'Yitirilen Manevi Değerler ve Günümüz Gençliği'
Geride bıraktığımız yüzyılın özellikle son çeyreğinden bu yana yeryüzünü kan ve gözyaşına boğan, on milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine, milyonlarcasının yaralanmasına ve sakat kalmasına, milyonlarcasının ise evlerinden, yurtlarından çıkarılarak göçe zorlanmasına neden olan savaşlar, soykırım ve katliamlar bugün de dünyanın hemen her noktasını kasıp kavurmaya devam ediyor. Çağın tüm gelişmişliğine rağmen hala en büyük sağlık sorunu olarak varlığını sürdüren açlık ise her yıl yaklaşık 18 milyon insanın yaşamını yitirmesine neden oluyor. Bir başka evrensel sorun olan ve büyük küçük neredeyse tüm toplumları etkisi altına alan ahlaki dejenerasyon da bireylerin iyilik, dürüstlük, fedakarlık, adalet, şefkat, merhamet, affedicilik gibi erdemleri terk etmelerine ve maneviyattan uzak yaşam felsefelerini benimsemelerine yol açıyor. Ve tabii her zaman olduğu gibi, yeryüzünü saran bu kötülük çemberinden en fazla zararı görenlerin başında çocuklar ve gençler var. Ardı arkası kesilmeyen çatışmaların ortasında dünyaya gelen; Irak'ta, Afganistan'da, Suriye'de, Filistin'de ve daha pek çok ülkede savaş meydanlarında yetişen; Kongo'da, Liberya'da, Sierra Leone'de, Somali'de ve daha onlarca ülkede açlıkla mücadele ederken hayata tutunmaya çalışan; milletlerin umudu, geleceğin güvenceleri olan çocuklar ve gençler...
Nefretin, şiddetin, çatışmaların, zulüm ve acıların, sosyal adaletsizliklerin, haksızlıkların, sevgisizliğin ve gayr-ı ahlaki davranışların dünyayı dört bir yandan sardığı, manevi değerlerin altüst olduğu ve gerek kişisel gerekse toplumsal düzeyde büyük bir çöküşün yaşandığı günümüzde gençlik maddi ve manevi anlamda birinci dereceden risk altında. Geçtiğimiz yıldan bu yana 15 milyon çocuk ve genç yaşamlarını bombaların altında sürdürüyor. Orta Afrika Cumhuriyeti'nde 2.3 milyon çocuk ve genç savaştan etkilenirken, 10 bin çocuk zorla asker yapıldı. Gazze’de evsiz kalan çocukların sayısı 54 bin. Suriye’deki iç savaşın olumsuz şartlarından etkilenen çocuk ve gençler 7.3 milyonu buluyor. İçki ve uyuşturucu kullanımı, fuhuş ve suç oranlarındaki yükselişin merkezindeki kesim ise yine gençler. Ve tüm bunların sonucunda birbirlerine güvenmeyen, birbirlerini sevip saymayan, diğer insanları düşman olarak gören, yalnızca kendi çıkarlarını gözeten, egoist ve çıkarcı bireylere dönüşüyorlar. Oysa toplumların itici gücü olma potansiyelini taşıyan en önemli unsurlar onlar.
Dünyayı içinde bulunduğu durumdan çıkarıp barışı, sevgiyi, kardeşliği, güzel ahlakı hakim kılmak, böylelikle gençliğe daha iyi bir hayat ve güvenli, huzurlu, sağlıklı bir gelecek sunmak hepimizin görevi. Hiç şüphe yok, ahlaki erdemleri yeryüzüne hakim kılarak toplumlararası barışı getirmek, ulusların birbirleriyle uyumlu bir şekilde yaşamasını, dünyanın her noktasına sevgi ve hoşgörünün yerleşmesini ve böylelikle maneviyatları güçlü, akıl ve ruh yönünden sağlıklı, bilinçli, çağdaş, ilerici, aydın nesillerin yetişmesini sağlamak tüm vicdanlı insanların önceliği olmalı. Unutulmamalı ki gençliğin asıl ihtiyacı olan güzel ahlak ve maneviyat, yeryüzündeki dirlik ve düzenliğin olduğu gibi insanlar ve toplumlar arasındaki birliğin, bütünlüğün, hoşgörünün, sevgi ve saygının, dostluk ve kardeşliğin de temel kaynağı. Nitekim insanı insan yapan güzel ahlakın yaşanmadığı bir ortamda sözü geçen değerlerden bahsetmek mümkün değil. Böyle bir toplumda kendilerinden başka kimseyi umursamayan, yalnızca maddiyata önem veren, sevgisiz, psikolojisi bozuk ve her an suç işlemeye hazır bireylerin oluşması ise elbette ki kaçınılmaz.
