Kusurlu ya da kusursuz beş duyumuzla algılayabilme becerimiz, bir takım canlılık faaliyetini yerine getirebilmemiz; yeme içme ve nefsani diğer ihtiyaçlarımızı karşılamak insan olmanın şartıdır diyebilir miyiz?
Elbette ki hayır!
Hiç şüphesiz hayati bir takım olayların üstesinden gelmek; düşünmek ve idrak etmek, davranışlarımızı yönlendirebilmek gibi bir takım yetilerimizin varlığı insan olarak varolabilme becerimizi açıklıyor.
Üzüldüğünde, incindiğinde kırılabilen, ağlayabilen, sevindiğinde gülebilen, şarkı söyleyebilen, düşündüklerini ifade edebilen, ifade ettiğinin veya ifade edemediğinin kritiğini dahi yapabilen bir varlıktır insanoğlu.
Bir anadan bir babadan dünyaya gelen varlığını uzun zaman sürdürebilen ve bu zamanın hesabını verecek olan insanoğlu..
Peki hesap verecek olan insanın elbette ki kendi üzerinde ve diğer insanlar üzerinde yaşadığı çevre ve diğer canlılar üzerinde bir takım sorumlulukları olduğunu bu yükümlülüklerin elbette önce vicdan dediğimiz odalarda kendisinin muhasebe edeceği sonrasında ve muhakkak ki Mahkeme-i Kübrada mutlak güç sahibi ve mutlak Hakim’e vereceği gerçeği de her an aklımızdadır.
Elbette insan doğumundan itibaren bu gerçekle hayatını devam ettiriyor.
Peki bütün bu gerçeklikle yola devam ederken içini ne kadar doldurabiliyoruz insanlığın?
İnsanlık neydi sahi?
Düşünebilen insanın idrak eden insanın vicdan meselesi yapmadan sevabı günahı tartmadan yani merhametli oluşu muydu veya iç görüsü müydü iyiye yorulan.
Ya da tüm insanlar adına sevgiye ve sevmeye olan kanaati miydi?
Yeryüzünde ortak bir dil olsaydı şayet adının ‘sevgi dili’ olmasını isterdim.
Sevgi dili bütün hesapları kolaylaştıran bir dil olurdu.
Bütün acıları kucaklayan tüm insanların dili olurdu.
Sevgi dili neydi peki?
İnsan olmanın bilinciydi sevgi dili;
Gökte uçan kuşa rızkını ulaştırmaktı, yerdeki papatyaları ezmeden oynamaktı çocuklarla.
Sevgi dili basitti; kolay öğrenilen bir dildi ve herkesin konuşabileceği bir dildi…
Dillerin en edepli olanı sevgi diliydi ve sevgi dilini bilenlerin hesabı da kolaydı..
İnsan olmanın şartı var mı deseler;
Sevgi dilini bilmektir derim..
Zeynep KESKİN