"Allah'ın tüm vasıflarını üzerinde toplayan bir lider."

"Bu partiye oy vermeyen kafirdir."

"Bu partiye oy vermeyeni Allah çarpar."

"Bu partiye oy veren cennetten beratını alır."

"Bu partiye oy vermeyen cehennemliktir."

İnsanlık tarihinin başlangıcından beri var olan din, her dönemde bireyleri ve toplumları etkileyen faktörlerden biri olmuştur. İnançsızlık bile felsefi açıdan, bir inanç olarak algılanmıştır.

Yani insanlar ve toplumlar zihinlerinde mutlaka varlık veya yokluğun inancını taşımışlardır.

Tarihsel süreçte dinin toplumlar üzerindeki etkisi hep olagelmiştir. İnsanlar arasındaki ilişkilerde dinin tesiri, sosyolojik açıdan da çeşitli araştırmalara söz konusu olmuştur.

Bu ilişkiler yumağında istismarcı din tüccarları eksik olmamıştır. Aslında bu tüccarlar, zenginliklerini ve varoluş devamlılığını, inanç fakirliği yaşayan, inandığı dinin bilgi ve eylem eksikliğini içselleştiren cahil fertlerle devam etirmişlerdir.

İnandığınız dinin bütün öğretilerini ve emirlerini kabul etmezseniz, o inanç sistemi mutlak bir şekilde sizi kabullenmeyecektir. Çünkü ilahi emirler, üstün varlık olan elçilerle, eksiksiz olarak insanlara ulaştırıldığına inanılır.

Bu mesajları menfaatine uygun bir tarzda ayıklamak, küfür sayılacağından, yabancı bir madde algısı izlenimiyle, sistematik çalışan dinin bedeninden, dışarı atılmanız kaçınılmaz olacaktır.

Din tüccarı nasıl olunur? "Din tüccarı, dinin gerçeğinden korkar." Çünkü dinin gerçeği hak ve adalet merkezlidir. Din tüccarının sömüreceği insanlar, gerçek dini bilmeyenlerdir.

Dinin öğretilerini ve ritüellerini; okuma, dinleme, konuşma, yazma, görsellik gibi becerileri kullanarak net ve açık olarak öğrenip, hayatında uygulamaya geçiremeyen saf bireyler, mantıksal yorumlarla, Tanrı, cennet, cehennem,sevap, günah, sadaka, zekat vs kavramlarla kandırılabilirler.

Din tüccarlığını bir dolandırıcı yapabileceği gibi, kendi elinizle seçtiğiniz bir siyasetçide yapabilir.

Dinin öğretileri iyi kavranırsa, kişilerin söylemlerinden ziyade, hayatının her bölümündeki eylemleri bu öğretilerle değerlendirilebilir.

Yoksa " Bazen evliya diye seviyesiz ve iğrenç bir cahilin, bazen büyük adam diye seviyesiz ve korkak bir hainin, bazen ilerici ses diye seviyesiz ve alçak bir satılmışın ardından koşarsınız."

"Din, bir inanç, ibadet ve ahlak sistemidir."

Yasak sınırları net çizgilerle bellidir. Din tüccarları kadar tehlikeli olan diğer bir meselede, kavram suistimaliyle vicdanını daima rahatlatan zayıf bireylerdir.

Bu kavramlardan biri de "af" şi ne günah işler ise işlesin, inandığı yaratıcı günaları daima affedeceği duygusu ile dopdolu yaşar.

Bunlar ben merkeziyetçi, zayıf yönlerinin baskısında kalan tiplerdir. İslam dinini ele alarak bir örnekle konumuza açıklık getirecek olursak;

"Din, mahiyeti gereği, önce teker teker fertlere nüfuz etse de, zaruri olarak onların seviyesine yükselerek, fertler arasında bir köprü vazifesi görür."

Siz bu köprü üzerinde yankesicilik yapıp, sürekli birilerinin parasını, malını çalıyorsanız ve affedileceğinize inanıyorsanız,

"TANRI"yı fenalıkta dost edinmiş, her türlü kötülüğü işleme özgürlüğüne sahipsiniz demektir.

Bu anlayış dinin fonksiyonelliğini yok edeceği gibi, ferdin ve toplumun huzurunuda baltalar. Dinin temel bakışından uzak, ideolojik ve siyasi yapılarda insanlar gerçek değer ve ölçülerinin dışında haksız bir değerlendirmeye tabi tutulabilir.

Buna taraf tutma körlüğü denebilir. Böyle bir tutum içinde olmanın çıkar ilişkileri gibi birden çok sebebi vardır. İslam dininin inaç sisteminde taraf tutucu bir davranış, adalet ve hakikatın özüne ters düşer.

Bir yahudinin hakkını, müslüman karşısında, vahiyle koruyan dini kavrayamazsanız, kendi partinizin tüm yönetici ve üyelerinin, oy verenlerinin haddi aşan çizgilerine göz yumarak günahı kabul etmiş olursunuz.

O zaman "BAKARA" süresine "MAKARA" diyen bir parti yöneticisi sizi rahatsız etmez. Başka partilerin sahip olamadığı "GÜNAH İŞLEME ÖZGÜRLÜĞÜ" ile siz cennetlik olurken, diğerleri kafir olup, cehennemin en azap verici yerinde yanarlar.

Zaten onlar cenneti en baştan, başka partide olmakla kaybediyorlar.

Bu ideolojik bakış, din adamları tarafından da açık-kapalı destek görünce, toplumsal felaket kaçınılmazdır.

Evrensel kötülüklerde Yaratıcısı ile affedilme mukavelesi olan din tüccarlarından korkmak gerekir.

Bireyler kendi çıkarlarına uygun bir yaratıcı bulup adına da "TANRI" derlerse,

vay CEHENNEMLİKLERİN HALİNE.