Bizler gençlerimize doğru hedefler belirlemek ve bu hedeflere ulaşmaları için onlara yol göstermek durumunda iken, aslında onlara da önemli görevler düşüyor. Zira gençler yalnızca geleceği emanet edeceğimiz bireyler değil, bugünün de ortakları. Daha güzel, daha yaşanabilir bir dünya için savaşların, şiddetin, çatışmaların, açlığın ve zulümatın her türlü kirinin yeryüzünden silinip atılması onların da üzerine bir sorumluluk. Masum insanların katledilmelerine, işkencelere uğratılmalarına, sürgün hayatına maruz bırakılmalarına, acımasızca soykırıma tabi tutulmalarına, zavallı insanların, yaşlıların, bebeklerin, çocukların açlık ve yokluk içinde acı çekmelerine ve bir bir yok oluşlarına seyirci kalmamalı, yardıma muhtaç olan bu insanları kurtarmak için faydalı girişimlerde bulunmalılar. Bunun için en etkili yol ise bilgi aktarımının yanı sıra birey ve toplumların yapılarında davranış değişikliklerinin oluşmasına neden olabilen kitle iletişim araçlarını kullanmak.
Her gün milyonlarca gencin eriştiği internet, kitle iletişim araçlarının en etkili etkileşim platformu. Interneti ve gerek bireysel gerekse toplumsal düzeyde gitgide etkisi artan sosyal medyayı kullanarak uluslararası kamuoyu oluşturmak günümüzde kitlelere ulaşmanın en kolay yolu. Dünya çapında tüm sağduyulu internet kullanıcısı gençler haksızlıklara, adaletsizliklere ve zulme karşı tepkilerini dile getirerek yeryüzünde kötülüğün engellenmesine, insanlık nezdinde adalet, dürüstlük, hakkaniyet gibi ülkülerin yaygınlaşmasına çok büyük katkı sağlayabilir; kendilerine ait sosyal medya hesaplarından tüm dünya gençliğini günümüzde sıklıkla görülen sevgisiz, bencil, acımasız, çıkarcı, materyalist modelden onları sakındırabilir; onlara iyiliği, güzelliği tavsiye edebilir; ruhlarında asıl ferahlık meydana getirecek olan birlik ve beraberlik, kardeşlik ve dostluk ruhuna, hoşgörülü ve merhametli olmaya onları davet edebilirler. Allah'ın tüm insanlara tavsiye ettiği ve gerek gençliğin gerekse tüm insanlığın özlemini çektiği bu ulvi duyguların kalplere yerleşmesini sağlamak bugün en büyük hizmetlerden biridir.
Hiç kuşku yok ki içinde bulunduğumuz devir dört bir yanı kuşatan zulme karşı sessiz kalınacak bir devir değil. Dünyaya sevginin, kardeşliğin hakim olmasını isteyen tüm insanlar ve en başta da tüm dünya gençleri birlik olup milyonlarca mazlumun hakkını savunmalı, yeryüzünde barışın teminatı olarak el ele vermeli ve huzur ve güvenlik dolu bir geleceğin inşa edilmesi için hayırlı ve etkili çalışmalar gerçekleştirmeliler. Güçlü ve aydınlık yarınlar için tüm dünyanın onlara ihtiyacı var.