Yeni Yol Grubu'nda konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Arıkan, İBB ve muhalefet belediyelerine yapılan operasyonlara dikkat çekerek "Gerçekten derdiniz yolsuzluksa kendi kamburunuzu görmezden gelip başkasına 'düz yürü' demeyin" dedi. Arıkan, Beşiktaş ve Elazığ Belediyelerinde, aynı şirketin, aynı usulle yaptığı ihalelerde Beşiktaş Belediye Başkanı tutuklanırken Elazığ Belediyesi'ne soruşturma bile açılmadığına dikkat çekti.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, TBMM'de Yeni Yol Partisi grup toplantısında konuştu.
Yeni Yol Partisi Grup Toplantısında konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının iptal edilmesine ve gerçekleştirilen diğer gözaltılar hakkında konuşan Mahmut Arıkan "Gerçekten derdiniz yolsuzluksa kendi kamburunuzu görmezden gelip başkasına "düz yürü" demeyin" dedi. Beşiktaş Belediyesi ve Elazığ Belediyesi örneğini veren Arıkan, aynı usulle yapılan 2 farklı ihale ve usulsüzlükten dolayı Beşiktaş Belediye Başkanı tutuklanırken AK Partili Elazığ Belediyesi'ne hiçbir soruşturma açılmadığından bahsetti.
'ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI SIFATINI BİR KENARA KOYDU'
İşte Arıkan'ın konuşmasından öne çıkanlar:
"Değerli arkadaşlar, geçen hafta grup toplantımız öncesinde hepimizin yakından takip ettiği çok olağanüstü hadiseler yaşanmıştı. Konuşmamın başında, ortasında ve sonrasında daha demokratik bir Türkiye'nin konuşulabildiği, daha özgürlükçü politikaların benimsendiği, iktidarın yapmış olduğu hatalardan ders aldığı, yine iktidarın ülkeye daha fazla zarar verme girişimlerinden vazgeçtiği bir Türkiye temennileriyle bitirmiştim.
O günden bugüne ülkemizde yaşananlar da, ülkemize yaşatılanlar da maalesef arzu ettiğimiz noktalardan fersah fersah uzakta. Tabii insan sormadan edemiyor, biz böyle mübarek günlerde neden böyle şeyler konuşuyoruz. Bir tarafta gücü sınırsızca kullanan az sayıdaki insan diğer yandan bütün çabalarına rağmen sesini duyuramayan milyonlarca insan. Bir tarafta yapılan çok ihtişamlı adalet sarayları, diğer tarafta adalete ulaşamayan milyonlar var.
Çok tuhaf. Örgüt liderleri için özgürlüğün konuşulduğu bir dönemde siyasetçiler için yasaklar partiler için kayyumlar konuşuluyor. Eli silah tutanların serbest bırakılmasının konuşulduğu bir dönemde eli kalem tutanlar içeriye atılıyor.
Arkadaşlar, biz başından beri iktidarın bu çelişkilerine dikkat çekiyoruz. Sayın Erdoğan'ın cumhurbaşkanı sıfatını ve sorumluluklarını bir kenara koyduğu, genel başkan sıfatıyla taraf, taraftar odaklı cümleler kurduğu yeni bir süreci hep beraber yaşıyoruz.
Bakanlarımızın, valilerimizin, kaymakamlarımızın kamu yöneticisi değil de parti üyesi gibi davranmalarını hayretler içinde takip ediyoruz. Bu tavrın kaybedeni üzülerek ifade ediyorum, milletimiz olacaktır, memleketimiz olacaktır. Hiç kimse bizden oluşturulan gündemin doğal, işletilen sürecin makul, gelinen noktanın adil olduğuna inandığımızı beklemesin. Çünkü bu süreçte yargı, hakikatin ortaya çıkması için değil, hükümete rakip çıkılmaması için kullanılıyor. Kamuoyunda böyle bir şüphe ve kanaatin olduğunu da hep beraber müşahade ediyoruz."
