- DENGEM - BOZULDU - 

• Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

• Allah'a hamd Resulün'e sâlât ve selâm olsun.

•  Allah'ın rahmeti bereketi mağfireti daima yardımı üzerinize olsun.amin

"Sübhaneke lâ ilmelenâ illâ ma âllemtenâ inneke entel âlimul hakîm."

• "Ve ahiru davana enil hamdulillahi rabbil alemiyn.. Gâle Rabbin surni bime kezzabun..

Emmâ ba’d. Amin..

El-Hâlık: Celle - Celâlûhû ("Yaratan, yoktan var eden.") 

Öncelikle yine, yeniden Filistin - Gazze'deki Doğu Türkistan daki kardeşimizin acısını unutmuyor unutturmuyoruz.. 

Onların duyulmayan sesi her geçen gün kesilen nefesleri olmaya devam ediyoruz. 

Yüce kitabımız 'Kur’an-ı Kerim bir hidayet kaynağı olup muhatapların dünya ve ahiret dengesini , 

- gözeterek doğru yola ulaşmalarını sağlamak üzere gönderilen bir kılavuzdur.

 İnsan ise vahiyle şereflenen ve vahyin mesajlarını hayata tatbik edecek olan değerli bir varlıktır. 

İnsanların dünya ve ahiret noktasında dengeli bir yaşam ile mutluluğunu temin etmek üzere 

- indirilen Kur’an-ı Kerim’in ana konuları tevhit, nübüv-vet ve ahirettir.

İslam dininde sadece insanın insan ile değil; aynı zamanda insanın

çevre ile olan ilişkileri de düzenlenmiştir. 

Hepsi bir dengeye mahsus kılınmıștır. 

İslam’ın ilk temel kaynağı olan Kur’ân

ayetlerinde ve peygamber efendimizin(s.a.v) 

- sözlerinde yani (hadislerin de ) bu konuya ilişkin çok sayıda öneri, kural ve yasak vardır. 

İslam’a göre, fiziksel çevre de dâhil olmak üzere dünyadaki,, 

her şey, insan onlardan yararlansın diye mükemmel bir uyum ve denge içinde yaratılmıştır.

Dünyanın çekiciliğine kapılarak ona yakın ilgi duyma ve bağlılık gösterme; dinin öngördüğü 

- yaşam şekline, eşya ve olaylara yaklaşım biçimine aykırı bir durumdur.

 Zira son derece zor bir görevle imtihan edilmekte olan insanın başarılı olabilmesi, bir 

- disiplin ve denge dâhilinde bu imtihanın kurallarını belirleyen dinin rehberliğine müracaat etmekle mümkün olabilir.

Ve iblis de kulluk dengesini bozmak için yemin etmiş Yüce Allah (cc) den müsade istemiştir. 

Tamda bu noktada imtihan başlamıştır. 

Allah, insanın yaratılacağını meleklerine haber verdiğinde, meleklerin çoğu emre itaat etti ve 

- Allah'a secde etmek için saygılarını gösterdiler.

Ancak İblis olarak bilinen şeytan, bu emre karşı geldi ve insanın topraktan yaratıldığını gördüğü için, 

- ve kendisinin ateşten yaratıldığını üstün olduğunu iddia ederek kibriyle ikna oldu insanı 

- ise zayıf ve yetersiz olduğuna inanarak secde etmeyi reddetti.

Böylelikle : Şeytan, insanın kendisinden daha aşağı bir varlık olduğunu düşündü ve bu nedenle cennetten kovuldu.

Yüce Allah (cc) kuranda bu hădiseyi şöyle bildirir.. 

Estauzubillăh ; 

"Ey Resûlüm! Zikret o vakti ki meleklere, ″Âdem’e secde edin″ demiştik. Onlar da 

- hemen secde ettiler. Yalnız İblis secde etmekten kaçındı, kibirlendi ve kâfirlerden oldu." ( Bakara, 34)

Ve imtihan gereği : Cennetten kovulduktan sonra İblis, insanları doğru yoldan saptırmak ve onları Allah'a isyan 

- etmeye teşvik etmek için dünyada serbest bırakıldı.

Nefis iblisin yardımcısı en güçlü kalesi olarak sürekli bazı taleplerde,, 

bulunur. Bu talepler, şeytanın vesveseleriyle oluşur ve iç isteklere dönüşür.

Kulluk; bu istekleri frenlemek ve nefsi bunları yapmaktan alıkoymaktır.

Bu mücadelenin iki şıkkı var; ya kul, nefsini ilim ve  ibadetler, güzel ahlâk  ile heymenesi 

- altına alır, ya da nefis, kulu cehalet ve dünya sevgisiyle heymenesi altına alır.

Birincisi cenneti, ikincisi cehennemi insana barınak kılar.

Şimdi soralım kendimize! 

Bizde merak var mı? Akıl var mı? Şer'i ilim öğreneceğimiz hoca/kaynak var mı? 

Evet, var!

Gerisi bize kalmıştır. Merakımızı şer'i ilme yönlendirip, ilimle yücelmek de; boş şeylere 

- yönlendirip boş bir insan olmak da bizim elimizdedir.

