ALLAH’IN MUCİZELERİ
-“ Ey Muhammed! Baksaydın güneşin doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yöneldiğini, batarken de sol taraftan onları makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağaranın geniş bir yerinde idiler. İşte bu Allah'ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır; kimi de hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.” Kehf suresi 17. Ayet
Dünya adını verdiğimiz bu ilim deryasına bakmaktan, bakıp ta ibret almaktan ne kadar da mahrumuz.
Hayat denen bu atmosfere bakıp ta Allah’ın ilminden mahrum bırakan ne varsa sıyrılıp mucizeleri görmek için bir adım atmaktan bizleri neler alıkoyuyorsa arkamıza atalım ve hikmetleri seyre dalalım.
İçinizin de kalbinizin de ne kadar ferahladığını fark edecek ve neden ben daha önce yapmadım diye hayıflanacaksınız.
Hayat boyu yaşadıklarımızı ve yaşayacaklarımızı bir mucize olarak tasvir edeniniz var mı? Ya da bir olaydan deriz ya “ kıl payı kurtuldum “ işte bu mucizeyi yaşayanınız ve tefekkür edeniniz var mı?
Hepimizin başından muhakkak böyle olaylar geçmiştir. Ama unutmak o kadar kolay ki. Yaşadığımız bu kıl paylarını ne kadar da çabuk unutup dünyaya dalıyoruz dimi.
Mucize dediğimiz şey aslında kendimiziz. İnsan başlı başına bir mucize değil mi? Bu mucizenin ve bu mucizeyi yaratanın hakkını ne kadar verebiliyoruz?
Kehf suresinde anlatılan o mucizeyi dinlemeyeniniz yoktur. Yıllarca o küçücük mağarada yedi can nasıl hayatta kalmış, hiçbir şey olmadan, yemeden içmeden nasıl yaşamışlar. Sapasağlam bir şekilde vücutlarında en ufak bir bozulma bile olmadan yıllar sonra nasıl uyandılar.
Güneşin onlara zarar vermemesi için onları nasıl makasladığını anlatan bu ayeti okumayanınız var mı? Bu nasıl bir mucize, bu nasıl bir hikmet Rabbim bize anlamayı ve anladığımızı hayatımıza geçirmeyi nasip etsin.
Mucizelerle dolu bu hayatı, her anını, her saniyesini, her ne yapıyorsak onunla beraber zikreden kullarından olabilmek duası ile.
SELAMETTE OLUN SELAMETLE KALIN
SABRİYE TÜRKMEN KAYA