'KONUŞULMASI GEREKEN ŞEY ÇİFTE STANDARTTIR'
"Sayın İmamoğlu hakkındaki sürecin, geleceğin cumhurbaşkanına yönelik olarak da gösterilmesi yanlıştır, herhangi birine dair adli soruşturma kapsamında görülmesi de yanlıştır. Gelinen noktada tutuklama artık bir tedbir değil tehdit mekanizmasıdır. Tarafsız yargı ise artık bir mizan değil, mizah konusu olmuştur. Birkaç gündür sosyal medyada gizli tanık mizahına şahit oluyoruz. İçinde bulunduğumuz bu adaletsiz süreç gizli tanıklık konusuna da şüpheyle yaklaşmamıza sebep oluyor. Neticede eğer hakimler ve savcılar bağımsız karar alabilmiş olsalardı elbette gizli tanık konusuna da kimse şüpheyle bakmazdı. Eğer güvenilen bir hukuk sistemimiz olsaydı elbette bu şakalar yapılmazdı.
İşte değerli arkadaşlar çok kötü yürütülen bir süreç sonunda diyoruz ki ne hiçbir sorun yok parafı atabilecek ne de mutlu suçlu mühürü vurabilecek kadar bilgiye sahip değiliz. Ama şunu net bir şekilde söyleyebiliriz. Ülkemizde bugün üzerinde konuşulması gereken şey, adalet ve çifte standarttır.
Değerli arkadaşlar, ramazanın son günlerindeyiz. Bugün Kadir Gecesi'ni idrak edeceğiz. Hepinizin malumu ramazan ayında Kur'an-ı Kerim nail olmaya başlamıştır. Kur'an-ı Kerim'de en çok bahsedilen, üzerinde en çok durulan kavramlardan biri de adalettir. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de 30'un üzerinde ayette adalet emredilir. Adalet yüce Allah'ın mutlak bir emridir. Bu konuda bir sınır çizilmiştir. Bizim için sınır, bir kavme, bir topluluğa olan kininiz sizi asla adaletsizliğe sevk etmesin ayetidir.
Ne var ki bugün Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında tarihin en büyük adalet krizleri yaşanmakta. Nitekim bugün 24 belediye kayyumda. 1 milletvekili cezaevinde. 1 genel başkan cezaevinde. Sayısını bilemediğimiz birçok gazeteci, akademisyen cezaevinde. En son Türkiye'nin en büyük şehri olan İstanbul'un belediye başkanı ve ekibi de cezaevinde. Ama bütün bunların yanında bildiğimiz başka gerçekler de var. Ankara'yı parsel parsel satanlar dışardalar. Rıza Zarrab'tan milyonluk rüşvet alanlar dışardalar. Bavullarında külçe külçe altınla yakalanan milletvekilleri dışardalar. Kendi bakanlığına dezenfektan satanlar dışardalar. Yunus Emre Enstitüsü'nü soyanlar da dışardalar. Kartalkaya'daki otel yangının en büyük sorumlusu bugün hala bakanlık koltuğunda oturmakta."
'ANKAPARK'LA İLGİLİ HANGİ SORUŞTURMAYI BAŞLATTINIZ?'
"Eğer gerçekten derdiniz yolsuzluksa, eğer gerçekten derdiniz yetim hakkını korumaksa kendi kamburunuzu görmeyip başkasına düz yürü demekten vazgeçin ve şu sorulara cevap verin:
- 800 milyon dolara mal olduğu söylenen Ankapark'la ilgili hangi soruşturmayı başlattınız, hangi savcıyı görevlendirdiniz?
- Yine soruyorum: Bu milletin 128 milyar dolarını buhar edenlerle ilgili hangi incelemeyi başlattınız, hangi soruşturmayı başlattınız, hangi savcıyı görevlendirdiniz?
