Türkiye'de son yıllarda yakalanan uluslararası suç örgütlerinin yöneticilerinin sayısında artış dikkat çekiyor. Uzmanlara göre bunun pek çok etkeni bulunmakla birlikte üç temel nedeni var. Kara para aklama koşullarının uygun olması, kolay vatandaşlık alınabilmesi ve vize uygulaması olmaması.

Son zamanlarda uluslararası suç örgütlerinin Türkiye'yi merkez olarak seçtiği iddiası sık sık gündeme geliyor. Son aylarda çok sayıda uluslararası suç örgütü lideri, yöneticisi ve üyesi başta İstanbul olmak üzere çeşitli kentlerde yakalandı.

Son operasyon 15 Aralık'ta duyuruldu. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Interpol (Uluslararası Polis Teşkilatı) tarafından kırmızı bültenle aranan ve Belçika'da uyuşturucu ticareti yapan İngiltere vatandaşı Muhammed Zakir Miah ile Vietnam'da ağır yaralama suçundan aranan Çin vatandaşı Chen Xuefeng'in (Çen Şufeng) İstanbul'da yakalandığını açıkladı.

DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın haberine göre, yakalanan bazı isimlere Türk vatandaşlığı verildiğinin ortaya çıkması ise tartışmanın başka bir boyutunu oluşturuyor.

Yakalanan bazı isimlere Türk vatandaşlığı verildiğinin ortaya çıkması ise tartışmanın başka bir boyutunu oluşturuyor. 4 Kasım'da düzenlenen operasyonda Avusturalya merkezli uyuşturucu ticareti örgütü Comanchero'nun kırmızı bültenle aranan liderlerinden Maximilian Rivkin ve Necmi Saki yakalanmıştı. Sırbistan kökenli İsveç vatandaşı olan Rivkin'in "Nikolaj Ankov" adına düzenlenmiş Bulgaristan pasaportuyla Türk vatandaşlığına geçtiği ve Cem Cansu adını aldığı ortaya çıkmıştı.

TÜRK VATANDAŞLIĞININ KOLAY ALINMASI

Peki son yıllarda Türkiye neden uluslararası suç örgütlerinin akın ettiği bir ülke konumuna geldi?

Uzmanlara göre bunun pek çok etkeni bulunmakla birlikte üç temel nedeni var: Kara para aklama koşullarının uygun olması, kolay vatandaşlık alınabilmesi ve vize uygulaması olmaması.

Yabancılar için Türkiye'de vatandaşlık almak zor değil. En az 500 bin Amerikan Doları karşılığında sermaye yatırımı gerçekleştirmek, en az 400 bin Amerikan Doları karşılığı taşınmaz satın almak ve bunu üç yıl satmamak, en az 50 kişilik istihdam sağlamak, en az 500 bin dolar mevduatı bankada üç yıl tutma gibi şartları yerine getiren yabancılara Türk vatandaşlığı veriliyor. Eğer vatandaşlık alan uluslararası suç örgütü yöneticisi hakkında Interpol tarafından aranma kaydı yoksa bu kişi Türkiye'de rahatlıkla faaliyet yürütebiliyor.

Eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Furkan Sezer de yabancı mafya gruplarının Türkiye'yi tercih etmelerinin en önemli sebeplerinden birinin "kolay vatandaşlık elde etmeleri" olduğuna işaret ediyor. Sezer'e göre Türkiye'nin Avrupa, Ortadoğu ve Asya arasında bir köprü olması da bunu destekleyen nedenlerden biri.

Furkan Sezer, "varlık barışı"nın da kara para sahiplerinin önce vatandaşlık aldığı ve devamında kara parayı Türkiye'ye getirerek finansal sisteme soktuğuna dair gözlemler olduğuna işaret ediyor. Bu iki nedeni beraber değerlendirmekte fayda olduğunu kaydeden Sezer, bir diğer faktörün de Türkiye'ye seyahatlerde çoğu ülkeye vize uygulanmaması olduğunu belirtiyor. Sezer, yabancıların ticaret hayatının içine rahatça dahil olabilmeleri ve bir Türk vatandaşı gibi sistemde bulunabilmelerinin de önemli bir etken olduğunu aktarıyor.

Varlık barışı, gerçek ve tüzel kişilerin yurt içi ve yurt dışındaki varlıklarını Türkiye'de kayıt altına alması ve bunun karşılığında da bazı imtiyazlardan faydalanması anlamına geliyor.

