Merhaba…
Sevgili meridyenhaber okuyucuları, bugünden itibaren bu köşede sizlerle beraber olacağız. Köşemizin adı büyük usta Yaşar Kemal’in dünya edebiyatına mal olmuş ve beni çok etkileyen “İnce Memed” romanından geliyor. Çukurova bölgesinde geçen romanın kahramanı olan İnce Memed, ağalara ve düzene karşı açtığı savaşta mecbur adamdır yani mücadeleye mecbur kalmıştır, haksızlığı kabul etmez, kendine çizilen kadere boyun eğmez.
Biz de Çukurova’nın suyunu şalgamını içmiş biri olarak “ağalara ve zulümlere” karşı olan mücadelemizi, zamana uygun olarak, “dağlarda” değil evrensel ve anayasal haklardan olan ve insanı diğer canlılardan ayıran düşünce ve kanaat hürriyetinin bir yansıması olan ifade hürriyeti kapsamında “meydanlarda ve medyada” vermeye çalışacağız. Görüş ve önerilerinizi eposta yoluyla her zaman paylaşabilirsiniz.
Bu köşede genellikle güncel konularda bazen de farklı konularda yazacağız. Bazen de, 21 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen hukuksuz OHAL sürecinde, çeşitli makam sahiplerine yazdığımız ancak cevap alamadığımız mektupları paylaşacağız. Bu kapsamda ilkyazımızda 24.01.2019 tarihinde Akp Genel Başkan Yardımcısı ve İnsan Hakları Başkanı Leyla Şahin Usta’ya yazdığımız mektubu paylaşacağız.
****
Leyla Şahin Usta’ya açık mektup…
Malumunuz olduğu üzere kısa süre önce yaptığınız "İnsan hakları ihlali denince, somut, söylenebilecek bir iki tane olay bile gündeme getiremiyorlar. Türkiye insan hakları noktasında pek çok Avrupa ülkesinin ve ABD'nin, kendisini özgürlük ve insan hakları noktasında ileri olarak niteleyen pek çok ülkenin standartlarının üzerindedir…” şeklindeki beyanınız kamuoyunda geniş yankı bulmuş ve tartışmaları berberinde getirmiştir.
Partinizin bugün iktidar olmasının başta gelen nedenlerinden biri olan hatalı 28 Şubat muhtırasından sonra başörtüsü nedeniyle yaşadığınız mağduriyetten kaynaklı olarak uzun süre hak mücadelesi verdiğinizi biliyorum. Ancak üzülerek görüyorum ki şimdi muktedirlerle beraber olunca ülkede yaşanan her şeyi görmezden gelmektesiniz.
Kendinize hak gördüğünüzü başkasına çok görmeyin ilkesinden hareketle haksızlığın sadece kendinize ve yakınlarınıza yapıldığında değil; dini, dili, kökeni, milliyeti, rengi, düşüncesi ne olursa olsun herkese yapıldığında da haksızlık olduğu konusunda dikkatinizi çekmek maksadıyla şahsınıza yazma gereği duydum.
Harbiye ile beraber 26 yıl üniforma giydim, üç defa şark görevi yaptım, yüzbaşı kardeşim 2015 yılında güney doğuda şehit oldu. Bir gece yarısı yayınlanan OHAL KHK’sı ile Jandarma teşkilatından çıkarıldım, hem de kardeşimin şehadetinin birinci yılında imzalanan kararla terörist ilan edildim. Emeklilik dilekçesi vermiş emekli olmayı beklerken bu yapılan bana yapılan haksızlıkların sonu değil başı olmuştur.
Özelde şahsıma genelde ise KHK ile ihraç edilen vatandaşlara uygulanan medeni/sivil ölüm amaçlayan yaptırımlara ilişkin ayrıntılı beyanım Kamu Denetçiliği Kurumuna yaptığım başvuruda ayrıntılı olarak açıklanmış olup, dilekçe sureti ektedir.
Jandarma teşkilatından çıkarılmama ilişkin belgeye ise yakın zamanda ulaşmış bulunuyorum. Belge dediysem gerçekten belge olduğundan değil, öyle göründüğünden diyorum. İçeriğinin manipüle edilmiş ve gerçeğe aykırı olması bir tarafa, doğru olduğu kabul edilse bile bir subayın 26 yıllık hizmetini bir kalemde silen ve onu terörist ilan eden belge partinizin başında olduğu idarenin cinnet geçirmiş halini ortaya koymaktan başka bir şey ifade etmemektedir. Mezkûr karar ve bu karara karşı OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna gönderdiğim beyanlarımı içerir dilekçe sureti ekte sunulmuştur.
Sözde belgedeki hususların aynı zamanda hakkımdaki silahlı terör örgütü üyeliği davasındaki deliller(!) olduğunu da belirtmek isterim. Fikir edinmeniz açısından iddianamenin ilk iki sayfasını da ekte sunuyorum. Belgeleri inceleyince iktidarınızın nasıl bir hak, hukuk ve adalet katliamı yaptığını, insan hakkı ihlali olarak değil iki on binlerce olay olduğunu anlayacağınızı düşünüyorum.
Meriç’te Ege’de boğulan bebekler kadınlar, hayatında silah görmemesine rağmen silahlı terör örgütü üyesi olarak cezaevine attığınız binlerce “başörtülü bacım” size günah olarak yeter diye düşünüyorum. Talep ettiğiniz takdirde başka belge sunmaya ve izah etmek için görüşmeye hazır olduğumu da belirtmek isterim. Saygılarımla…
****
Malumdur ki leyla Şahin iktidarın yıllardır ve halen nemalanmaya devam ettiği “benim başörtülü bacım” olayının simgelerindedir. Ancak son dönemdeki “başörtülü bacı kıyımı”nda en küçük bir açıklama ve itirazda bulunmamıştır. İnsan haklarından sorumlu olmasına karşın partisi tarafından yapılan insan hakkı ihlallerine ve ohal sürecinde khk’lılara yapılan medeni/sivil soykırıma sessiz kalmış, zalime karşı dilsiz olmuştur.
***
Yazımızı İnce Memed’den bir alıntıyla sonlandıralım; “İnsanlar her şeye, her şeye başkaldırmalı diyordu. İnsanlar böyle uyudukça, insanlar böyle zulüm altında inlemeyi kabul ettikçe insanlığın bir sinekten ne farkı kalır, insanlar, eğer en küçük bir haksızlığa, zulme başkaldırmayı akıl etmezlerse, insanlık bundan böyle daha da beter hale düşecektir.”