'ELAZIĞ BELEDİYESİ'YLE İLGİLİ NEDEN ADIM ATILMIYOR?'
Karar'ın haberine göre, Size ilginç bir hadise anlatacağım. Sonrasında bu soruları sormaya devam edeceğim. Bu hadise, 2 belediye, 2 ihale, 2 belediye başkanı, 1 tane de şirketten oluşuyor. Elazığ Belediyesi'nde bir ihale yapılıyor. Bir şirket 82 araç için 3 yıllık kira bedeli olarak 530 milyon liraya ihaleyi kazanıyor. Oysa aynı araçları satın almak isteseniz ödeyeceğiniz bedel sadece 100 milyon lira. Böylesine büyük bir şaibe var ortada.
Diğeriyse Beşiktaş Belediyesi. Onlar da bir ihale yapıyorlar. Elazığ Belediyesi'ne ihaleye giren aynı şirket, Beşiktaş Belediyesi'nde de ihaleye giriyor, onu da kazanıyor. Aynı isimler, aynı şirket, aynı usulle 2 belediyeden 2 ihale alıyorlar.
İlginç olan ne biliyor musunuz? Beşiktaş Belediye Başkanı, o şirket ve o ihale yüzünden tutuklanıyor ama Elazığ Belediyesi'ne, savcılığa burada yolsuzluk var, şaibe var denilmesine rağmen, böyle bir dilekçe verilmesine rağmen, gizli bir tanık tarafından ifade verilmesine rağmen hiçbir adım atılmıyor.
Peki ne fark var? Tek bir fark var arkadaşlar. Birisi iktidar belediyesine ait bir belediye, birisi muhalefet belediyesine ait bir belediye. Şimdi soruyorum. 100 milyona alınabilecek temizlik araçlarını 500 milyona, 3 yıllığına kiralayan Elazığ Belediyesi için hangi incelemeyi başlattınız, hangi soruşturmayı başlattınız, hangi savcıyı görevlendirdiniz?
Dün ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır diyenler şimdi tüm kararları kendi ellerinde topladılar. Biz de diyoruz ki ne askeri ne sivil vesayet, tek çıkar yol var, o da adalet, adalet, adalet diyoruz.
'SON 1 HAFTADA YÜZDE 10 FAKİRLEŞTİK'
Bu yaşananların adalete, hukuka, demokrasiye maliyeti olduğu gibi ekonomiye de çok büyük maliyetleri var. Son bir haftadır altın ve dövizdeki dalgalanmalardan dolayı ülkemiz neredeyse yüzde 10 fakirleşti. Yüksek faiz uygulamasıyla insanımıza büyük zulümler yaparak biriktirilen Merkez Bankası'ndaki rezervler 25 milyar dolar eksiltildi. Merkez Bankası hemen faiz artırımına gitmek zorunda kaldı. Bakanlar görevimizin başındayız, zararı minimize etmeye çalışıyoruz şeklinde açıklama yapmak zorunda kaldı.
Yine hepimiz çok iyi biliyoruz ki bu karmaşada bir gecede parasına para katan birçok insan oldu. Bu olacaklardan kimin haberi vardı, kimler zengin edildi? İktidara soruyorum. O gün dolar alıp satanlarla ilgili hangi soruşturmayı başlattınız? O gün borsa hisse senedi alıp satarak vurgun yapanlarla ilgili hangi savcıları görevlendirdiniz? Sonuçta bu sürecin mutlak zarar göreni milletimiz olmuştur. İşçiden,çiftçiden, emekliden, memurdan esirgenen bütçe imkanları 2 günde borsa ve döviz spekülasyonlarıyla birilerine servis edildi maalesef.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde yaşanan bu gelişmelerin, aynı zamanda dışarda da çeşitli yankıları olduğunu biliyor ve yakından takip ediyoruz.
'SURİYE'DEKİ İSRAİL İŞGALİNE BU YÜZDEN Mİ SESSİZ KALDINIZ?'
