşitli sağlık kurumları tarafından “depresif duygu durumu, anhedoni, insomnia ve depresif nöbet” tanılarıyla istirahat raporları düzenlendi.
Kılıç hakkındaki bu sürece ilişkin, psikolojik taciz nedeniyle maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.
Başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
‘TEZİ ŞARTLARI TAMAMLAMIYORDU’
Bahsi geçen eski dekan ve rektör yardımcısı M.Ç.’yle konuşarak üniversiteye yönelik iddiaları sorduk. Kırkıncı cemaatine mensup olmadığını belirten M.Ç., kızının FETÖ’nün kapatılan bir dershanesinde bir dönem öğretmenlik yaptığını da kabul etti.
M.Ç., tez öğrencisi Y.K.’nin gereken şartları sağlamadığı için tezini tamamlamadığını söyledi. Kimseden himmet parası istemediğini ileri süren M.Ç., kendisine yönelik iddiaların Ülkücü kökenli akademisyenlerden geldiğinin de altını çizdi.
NURCULUĞUN KIRKINCI KOLU NEDİR
Said Nursi’nin talebesi Mehmet Kırkıncı tarafından Erzurum merkezli kurulan cemaat, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde etkili oldu.
Fetullah Gülen’in de içinden çıktığı belirtilen Kırkıncı grubuyla ilgili 2019’da yayınlanan Diyanet’in Gizli Tarikatlar Raporunda şunlar aktarılmıştı:
“Grup, çalışmalarını ‘Erzurum Eğitim ve Kültür Vakfı’, ‘Suffa Vakfı’ ve ‘Feyyaz Bilim ve Gelişim’ bünyesinde yürütmektedir. Eğitim faaliyetlerine ağırlık veren grup, özellikle ‘Feyyaz Bilim ve Gelişim Derneği’ aracılığıyla internet alanında on üç farklı dilde çalışmalar yürütmektedir.
Kırkıncılar Grubu, Said Nursi’ye Kur’an’da işaret edildiği, Risalelerinin koruma altında bulunduğunu iddia etmektedir. Öte yandan bu yapı, Said Nursi’nin Gazzali, Razi, İbn Rüşd, İbn Sina ve Mevlana seviyesinde bir müceddid ve mürşid, hatta ahir zamanda beklenen ve özel görevlendirilen bir zat olduğu gibi aşırı yüceltici nitelemelerde bulunmaktadır.”