Yaşamları İle Örnek, Ölümleri İle Nasihat Olanlar!

Yaşamları ile örnek, ölümleri ile nasihat olanlar!

Bazı ölümler vardır ki kalemin ve de kelamın ifade etmeyi başaramadığı hakikatleri gönüllere nakşeder.

Kısacık yaşamlarına bir dünya güzelliği sığdırabilmiş 4 yiğit evladımızın vefatı işte böyle bir etki meydana getirdi.

Tıpkı henüz 19 yaşında iken Gazze’ye hapsedilmiş Filistin halkına yaşam koridoru açmak üzere bindiği iyilik gemisinde terörist İsrail askerlerine karşı direnirken şehadete koşan Furkan gibi.

Siz satırlarca yazılar yazar, cümleler dolusu kelam edersiniz de başaramazsınız ama bir yiğit çıkar koca dünyaya ilahi mesajın en güçlü ifadesi ile seslenir. Üstelik o sesleniş kulaklara değil gönüllere tesir eder.

Nitekim “Ne olacak bu gençlerin hali z kuşağında hiç iş yok.” diye sızlanıp duran büyüklerine aldırmadan çoktan yol almış, istikamet belirlemiş 4 güzel genç “marufu emrederek” silinmez izleri bırakıp geçip gitti bu âlemden.

Henüz 26 yaşındaki Tarık Keseci, Baykar savunma şirketinin en sevilen genç uçak mühendislerinden birisiydi. İşlerinin önemine, yoğunluğuna rağmen şartlarını zorlayarak genç nesle teknoloji aşılamaya çalışıyor, İHH'nın gönüllüsü olarak gençlik kamplarında eğitimler vererek ülkemizin gençlerini bilinçlendirmeye gayret gösteriyordu. Tarık 2016’da twitter hesabından yaptığı paylaşımda beslendiği kaynağı çok açık ortaya koymaktaydı.

“İlk dava hayalimdi. Büyüyünce Erbakan olacağım. Onun hayaliyle koşup geldim İTÜ’ye. Soranlara ‘Erbakan’ın okulunda okuyorum.’ diyorum. Çünkü bu okuldaki gayemiz uçak mühendisi, makine mühendisi olma gayesi değil, Erbakan olma gayesidir. İslam’a böyle hizmet edilir diye gösteren zat-ı muhteremin gösterdiği yoldan yürümek için buralardayız. Parası, malı, mülkü makamı batsın. Vatanımıza, milletimize, dinimize hem mühendis hem lider hem de Savunan Adam Erbakan gibi hizmet edebilmek duası ile”.

Tarık yalnız değildi elbet, kendisi gibi Erbakan Hocasının izini süren, gönüllüsü oldukları, öncülük etmek istedikleri bir dava uğruna İHH Çatısı altında buluştuğu 3 yiğitle yola düştü.

Tarık Kesici (26. Uçak Mühendisi), Yusuf Taha Göktaş (22. Teknik Üniversite Makine Mühendisi Öğrencisi), Murat Can Kaya (21. Kütüphane ve Arşiv Bölümü Öğrencisi), Kağan Talip Tığlı (25 Veri Mühendisi) idi.

Kağan Talip Tığlı bir yandan Türk Telekom’da veri mühendisi olarak çalışıyor bir yandan Yüksek lisans ve çap yapıyor diğer yandan ise İHH çatısı altında İstanbul’daki gençlere yönelik faaliyetlere başkanlık ediyordu.

Henüz üniversite son sınıf öğrencisi olan Murat Can yıllardır pek çok kademesinde gönüllü olduğu Genç İHH’nın lise sorumlusuydu. Hem eğitimini yürütüyor hem de liseli gençlere ulaşmanın, onları “iyilik kervanına” katmanın çabasını güdüyordu. Kendilerine Süleymaniye’de tahsis edilen mekânı ziyarete gittiğimde, coşku ve heyecanla her alanı nasıl değerlendireceklerini, planladıkları faaliyetleri anlatırken ki heyecan ve coşkusunu unutamıyorum. Kapıdan uğurlarken “Bu mekân size, sizde bu mekâna çok yakıştınız. Hayırlı hizmetlerinize vesile olsun.” dediğimde memnuniyet dolu bakışlarını son görüşüm olduğunu bilemezdim.

Bir başka güzel yavrumuz Yusuf Taha ise diğerleri gibi iffet abidesi bir gençti. Kendisine yazığı notları daima başucunda tutuyordu.

Şartlar ne olursa olsun ezanı duyduğunda namaza kalk.