Türkiye’de ve bölgemizde yaşanan son gelişmeler ve bu olaylar sonrası Erdoğan – Trump ilişkisine bir bakalım.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nı gözaltına alınmadan önce Erdoğan'ın Trump'la yaptığı telefon görüşmesi, hem bölgemizin hem de siyasetimizin dizaynı hakkında şüphe ve endişelerimizi artırmakta.
Dikkatinizi çekmek isterim; 16 Mart’ta, henüz daha bu olaylar başlamadan önce Trump ve Erdoğan arasında bir telefon görüşmesi olmuştu. ABD Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, bu görüşmeyi "Türkiye'den çok sayıda iyi ve olumlu haber geldiğini" ve bunun "önümüzdeki günlerde haberlerde görüleceğini" söylemişti. Ardından Türkiye’de yeni bir süreç başlatıldı. Aynı anda, Türkiye’nin F-35 programına yeniden dahil edilme planları, ekonomik yaptırımların kaldırılması gibi meselelerin gündeme gelmesi de elbette tesadüf değildir. Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklar karşısında AB ülkeleri tepki gösterirken, ülkemizdeki her olay hakkında yorum yapan ABD’nin bu sefer “ülkelerin iç işlerine karışmıyoruz” demesi üzerinde dikkatle durulması gereken bir husustur.
Değerli arkadaşlar;
Gazze, Suriye, İran, yeni çözüm süreci ve bu yaşananlar birbirinden bağımsız düşünülemez.
Yeni dengeler kurulurken, iktidar kendi koltuğunun bekasını mı yoksa devletimizin geleceğini mi düşünmektedir?
- Suriye’deki İsrail işgaline karşı sessiz kalmanın sebebi bu mudur?
- Ve en önemlisi yaşanan hukuksuzlara karşı ABD’nin sessiz kalması için Türkiye neleri görmezden gelmiş ve neye sessiz kalmıştır?
Bu soruların cevabını bekliyoruz. Herkes bilmesini isteriz: Tarihin tekerrür etmesine, masa başında alınan kararlarla, aziz milletimizin çıkmaz bir sokağa saptırılmasına, Siyonizm’in planlarına asla izin vermeyeceğiz.
Bu gelişmeler sadece ülkemiz için değil, bölgemiz için de kritik süreçlerdir. Ülkemizde bunlar yaşanırken 8 aydır Gazze’miz işgal altında. Katil İsrail zulme devam ediyor, yine iftar sofraları bombalanıyor, yine sahurda masum çocuklar katlediliyor.
İnsan, “keşke” demekten kendisini alıkoyamıyor! Keşke, Adliye koridorlarına kurulan barikatlar;
Türkiye’den İsrail’e giden gemilerin önüne de, limanlara da kurulabilseydi! Keşke gençlerin meydanlara ulaşmaması için konulan engeller; İsrail’e petrol taşıyan boru hatlarının önüne de konabilseydi. Keşke, İstanbul’a giriş çıkışlar için gösterilen titizlik ve kararlılık; Türkiye’den İsrail’e savaşmaya gidenler için mecliste bekletilen yasa teklifi için de gösterilebilseydi! Keşke, kendinden olmayan belediye başkanlarının dosyalarına savcı görevlendirme konusundaki istek katil Netanyahu için verdiğimiz ve üzerinden 1,5 yıl geçen dilekçelerimiz için de gösterilebilseydi! O zaman, adalet terazisi bu kadar eğilmez, vicdanımız bu kadar yaralanmazdı!
'HEYBELERİNDEN TURPU EKSİK ETMEYENLER MARKETTEKİ FİYATLARDAN HABERİNİZ VAR MI?'
Değerli arkadaşlar,
Biz kurulmaya çalışılan dengelerin farkındayız. Ama herkes şunu bilsin ki; Türkiye kimsenin terazisinde denge kurulsun diye kefeden kefeye taşınacak bir ülke değildir.
