İyi bir aile terbiyesi almış çocukları düşünüyorum.
Yirmibirinci yüzyıl ortalarına varmadan çocukluğunu yaşayan milenyum çocuklarını.
Hepsi şuanda hemen hemen 18’li 20’li yaşlarında hayatlarının dönüm noktalarındalar;
belki bir mesleğe çıkacak belki kariyer odaklı çalışacak belki de ülkemin veya dünyanın geleceğine yön verecek insanlar olacaklar ama hepsinde bir telaşa var;
bir akış içinde kaybolup gidiyorlar sanki;
sınav telaşesi, akıp giden günler, beğenilme kaygıları, takdir edilme isteği veya hepsinden uzakta bir atalet hali..
peki bunca hengamede kendini dinleyebilmek ne kadar mümkün onlar için?
Maddiyattan, bu dünyanın telaşesinden uzakta, ne derece yetiştirebiliyoruz çocuklarımızı,
gençlerimiz ne kadar tatminler manevi dünyalarında, veya o maneviyatı oluşturabildik mi çocuklarımız için?
Bir anne baba olarak ne sunabiliriz onlara veya geleceğin ebeveynleri olarak elimizden ne gelir?
Yeni bir gençlik tahayyülü mümkün mü?
Karnını doyurduğumuz kadar ruhuna hitap edebilecek miyiz çocuklarımızın?
Sanıyorum teknoloji çağında anne baba olmak tüm bu söylediklerim yanında tehlike arz ediyor.
Bir kitabın sayfalarını çevirmeyen, sahaf nedir bilmeyen, kütüphane yolu tutmamış,
gözü ve kulağı belki Alllah’ın kelamından uzak,
o manevi boyutun idrakine varamamış gençler yetişiyor..
Peki nedir bu kıskaçta yeni bir gençlik tahayyülü için çözüm?
Yine sanıyorum ki çocukluk çağı bile çok geç bir dönem bunun için.
Annenin, çocuk daha karnındayken sakındığı gibi herşeyden kendini sakınmamız gerekiyor çocuklarımızı.
Peki dua edersek olur mu?
Elleri semaya açıp dilemek elimizden geleni yaptığımızın iddiasıdır fakat samimiyetimizi Allah bilir.
Çocuklarımız için elimizden geleni önce ‘biz’ yapalım.
Biz örnek olalım ki onlar ibretlik olmasın..
Zeynep KESKİN