Değerli kardeşlerim ;

Bu bir kaç satırın; Yüce Rabbim den hayatın sadece bu,, 

dünyadan ibaret olmadığının ve ebedî âhiret hayatı için dengeli çalışmanın her şeyden daha önemli 

- olduğunun anlaşılmasına vesile olmasını dilerim.

 Çünkü insan ne kadar unutmak isterse istesin, ne kadar kaçarsa kaçsın ve ne kadar rahatsız olursa olsun ölüm bir gerçektir.

Canlı türlerinin en değerlisi olan insan için doğumla başlayan hayat, şekil değişikliğiyle ebediyete akıp gider.

 Herkesin bir eceli vardır. Ecel, herkesi, rızkı gibi, gölgesi gibi tâkip eder. 

Gölge nasıl ki bazen görülmezse; bazen kaybolur bazen de zayıf olursa, ecel gerçeği 

- de bazen insanların zihninde zayıflamakta veya kaybolmaktadır! 

Nasihatçi isteyen ölümü düşünsün ve ölenlere baksın! 

O zaman görecek ki hayatın her ânında kendisine öğüt verilmektedir:

Batı, bugün bilimle dünyayı her yönden tahrip ediyor. Elindeki gücü ifsat için kullanıyor.. 

Günümüz dünyasının teknoloji alanında ilerleme kaydetmesi kalemin önemini, öğretim 

- gücünü ve zihin üzerindeki etkisini kaybettirmemiştir. 

Yerini başkası da alamamıştır kalemin. 

İsteyen her koşul ve şartta ilme ulaşıp öğrenme gücüne sahiptir Vesselam.. 

Ancak ; her nekadar gelişmiş teknoloji olsada, 

Dünün daktilosu, disketi; bugünün klavyesi, flash belleği, akıllı telefonu, diktesi, yapay 

- zekası, kalemin önce kağıda, oradan zihne nakşedip ilmek ilmek dokuduğu bilgiyi; aynı 

- göndergelerle aynı alıcıda (insanda), aynı etkiyi bırakamamıştır.

Bu sebeple çocuklara aşılanan misyon, okuma yazma ve kuranı yaşam tarzı haline getirecekleri şekilde öğrenmek, Peygamber 

- efendimiz aleyhislam'ın yaşam tarzı sünnetleri olmalıdır.

"Aman kitaplar çizilip yırtılmasın."Aman halıları yeni sildim, misafir gelecek."

 "Aman duvarları haritaya çevirecek." hegemonyasında yetişen ve kalemlerin, kitapların ve defterlerin yeni gelin çeyizi gibi

saklanıp; evin tablet, akıllı telefon gibi demirbaşlarının el göz hapsinde tutulduğu bir ortamda çocuk elbet okumayacak,

okuduğunu anlamayacak, dünya ve ahiret dengesini kuramayacak kuran ve defter kalem kendisine yedi gömlek uzak

kalacaktır. 

Nihayetinde de düşünemeyen, muhakeme

edemeyen, okumayan, yazmayan, teknoloji 

- tutsağı, dijital köle ve çağın zombileri ortaya çıkacaktır.

Dünya ve ahiret birbirinin devamıdır ve birlikte

kazanılır.

Dünya ve ahiret, varlığı bir diğerinin varlığını değerli kılan iki önemli hu-sustur. 

Bu husus, eşya zıddı ile kaimdir kaidesi gereği birinin varlığı diğerinin varlığıyla, anlaşılabilecek bir meseledir. 

Zira dünya ahiret sayesinde ahiret de dünya sayesinde bir mana ifade etmektedir. 

Kur’an, bir taraftan sadece dünya için çalışan, dünyayı önceleyen ve tek gayeleri dünya olan insan tip-lerinden bahsetmektedir.

 Aynı şekilde Kur’an, dünya hayatını önemseme-den sadece ahiret için çalışan 

- ruhbanlar gibi insanların varlığından da haber vermektedir. 

Kur’an-ı Kerim bu iki tip insan grubundan bahsederken esa-sında ikisinin de yanlış bir seçim üzerinde olmasına dikkatleri çekmektedir.

 İnsanlardan beklenen, yaşama dünya

hayatları ile ahiret hayatları arasında bir dengevkurmalarıdır. 

Bu dengeyi de önce İslami ve ameli bilgiler veren kitaplardan ve sonra hayata dair 

- dengeyi sağlamak için fenni ilimler veren kitaplardan öğrenmelidirler. 

Yüce Allah Peygamber efendimize ilk ayet olarak İkra’ bismi rabbikellezî halak.. Halakal 

- insâne min alak (Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı. 

Buyurmuştur.. 

Ve (Kasas, 28/77). Ayeti ile Bizlere dünya ve ahiret hayatında dengeyi kurmamızı emretmiștir. 

Ne sadece ahirete nede dünyaya meyil etmemiz gerektiğini bildirmiştir. 

Estauzubillăh.. 

"Allah'ın sana verdiğinden (O'nun

yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama

dünyadan da nasibini unutma!..