Türkiye, bu topraklardaki bin yıllık geçmişi ile terazinin kendisidir. Biz Milli Görüş olarak 56 yıldır hukuktan, demokrasiden ve insan haklarından yana olduk. Bugün de bunun mücadelesini veriyoruz. Şahıslar için değil; 85 milyon insanımızın hukuku için buradayız. 28 Şubat sürecinde bize yaşatılanların bir daha bu ülkede asla yaşanmaması için her türlü mücadeleyi vereceğiz.
Ayrıca, şunu da söyleyeyim: Hiç kimse “bu iş artık olmaz!” demesin! Hiç kimse karamsarlığa kapılmasın! Unutmayalım ki, bu ülkeyi en güçlü şekilde geleceğe taşıyacak tek kurum siyasettir. Siyasetin neden olduğu yozlaşmayla mücadelenin yolu da yine siyasettir. Bir beladan bin bela çıkarmak yerine sorumluluk alma, yeniden yola koyulma zamanıdır! Biz hep ne deriz? “İman varsa imkân da vardır!” Milletimizin hiç şüphesi olmasın, sorunların çözümü için gece gündüz çalışıyoruz. Gençlerimizle, memurumuzla, asgarî ücretlimizle, emeklimizle; kısacası 86 milyon insanımızla müreffeh ve güçlü bir Türkiye’yi hep birlikte inşa edeceğiz. Biz güçlü ve müreffeh bir Türkiye'yi inşa etmek isterken, ülkemizin gerçeklerinden uzaklaşanlar da var.
Vatandaşın sofrasına, çocukların üşüyen ellerine, mutfaktaki yangına gözlerini kapayanlar da var. Şimdi, gerçeklerle yüzleşmenin zamanıdır.
Soruyoruz: Ülkenin gerçeklerinden haberiniz var mı?
Rolex saat takarak, ipek ceket giyerek böbürlenenler; kışın ayazında, kabansız, okula gitmek zorunda kalan çocuklardan haberiniz var mı? Heybelerinden turpu, menülerinden hurmayı, dillerinden kızıl elmayı eksik etmeyenler; marketteki pazardaki, sebze-meyve fiyatlarından HABERİNİZ VAR MI?
"Sırtımızda yumurta küfesi var." diyerek kendilerini 'dokunulmaz' ilan edenler; yumurtanın kolisinin kaç lira olduğundan haberiniz var mı?
Şeker fabrikalarını özelleştirmekle övünenler; ithal şekerin tadı genzi, fiyatı cebi yakıyor haberiniz var mı?
Yapıcı eleştirilerimize, yol gösterici uyarılarımıza kulak tıkayanlar, size söylüyorum; kemer sıkmaktan kemerinde delik, dişini sıkmaktan ağzında diş kalmayan vatandaş, ilk fırsatta, bu defa kulağınızı değil, sandıkta fişinizi çekecek haberiniz olsun!
Değerli arkadaşlar;
Sözlerimin başında da söylediğim üzere Ramazan’ın son günlerini idrak ediyoruz. Ben şimdiden bin aydan daha hayırlı olan mübarek Kadir Gecesi'ni ve Ramazan Bayramı'nızı kutluyor, bu mübarek günlerin saadet ve selamet getirmesini diliyorum. Başta Gazzeli mazlumlar olmak üzere aziz milletimizin, ümmetin ve tüm insanlığın barış, huzur ve refahına vesile olmasını temenni ediyorum.
Değerli kardeşlerim; iktidar ve muhalefet fark etmeksizin bu bayramı bir fırsat olarak görelim. Gelin bu bayram, kardeşlik bayramı olsun! Gelin bu bayram, samimi bir şekilde kucaklaştığımız bir bayram olsun! Gelin bu bayram, hatalarımızdan döndüğümüz bir bayram olsun! Gelin bu bayram, millet olarak birlik ve beraberliğimizi güçlendirdiğimiz bir bayram olsun!