GRİ LİSTE SORUNSALIMIZ VAR

Pandemiden sonra hem ülkeler arası para geçişlerin hem de insan geçişlerinin daha belirgin ve artan bir ivmeyle gerçekleştiğini söyleyen Sezer, her şeyin ihraç ve ithal edilmesinin kolaylaştığı bir düzende, mafya ve kara paranın ülkeler arasında rahatça dolaşmasına imkan tanıdığını ifade ediyor:

"Bizim buradaki duruşumuzu uluslararası suç örgütleri ve kara para ile ne kadar ve nasıl mücadele ettiğimiz gösterecektir. Bizim ayrıca bir gri liste sorunsalımız var. Bu da bizi kara para ve uluslararası suç örgütleriyle mücadelede etkin kılmak için bir motivasyon kaynağı. Ben FATF'ın 2024 yılı Haziran ayında vereceği kararı siyasi, ideolojik ve din eksenli soslara batırmadığı müddetçe ülkemizin gri listeden çıkartılacağına yönelik olacağına inanmaktayım."

YASAL DÜZENLEMELERLE SAĞLANAN KOLAYLIKLAR

Kara para aklamanın son dönemde artan bir olgu olmadığını belirten vergi uzmanı Ozan Bingöl ise iki yıl önce de kara paranın aynı yoğunluk ve hacimde olduğunu, ancak son dönemdeki operasyonların kara para ve aklama faaliyetlerini görünür kıldığını düşünüyor.

Türkiye'de "kara para yetiştirmek" için uygun bir zemin bulunduğunu söyleyen Bingöl, neredeyse her yıl çıkarılan ve nedense bir türlü barışılamayan varlık barışı uygulamasına işaret ederek sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Bu tür uygulamalar, kaynağı belirsiz paraların kolayca sisteme girmesine zemin hazırlıyor. Kara para sahibi bir kişi bunu aklayabilmek için yüzde 15-20 arası komisyon vermeye razıyken kamunun yüzde 2 vergiyle veya vergisiz olarak kaynağı belirsiz parayı buyur etmesi gibi garip bir durum ortaya çıkıyor. Kara para sahibi birisi için inanılmaz bir imkandır bu tarz uygulamalar."

"Stok affı" gibi vergi yapısını erozyona uğratan, kara para aklamaya zemin hazırlayan düzenlemeler olduğuna işaret eden Bingöl, "Son dönemdeki stok affı ve benzeri uygulamalar yoluyla işletmelerde olmayan stoklar düşük oranlı vergi ödenerek varmış gibi beyan ediliyor. Sonra bu tutarlar üzerinden kesilen faturalarla kara para sisteme sokuluyor. Polat (Dilan - Engin Polat) olayında bu husus aleni olarak ortalığa saçıldı. Yani yasal düzenlemeyle buna zemin hazırlanıyor. Biz stok affının yanlışlığını yasa teklifi aşamasında yazıyla uyarmıştık. Ama duymazdan geldiler" diyor.

"NEREDEN BULDUN?" DİYE SORAN YOK

"Nereden buldun?" sorusunun sorulmamasının da kara paraya kapı araladığını söyleyen Bingöl, "Türkiye'de birdenbire milyon dolarlarla ortalıkta dolaşan birisine herhangi bir kamu otoritesinin 'bir dakika, sen bu kadar parayı nereden buldun?' deme yetki ve görevi yoktur. Mevcut iktidarın 2002 yılında iktidara geldikten sonra yürürlüğe sokmadığı ve kaldırdığı ilk husus 'nereden buldun?' ile ilgili kanuni düzenlemedir" diyor.

Suç örgütü liderlerinin siyasilerle yakın ilişkilerinin de bu sorunda önemli bir rol oynadığını kaydeden Bingöl, kara paranın artmasındaki başka bir nedeninin “kripto varlık piyasasındaki regülasyon boşluğu” olduğunu ifade ediyor. Bingöl, son dönemde kripto varlıkların para aklama olaylarında sıklıkla kullanıldığını gördüklerini dile getiriyor:

Arıkan 'İlk Adımı Kongrede Attık' Diyerek Yeni Nesil Siyaseti Anlattı:Önyargılardan Arındırılmış Bir Siyaset Arıkan 'İlk Adımı Kongrede Attık' Diyerek Yeni Nesil Siyaseti Anlattı:Önyargılardan Arındırılmış Bir Siyaset

"Ama Türkiye'de kripto varlık piyasası regüle edilmemiş bir alandır. Bu sektörde her yıl milyarlarca liralık vergi kaybı yanında ciddi kara para aklama riskleri de söz konusudur. Bu alanın düzenlenmemesi 'bilinçli bir tercih midir' diye sormadan edemiyorsunuz. Vergi tabanını genişletmek yerine sürekli dar gelirli üzerine yıkanlar neden bu tür alanları radarlarına almazlar, diye sormak gerekir."

Editör: Ahmet Kacır