" Allah'ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Al-lah bozguncuları sevmez." 

Rabbimizi bizleri : Bu dengeyi sarsacak aşırı uçların bir tarafında

tamamen maddeye dayalı olan dünyevîleşmiş

bir yaşam, diğer tarafında ise bir tür ruhbanlık

anlamında uhrevîleşmiş bir hayat olduğunu ne güzel anlatmıştır.

 İki tarafında dengede olması MÜHİM dir.. 

Çünkü Müslümana ruhbanlık emredilmemiștir. 

Hz.Peygamberin (s.a.v.)kendisini ibadete adadığı için ailesini ihmal eden Osman b. Maz'ûn'a 

- söylediği, "Ey Osman, ruhbanlık bize (Müslümanlara) emredilmedi...

" (İbnHanbel, VI, 226) 

sözü, insanlardan yeme içme, uyuma ve evlenme gibi dünyevî zevklerden büsbütün, 

- uzak durarak bir ruhban hayatı sürmelerinin

beklenmediğini açıkça göstermektedir.

Dünya hayatı, ebedî hayat olan ahireti kazanmaya imkân, 

veren bir uğrak mahallidir (Buhârî, Rikâk, 3). İnsanın ahirette bulacağı şey ise dünyada iken elde ettiği, 

şeydir (Necm, 53/39-42). Bu sebeple ebedi hayat, dünya ahiret dengesi ile mümkündür.

Günümüzde çokça sarf edilen ; ( Carpe diem) "anı yaşa" ifadesi, çoğunlukla "anlık yaşa, 

- planı programı, sorumluluklarını düşünme" olarak Müslümanlara kötü bir ahlakın önünü açmış kimse ölümü düşünmez olmuştur. 

Halbuki Müslüman anı yaşa savını ahiret için kullansa ne muazzam olur. 

Mesela ;Carpe diem) savını İçinde bulunduğun zamanı iyi değerlendir, geçmişe, geçmişte yaşadıklarına,, 

- veya yarın ne olacağına zihnini ve gönlünü yorarak vaktini geçirme. 

Allaha tam tevekkül ve Teslimiyet ile bugünü hem dünya işlerinde hemde Allah’ın rızasını 

- kazanmak için yaşa diye adepte etsek hayatımıza dünya ne güzel bir yer olurdu.. 

Değerli kardeşlerim : Dünya işlerini bile kul Allah'ın rızasına bağlamalıdır. 

Çünkü bir baba çocuklarının ve eşinin rızkını helal yoldan kazanmak için evden çıktığında 

Allah onun günahlarını ağacın yaprak döktüğü gibi döker. 

Her işimizde Allahın rızası öncelikli olursa şayet dengemiz o denli güçlü olur ve hiçbir imtihan kasırgası onu yıkamaz. 

İbnu Ömer dengeli mümin olmak hususunda şöyle diyordu: "Akşama erdin mi sabahı bekleme, sabaha erdin mi akşamı bekleme. 

Sağlıklı olduğun sırada hastalık hâlin için hazırlık yap. 

Hayatta iken de ölüm için hazırlık yap." (Buhârî, Rikak, 2). 

Dünya ve ahiret mutluluğu, sonuç itibarıyla bize verilen zaman sermayesini doğru ve dengeli kullanabilmekten geçiyor. 

Asr suresinde insanın mutlak zarar ve ziyan içinde olduğunun ifade edilmesi, 

Bizlerin zamanla, ömür sermayesini dengeli kullanmamız ile ilgili bir husustur. 

Bu ziyandan kurtulmanın yolu imana dayalı salih ameller sergilemektir.

 Hayat, zamanın bize takdir edilen dilimi ile sınırlı, kısa bir 'yolculuk'tur.

Sonsuz bir hayat  işte bu kısa yolculuk süresinde kazanılacaktır. 

Bu kazancı gerçekleştirebilmek için 'az zamanda çok iş görmek gerekiyor.'

Bunun içindir ki ilim, iman dengede olmalıdır.

Dünya imtihanından başarıyla çıkabilmenin sırrı ise dünya hayatının oyun ve eğlenceden 

- ibaret, âhiret yurdunun gerçek hayat olduğunun bilincine varmak ve Allah katındaki makamın yükseltilmesine çaba harcamaktır.

Değerli kardeşlerim ne buyuruyor Yüce Allah (cc)  Yunus Suresi Ayet 62 de "

Estauzubillăh ; 

Allah'ın dostlarına hiç bir korku yoktur ve onlar mahsun da olmazlar.

İşte bizler iblis, nefis gibi büyük düşmanlara inat dünya ve ahiret işlerinde dengeli bir şekilde 

- yaşamalı" Allah'ın dostları olma yolunda yürüyen kullar olmalıyız vesselam.. 

                

            Selam ve dua ile,,

                                  ___ Fi _ EMÂNİLLÂH ___


 

  Kablel-vuku....


 

• "...Rabbişrah-li sadri. Ve yessir li emri. 

• Vahlul ukdeten min lisäni. Yefkahů kavli." Allahümme- Âmin...