Son yıllarda toplum olarak bir çok travma atlattık. Yaşanılanlara baktığımda gördüğüm tablo iç açıcı değilse de, bir açıdan da olması muhtemel olandan daha iyi sanki.
***
Ne demek istediğimi biraz açayım? Toplum olarak şahit olduklarımıza rağmen, sağlıklı bir öfke kontrolü görüyorum.
Gülmeyin.
Gerçekten görüyorum.
Toplumun cinnet geçirmesi için bütün şartlar müsaitti. Özellikle sağ olsun siyaset arenasındaki kutuplaştırma sayesinde, insanların tahammül sınırları çok fazla aşıldı.
Fakat biz tiye almayı iyi biliyoruz. Karikatürize etmeyi, durumdan komediye geçişi biliyoruz.
Mizah bazı olayların bünyelerdeki etkisini absorbe eder, yumuşatır.
İnsanın onarılması da bu sayede kolaylaşıyor sanırım.
İzahı olmayan şeylerin mizahını yaparak, katlanılmaz olayların katlanılır olduğunu düşünüyorum.
Ağlanacak halimize gülüyoruz ve bu bir yandan ne kadar dramatik de olsa, öte yandan şifa oluyor.
Yokluğun mizahını yapıyoruz. Çaresizliğin, sevgisizliğin ve kazanamadıklarımızın.
***
Başka olay ve kişiler üzerinden mizah yaparak, onlara önemli gelen aslında saçma sapan şeylerin gülünesi olduğunu ifade ediyoruz bir şekilde.
Gözlemlerimden yola çıkarak, siyasi iktidarın mizahi yaklaşım yoksunluğunun, daha etkili olmak adına, takınılan sert uslubun kendilerine verdiği zararın, bizlere verilen zarardan daha çok olduğunu düşünüyorum.
Neyse ki mizahı kullanmayı akıl eden yeni nesil var da, sayelerinde biraz nefes alıyoruz.
***
Yazmak, hakikati, haksızlıkları yazmak hemen her devirde risk olmuştur. Zamanın gücünün (güçlülerinin) gücüne gitmeyecek şeyleri yazmak hem kolay hem kazançlıdır.
Fakat muhalif olarak yazmak, biraz kelle koltukta gezmektir.
Bir çok düşünür sonlarının ne olacağını bile bile yazmaktan geri durmamış, karşılığında da zindanları boylamıştır.
Bazıları da mizahı kullanarak durumu alaya almak suretiyle, hem yüreğini soğutmuş, hem de gereken adrese göndermelerini postalamıştır.
İyi mizah güldürürken düşündürür de diyebiliriz o halde.
***
Hiciv ustası denildiğinde ilk akla gelen isimlerdendir Neyzen Tevfik. Onu en iyi anlatan şu paragraftır belki de;
"Halk adamlığı, ney çalışındaki ve yergi türündeki ustalığı ile Neyzen, “Türklerin Diyojen’i” sayılırdı. O, yüzyılların yetiştiremeyeceği büyük bir sanatçı, mevki ve şöhret sahiplerini amansız bir şekilde hicveden derbeder bir deha idi."
Neyzen Tevfik'in (sansürlemeden) örnek verebileceğim hicivlerini araştırdım.
Hem kendini, hem yazının özetini şu kıta'da buldum:
Sanma ciddiyyet ile sarf ederim san’atımı, Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir.
Bezm-i meyde süfehânın saza meftûn oluşu,
Nazarımda su içen eşşeğe ıslık gibidir!"
***
Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır. Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır. Geçmez ele bir pâye, kavuk sallamayınca, Kürsî-i liyâkat, p..... k, p....t olanındır!
(umde: ilke, pâye: mevki, kürs-i liyâkat: mevki)
(Hiciv sanatı hakkında bilgi edinmek isterseniz Türk dili ve edebiyatı öğretmeni, Mehmet Ali ÖZÇAMUR'un "HİCİV EDEBİYATI VE HİCİV ÖRNEKLERİ" adıyla yayımladığı yazısını okuyabilirsiniz.)
***
Mizah derdimizi anlatmak ve atlatmak için fevkalade bir seçenektir.
Mizah, kişilerin doğuştan, yaradılıştan gelen kusurları hariç tutularak yapıldığında, insanın duygularını inceltir.
Mizah, olaylara (her olayda değil elbette) farklı bakış açıları getireceğinden dolayı, insanın ufkunu açar, zihni parlatır, cilalar.
Dinimizde mizahın pek hoş görülmediği söylenegelmiştir.
Oysa, peygamberimizin özellikle yaşlılar ve çocuklarla olan iletişiminde, nükteli bir dil kullandığı görülmüştür.
(Hiç boşuna örnek beklemeyin, araştırın bulun, ya da aksini iddia edin!)
***
Sözün özü, dil bir anlaşma aracıyla mizah da bu aracı kullanma şekillerine biridir. Gülünüz, güldürdünüz canımlarım.
Herkese Saadetli günler dilerim.
(Not: ölüm, hastalık, taciz, tecavüz, işkence, savaş gibi olayların ne izahı, ne de mizahı yoktur. Bunların sadece ve sadece Mizan'ı vardır!)
Gudubet Haksever