Ailede Meşruiyet Temeli Olarak Nikâh

En genel anlamıyla nikâh gerekli şartları taşıyan erkek ve kadın birlikteliğini meşru kılan akittir. (sözleşme) Bu akitle kurulan aile, küçük bir toplum hüviyetinde olması, karşılıklı hakları ve yükümlülükleri doğurması yönünden fıkhi (hukuki) yönü, neslin devamını sağlayan meşru/helal yol olması açısından dini yönü, huzur veren özelliğiyle sıcak bir yuva ortamı olması açısından manevi yönü olan çok yönlü bir kurumdur. İnancımıza göre nikâh akdi insan neslinin varlık sebebi olan cinsel birleşmenin tek meşru yoludur.

Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurulur;

“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”  (Rûm Suresi; 21)

Kur'an-ı Kerim aile kurumunun merkezine yerleştirdiği rahmet, İslam toplumunda ilişkilerin zeminini oluşturan en temel kavramdır. Bundan dolayı İslam toplumunun en temel kurumu olan aile, eşler arasındaki ilişkilerin meveddet (sevgi, saygı, aşk) ve rahmetle yoğurulduğu, iyilik ve ihsanın, faziletin hâkim olduğu sıcak bir yuvadır.

Rahmet kelimesi iki unsuru ihtiva eder. Birincisi incelik, nezaket, şefkat anlamına gelen rikkat; ikincisi de gönülden gelen bir sevgiyle, incitici bir tavır takınmaksızın istenilenden fazlasıyla iyilik etmek manasındaki ihsandır.

Sözlükte mastar olarak “merhamet etmek, severek ve acıyarak korumak”, isim olarak “şefkat, merhamet” anlamına gelir. Allah’a nispet edildiğinde merhametin ürünü olan “lutufta bulunma” anlamına gelir.



 

Yukarıda meali verilen ayet-i kerimede aile ilişkilerinin merkezine yerleştirilen diğer kelime olan “meveddet” ise, muhabbet, ünsiyet, sevgi, saygı ve aşk anlamına gelir. Bu da eşlerin birbirine karşı sadakatini, bağlılığını oluşturur. 

Aile yuvasında rahmet ve meveddet’in belirleyici olduğu iyilik merkezli ilişkiler, istenilen şeyin gönül coşkusuyla fazlasıyla yapıldığı (ihsan), her davranışın olumluya yorumlandığı, af ve hoş görünün bir lütuf değil vazife telakki edildiği huzur ortamını doğurur. İlişkilerin temeline oturan bu zihniyet adaleti aşan bir özellik arz eder. Bu da ilişkiler ağına ibadet karakteri kazandırır.

Yuvaya hâkim olan meveddet ve rahmet, buyurgan tavrı, güce dayalı iktidarı, duyguların bencilliğini ortadan kaldıran bir işlev görür. Huzuru sağlayan da bu zihniyettir. Bütün bunların tabii bir sonucu olarak aile kurumunda reis, yetki kullanan, egemen olan değil sorumluluk üstlenmiş ve temsil konumunda bulunan şahıs demektir.

Kur’an-ı Kerime göre Müslümana yakışan tavır Allah'tan göz aydınlığı sağlayan, gönüllere sürur ve coşku veren eş ve çocuklar isteyen bir beklenti içinde olmaktır. Aile yuvasının en önemli bireyi de evliliğin en temel beklentilerinden birisi olan çocuktur.

Kur’an-ı Kerim özellikle kadının annelik yönünü ön plana çıkararak kadınları yüceltir. Çocuk aynı zamanda aileyi birbirine bağlayan anne babanın sürekli olarak kendilerine, çocukların da anne-babasına dua ettiği hatta bunu her namazda tekrarladığı sürekli bir iletişim, sevinç ve neşe kaynağıdır. 

Nikâh bir akittir. Akit taraflara karşılıklı haklar sağlayan ve vazifeler yükleyen bir bağdır. Her zaman az önce çerçevesi çizilen özellikte bir aile ortamı sağlanamayabilir ve evlilik birliği son bulabilir. Bu durumda nikâh karşılıklı hakların sağlanmasının güvencesidir. Çünkü uyuşmazlık hallerinde yargı yoluna başvurulduğunda mahkemelerin ispat edilememiş hakları sahiplerine vermesi imkân dâhilinde değildir. Bu açıdan İslam'ın iki temel kaynağı Kur'an ve Sünnet bu hususta titizlik gösterir.

Kur'an ve sünnete göre nikâh, ailenin mutluluk ve kalıcılık esası üzerine kurulmasını, evliliğin mutluluk sağlayan yuvaya dönüşmesini, hiç istenmese de ayrılığın ortaya çıktığı hallerde bile ahlaki değerlerin unutulmamasını ve akitten doğan görevlerin yerine getirilmesini sağlayan bir güçtür. Evlenecek bireyler bu gücü hafife almamalı, ellerinin tersi ile bir kenara itmemelidir.

Fahri SAĞLIK

Emekli Müftü