Kur’an-ı Kerim’i oku, incele, dinle. Küçük zamanları bile yararsız işlere ayırma.

Hiçbir konuda aşırı tartışmayın zira gösteriş hiçbir zaman yarar sağlamaz.

Fazlaca gülme! Çünkü Allah’a bağlı gönül, sakin ve vakarlı olur.

Maskaralık yapma. Çünkü mücahid bir millet, ciddiyetten başka bir şey tanımaz.

Dinleyicinin işiteceğinden fazla sesini yükseltme. Çünkü bu bencillik ve eziyet verir.

Kişileri çekiştirmek ve tavırları küçümsemekten sakın. Hayırdan başka bir şey konuşma.

Karşılaştığın kardeşlerinle sizden istemese bile tanışmaya çalış.

Yapacak bin görevin varsa onu en kısa yoldan en güzel şekilde bitirmeye çalış.

Ahdinize, sözünüze ve vaadinize vefa gösterin. Şartlar ne olursa olsun bunlara muhalefet etmeyin.

Okuma ve yazmanı sağlamlaştır. İhtisas sahibi olduğun branşta derinleş.

Malının bir kısmı ile davaya katıl.

Paranı biriktir, lükse tabii olma.

Durmadan tevbe et, uyumadan evvel muhasebe et.

Bütün konfor ve rehavet yerlerinden uzak dur.

Gözünü haramdan sakın, duygularına hâkim ol.

Her yerde davanı yay.

İşte bu idealist pırıl pırıl 4 delikanlı ülkemiz gençliğine teknoloji ve bilişim dünyasının kapılarını aralamak, bu anlamda rehberlik etmek gayreti ile bir araya gelmişlerdi. Bir yandan teknoloji ve bilim alanına gençlerin dikkatini çekmeye çalışırken bir yandan da imanlı gençlerin bu alanda bir araya gelmesini ve bir değer üretilmesini amaçlamaktaydılar. Öncesinde yapılan hazırlıklar esnasında mütemadiyen ”bu kamp çok önemli.” diyorlardı.

Uçak Mühendisi Tarık Keseci pozitiften henüz iki gün önce negatife dönmüş olmasına, olanca yoğunluğuna rağmen diğer üç katılımcı arkadaşları ile 27 Kasım sabah namazı sonrası yola çıktı. Bursa’da gerçekleşmesi planlanan “Bilişim Kampı’’ için gençler toplanmış kendilerini bekliyorlardı.

Haftalar öncesinden hazırlanan afişe isimler, konular yazılarak gençlerin davet edildiği sırada, göklerde hazırlanan davetten her birimiz habersizdik oysa.

Kaderin tecellisi olacak ki 4 güzel genci bir araya topladı ve İlahi davete beraber icabet ettiler.

Cihat-ilim yolunda ve Allah için çıkılmış her yolun sonunda şehadete ulaşılması umulur. Biz de yavrularımızın kısacık yaşamlarında ilime sarıldıklarına, Allah için koşturup durduklarına şahidiz. Ki her türlü ifsadın çemberine alınmış gençliğin ilim ve iman ehli olabilmeleri için gösterilen gayretin bir ifadesi olarak çıkılan yolculuğa “sefer” vaki olan ölüme ise şehadet gözüyle bakıyoruz.

“Marufu emir ve münkirden nehiy yolunda ölenler şehittir”. (Tirmizi)

Allah yolunda geçirilecek bir ömrü planlarken henüz yaşamın baharında vefat eden, kısacık yaşamlarına rağmen adeta bir kanaat önderi, büyük bir âlim gibi uğurlanan gençlerimiz bir başka nasihati daha bırakıp gittiler..

Ömrün miktarı amelin miktarına eşit değildi. Bu işin matematiğinde amelin çokluğu, eylemin bereketi yaşamın süresine denk değildi.

Ancak uzun bir ömre, zorlu bir mücadeleye sığabilir diye düşünülecek hayırlı amellerin bir çırpıda kazanılabileceği ve insanlığa tesirli bir tebliğ olacağını öğrettiler bize bu güzel gençler,

Fatih camiine sığmayan kalabalıkların dua ve göz yaşları ile yolcularınken Rableri katına, dünyanın her köşesindeki ümmet ferdinin gönlünde manevi çiçekler açıldı..

“Yol O’nun varlık O’nun gerisi hep angarya” diyor ya şair; Allah’ın cc davası yeryüzünde yeşermeye, çiçekler açtırmaya devam edecek ve nice güzel yürekler bu kutlu davayı layığı ile elden ele teslim edecek bi-iznillah..